Sizlerle Ajans Bakırçay'da yeniden buluşmak ne güzel…
Geçen yıl 30 Ekim 2020'de İzmir'de 5,6 şiddetinde bir deprem oldu. Bu deprem 4,5 şiddetinde Bergama'da da hissedildi. Başta kamu binalarında tehlikeli durumlar yarattı.
Yapılan tespitler sonucunda da bu binaların yıkılmasına karar verildi. Bu binaların bazıları yıkıldı, bazılarıysa yıkılmayı bekliyor.
Gazipaşa İlkokulu'nun 60 yıllık bir geçmişi vardı, yıkıldı. Öğretmen Evi'nin 30 yıllık bir geçmişi vardı, yıkıldı. Bergama Lisesi 15 yıllık bile değildi, 1999 yılında yaşanan depremde yeniden tadilat gördü. Benzer depremlerde Eroğlu ve Mezarlıkbaşı camilerinin minareleri yıkıldı. 30 yıllık geçmişi olan Bergama Belediye binası yıkılmayı bekliyor. Bu örnekler bizim bilmediğimiz başka örneklerle çoğaltılabilir.
Şunu belirtmeliyim ki, iyi ki Sayın Mehmet Gönenç döneminde Hasta Yakını Konuk Evi yapılmış. Yoksa Bergama Belediyesi yer sıkıntısı yaşayacaktı. Şimdi hazır binaya yerleşiliyor.
Bergama diğer kentler gibi değil, binlerce yıllık bir geçmişi var.
Birde aynı konuya bu pencereden bakalım; Ulu Cami'nin, Kurşunlu Cami'nin ve Yeni Cami'nin bin yıla yakın bir geçmişi var ama dimdik ayakta. Kozak'ı, Bergama ve çevresini birbirine bağlayan Selinos Deresi üzerindeki Bodrum Başı’nın bin yıldan fazla geçmişi var. Her gün üzerinden yüzlerce araç geçiyor. Her gün Kozak'a gidip gelen yaklaşık yüz ton ağırlığında onlarca tır var. Dimdik ayakta…
Ayrıca benzer zamanların eseri olan Ulu Cami ve Üçkemer de dimdik ayakta…
Bunlara Akropol ve birçok kamu binasını, şahıs evlerini ilave ederek örnekleyebiliriz.
O zaman günümüz teknolojisi mi? İnsan gücü mü?
Peki, aradaki fark ne? Medeniyet mi? Zihniyet mi?
Ben her ikisi de diyorum…
O medeniyetlerin insanları çağlarının gereği neyse onu yapmışlar. Çalmamışlar, kayırmamışlar…
Günümüz teknoloji insanları ise tam tersini yapmış, yapmaya da devam ediyor. Çalınıyor, kayrılıyor… Hepsinden önemlisi de yapanın aynına kar kalıyor, kimse yaptığının bedelini ödemiyor…
İşte aradaki fark burada…