Onurlu gazeteciliği seçin, çok şükür sayıları az da olsa gazeteci gibi gazetecilerden olun.
Onlar varlar ve yaşıyorlar. İstisna olun!’’
(Av.Fikret İlkiz)
****
Tarih; 29 Şubat 2012. Meslektaşlar
Atilâ Sertel (Dönemin İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı)
Yalçın Küçükdamar, Tülay Cengiz, Sadık Uçar,
Işık Teoman,
Ali Ekber Yıldırım, Çağlayan Bilgen,
Muhittin Akbel ve Coşkun Akar’la Silivri’deyiz.
Tutuklu gazetecilerle açık görüş yapacağız.
Anımsayın; herkesin korkunun esiri olduğu günleri,
kumpaslar sürecini.
****
İşte o ziyarette tanıdım Barış Terkoğlu’nu.
Adaşıyla, Barış Pehlivan’la hücre arkadaşıydı.
Birlikte gelmişlerdi görüşe, ellerinde
ikramları büskivilerle.
Yarım saatlik ziyarette "gazetecilik,
düşünce ve basın özgürlüğü" üzerineydi sohbetimiz.
Hiç unutmam, ayrılırken de "Bu duvarları yıkıp
çıkacağız, yine yazacağız"
demişti Terkoğlu.
****
Barış Terkoğlu, 19 ay tutuklu kaldı. Adaşı da!
Çıktı, gerçekleri yazmaya devam etti,
köşe yazılarıyla kitaplarıyla FETÖ’yü,
haksızlıkları adaletsizlikleri yazdı.
Ikisi de evrensel gazetecilik ilkelerinden ödün vermedi.
"Bizdeki basın özgürlüğü dünyada yok"
diyenlerce de iki gün önce meslektaşı
Hülya Kılınç’la beraber tutuklandı Terkoğlu.
Gerekçe; haberdi!
****
Terkoğlu ve Kılınç’tan sonra ODATV Genel
Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan savcılığa davet edildi.
Ardından ODATV’ye erişim kapatıldı!
Yolsuzluk haberleriyle tanınan gazeteci
Murat Ağırel de ifadeye çağırıldı.
Muhalif Tiyatrocu Turgay Yıldız’ın
emniyette ifadesine başvuruldu.
Edirne’de İçişleri Bakanı Soylu’ya soru soran Usta Gazeteci
Namık Koçak, neredeyse "vatan haini" ilan edildi.
****
Barış Terkoğlu, "ilk" ODA TV duruşmasında
şöyle demişti;
"Eğer bugün buradan çıksam adliyenin
merdivenlerine oturup aynısını yazacağım.
100 yıl hapiste kalsam, çıktığım gün aynı
fikirlerde ısrar edeceğim.
Sağ kolum olmasa sol kolumla düşündüklerimi anlatacağım…
Hapishane korkusuyla, polis sopasıyla, savcılık
terbiyesiyle başka birisi olamam.
Bedenimin hürriyetini, ruhumun esaretiyle değişemem…"
Aynı Barış Terkoğlu "son" tutuklamasında da
tarihi bir savunma yaptı;
"Ben 9 yıl öncesinde bu zamanlarda bu
mahkemelerde savunma yaptım ve tutuklandım,
yıllar sonra o yargılama bizim karşımıza
kumpas olarak çıktı, bugünse sadece adı
değişmiş bir zihniyet eli ile bana ve
bize tezgâh kurulmuştur, bunu söylememdeki
amacım 9 yıl öncesinde daha hakkımda
soruşturma bile açılmamışken bugünkü
iktidarın desteklediği Fethullahçı
yapılanma beni günlerce hedef gösterdi.
Hakkımda daha soruşturma bile yokken
iddianameleri yırtıp bu salonlardan çıktım.
(…) Gerekirse betona gömüleceğiz ama
ama bize bir haber bahanesiyle bu tezgahı
kuran çeteye teslim olmayacağız.
(…) Bu dava,
bu savunma bu mücadele; beni yoksul bir halk çocuğu
olarak bu ülkenin yurttaşlarının arasına yerleştiren bu ülkeye,
bu Cumhuriyete benim borcumdur! Susmayacağız!"
****
Gazeteci yazar sanatçı bilim insanı tutuklamakla,
gözaltına almakla, sansürle, baskıyla sindirme stratejileriyle
anılan ülke olduk.
Türkiye’de en zor iş; ilkeli objektif gazeteciliktir.
Medya çölleşmiştir, basın özgürlüğü raftadır.
Eleştirel muhalif bakışa karşı
bir yönetim anlayışı hakimdir.
Ne yazık ki, gazeteciliğin salt gerçeklerden/gerçeklikten
beslendiğini savunan gazeteci olmak güçleşmiştir.
****
Gazetecinin gücünü hak-hukuktan…
Gerçeklerden yana almasından yanayız!
İktidarları da muhalefeti de eleştiren
gazetecilikten yanayız!
Basın yönetenlere değil, yönetilenlere hizmet eder!
"Barış"tan yanayız!..
Not: Bu yazı kaleme alındığında
Barış Pehlivan
ve Murat Ağırel'in sorgusu sürüyordu.
Sonuç belli olmamıştı.
Pehlivan tutuklandı, Ağırel ise 'yurt dışına çıkışı yasaklanarak' serbest bırakıldı.