"Misal olmak istemem. Tiyatroyla çaktırmadan ders vermek istiyorum seyirciye.
Dedim ya Aristotelian tiyatro ders verir diye.
Aç kalırım kötü rol oynamam, kötü karakter oynamam.”
(Ayla Algan)
***
Bir sanat ortamında doğmuştur, yaşamını da Türk Tiyatrosu’na ve onun gelişimine adamıştır Ayla Algan.
“Tiyatro Devi” Muhsin Ertuğrul’un yüksek takdirini kazanmıştır, Ertuğrul onu Nur Sabucu’dan sonra ikinci kadın “Hamlet’’te oynatmıştır.
Birkaç yabancı dil biliyordu sanatçı, sıkı bir müzik eğitimi aldığı için de bunu aldığı rollere de yansıtıyordu.
Büyük Ozanımız Yunus Emre’nin şiirlerini üç yabancı dilde yorumlayıp bütün Dünya’ya tanıtmıştır.
Aynı şekilde Pir Sultan Abdal’ı, Nâzım Hikmet’i de tanıtandır.
Tiyatroda çok iyi oyuncularla çalıştı. 1961'de Dram Tiyatrosunda ben Jeanne D'arc'ı oynadı.
Behzat (Haki Butak) Baba, Zihni Rona, Mücap Ofluoğlu...
Bu isimlerle çalıştı.
Genco Erkal’la da “Rosenbergler Ölmemeli” de aynı sahnedeydi.
****
Yunus Emre’yi yorumlamasını ayrı anlatmak gerek.
Yıl 1972’dir.
O zamanki adıyla Turizm Bakanlığı,
Yunus Emre’nin 650.doğum gününde bir uzun çalar (Fransızca İngilizce ve Almanca) hazırlatmak ister bunun için de Ayla Algan’a teklif götürür.
Bakanlık Müsteşarı Mukadder Sezgin
“Artık Türk lokumuyla tanıtım yapmak istemiyoruz. Yunus’la dünyaya seslenmek istiyoruz” der sanatçıya. Ayla Algan da öneriyi kabul eder, kolları sıvar. Aslında Yunus Emre şiirine yabancıdır Ayla Algan.
Bir ay içinde hazırlığını yapar, stüdyoya girer ve uzun çalar(long play) çıkar.
Bütün dünyada büyük ilgi uyandırır.
O günleri şöyle anlatır; “Hayranı oldum Yunus’un. 13.asırda Batı’nın o karanlık devrelerinde benim şairim, benim süfim; tabii ki tasavvuf felsefesi de, çağdaş bir felsefe ‘Bir ben vardır benden içeru’ diyebilen bir adam ile, kıvançla dünyayı gezmeye başladım.
Benim şarkı faslım öyle başladı.”
Ayla Algan kızının adını da Yunus Emre’den aldığı “Sevi” yi koymuştur.(…sevi için geldim” der ya Yunus Emre de…)
****
Ben Ayla Algan’ı sahnede özellikle Fuar zamanında izledim.
Ama önce sinemadan bilirim.
Semtimizin yazlık sineması "Cem’'de seyrettiğim siyah-beyaz “Ah Güzel İstanbul” filminden iyi hatırlıyorum.
Atıf Yılmaz’ın yönettiği Sadri Alışık’ın aktörü olduğu filmden.
Konusu özetle şöyleydi: “Varlıklı bir aileden gelen İstanbullu Haşmet(Sadri Alışık), babasından kalan yalıyı satmış, mirasını tüketmiştir.
Ehli işlerde çalışmak istemediğinden seyyar fotoğrafçılık yapmaya başlar.
Ayşe (Ayla Algan) ise ünlü olma hayaliyle taşradan İstanbul’a gelmiştir. Hayalinin peşinde, bir yarışmaya göndereceği fotoğraf için tanıştığı Haşmet’in objektifinin karşısına oturur.
Sokaktaki bu tanışıklıklarının ardından Haşmet ona evini ve hayatını açar.
Yıllara ayak uyduramayan Haşmet ile değişen İstanbul’un sahte vaatlerinin peşindeki Ayşe’nin sevdasını anlatan bu kara komedi, dönemin toplumsal yapısını ve kültürel çatışmalarını merkeze alır.”
Ayla Algan her fırsatta bu filmle Sadri Alışık’tan çok şey öğrendiğini anlatırdı.
****
Ayla Algan, ‘Yaratıcı Oyuncu Yaratıcı İnsan’ isimli bir kitabı da kaleme almıştır.
Meslek hayatı boyunca yüzlerce oyuncu yetiştiren Algan kitabında tiyatronun ve oyunculuğun tarihine ışık tutmuştur.
Zeki Müren’in teşvikiyle sahneye çıkmıştır, Paris Olympia’da şarkı söyleyen ilk Türk sanatçı unvanına sahip olmuştur.
Türk tiyatrosunun kilometre taşlarından,
anıt sayılabilecek müstesna isimlerindendir Ayla Algan.
Sanata, oynadığı unutulmaz karakterlerle bıraktığı izlere saygıyla.