Türk gemi söküm firmasının satın aldığı uçak gemisi Nae Sao Paulo’nun Türkiye’ye getirileceği haberi toplumda kaygı ve tepki oluşturdu.
Çevre Bilimi ve Teknolojileri Uzmanı Enver Yaser Küçükgül’e nükleer geminin söküm işlemi ile doğa ve halk sağlığının nasıl etkileneceğini anlattı. Savaş gemisi ile ilgili sarsıcı detayları anlatan Küçükgül, Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’nin adeta kanser üretim merkezi gibi faaliyet gösterdiğini açıkladı.
ÖZEL HABER: GÖKMEN ULU
FS Foch adlı nükleer uçak gemisi 1957 yılında kızağa konuldu. 1960’ta Fransa Donanması’na teslim edildi. Silah sistemleri ve diğer donanımlar tamamlandıktan sonra 1963’te denize açıldı. 24 bin 200 ton ağırlığında, uzunluğu 265 metre, kiriş eni 31,7 metre olan dev savaş gemisi Fransa’nın emperyal çıkarlarına hizmet etti. Fransa bu gemi ile Pasifik Okyanusu’nda çok sayıda nükleer silah denemeleri gerçekleştirdi. Gemi 2000 yılında Brezilya’ya satıldı. Uçak gemisine Nae Sao Paulo adını veren Brezilya, 2017 yılında devre dışı bıraktı.
TONU 450 DOLAR OLAN GEMİ 75 DOLARA VERİLDİ
12 Mart 2021 tarihinde gemi gövdesi 1 milyon 275 bin dolara açık artırmaya çıkarıldı. İhaleye, Türk firması Sök Denizcilik ve Ticaret AŞ adına Rio De Jenario merkezli Cormack Maritima Şirketi katıldı. Şirket 1 milyon 818 bin dolar ile ihaleyi aldı. Geri dönüşüm piyasasında gemi hurdasının 1 tonu 450 dolar olmasına rağmen, Nae Sao Paulo’nun 1 tonunun 75 dolara indirilmesi dikkat çekti. Sök Denizcilik Şirketi’nin, Nae Sao Paulo’nun Haziran ayında Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’ne getirilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na uygunluk belgesi başvurusunda bulunduğu öğrenildi. SÖZCÜ geminin halen Rio De Jenario’da bulunduğunu, henüz yola çıkmadığını tespit etti.
RANT İÇİN ÇEVRE STANDARTLARINA UYULMUYOR
Yaşam hakkı savunucusu sivil toplum kuruluşları Nae Sao Paulo’nun Türkiye’ye gelmesine karşı çıkarken, CHP İzmir Milletvekillerinden Murat Bakan dört bakanlığa konu hakkında soru önergesi verdi, Tacettin Bayır meclis araştırması yapılmasını istedi. Kaygı ve tepki doğuran konuyu Çevre Bilimi ve Teknolojisi Uzmanı Enver Yaser Küçükgül, vahşi yöntemler uygulanan gemi söküm bölgesinin toprağa, havaya, suya zehir katan tesislerden oluştuğunu vurguladı.
Küçükgül şu değerlendirmelerde bulundu:
*Bir gemiyi, söküm bölgesine getirmeden önce yakıt tankını boşaltmak, o tankta biriken dip çamurlarını temizlemek, asbestini ve toksik ağır metalleri almak, bütün tehlikeli maddelerden arıtmak gerekiyor. Bu işlemlerin tümü çok pahalıya mal oluyor. Karını düşünen kapitalist sanayiciler bu işlemleri yapmaktan kaçınıyor.
*Gemiler, bu işlemlerden geçmeden alınmakla kalmıyor, Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’nde en vahşi yöntemler uygulanıyor. Gemiler kıyıya baştankara alınıyor. Yani deniz kıyısına ve kumsala oturtuluyor. İşlemler açık havada yapılıyor. Gemiyi havuza almak, havuzu kapatmak, suyu boşaltmak, söküm ile birlikte oluşan her tür sıvı ve katı atığı arıtma tesislerine göndermek, bütün kirliliği temizlemek gerekirken, bunlar da yapılmıyor. Çünkü çevre standartlarına uymaya kalkıldığında maliyet onlarca misli artıyor. Halbuki Brezilya’daki gemi söküm tesisleri bile kapalı alanda bulunuyor.
GEMİ TONLARCA RADYOAKTİF BARINDIRIYOR
*Fransa’nın, bu uçak gemisini nükleer denemelerde kullandığını unutmayalım. Bir metale nükleer bir mermi ile vurursanız o metal nükleer hale geliyor. Nükleer bulaşa sahip bir metali eritmekle nükleerden kurtulamıyorsunuz.
*Sadece nükleer silahlar değil, yangın ihbar sistemleri, alarmlar ve detektörler de radyoaktiftir.
*Gemi, gerek hareketi için, gerekse uçak ve helikopterler için yüzbinlerce ton jet yakıtı, mazot, fuel oil ve petrol hidrokarbonları taşımaktadır. Bunların yer aldığı çok miktarda yakıt tankları mevcuttur. Özellikle fuel oil, mazot ve petrol hidrokarbonlarının dibinde petrol çamuru bulunmaktadır. Yakıt tankları ve diğer sıvıların bulunduğu tanklardaki ölçümlerin yapıldığı detektörler de radyoaktiftir.
TEHLİKELİ ZARARLI KİMYASAL MADDELERLE YÜKLÜ
*Aliağa’daki birçok sanayi tesisi gibi gemi söküm bölgesi de hava kirliliği oluşturuyor. Gemiyi açık alanda oksijen kaynağı ile kesmek dünyanın en vahşi yöntemi. Gemi kaynak makineleri ile parçalanırken oluşan yanma nedeni ile gemideki bütün zehirli maddeler atmosfere çıkıyor.
*Bu kimyasal maddeler yakıldığında yok edilmiyor, gaz halinde atmosfere karışıyor. Örneğin kabloları yaktıkları zaman doğrudan DİOXİN çıkıyor. Gemiyi sökmek ve parçalamak için bin derecenin altında oksijen kaynağı ile yapılan kontrolsüz yakma işlemlerinde DİOXİN VE PCB maddeleri oluşur. Dünyanın en tehlikeli kanserojenidir.
*Gemi sökümünde ortaya çıkan gaz, katı ve sıvı atıkların tümü kalıcı organik kirliliktir. Bunlar arıtılamayan, bertaraf edilemeyen maddelerdir.
*Sudaki canlılar geminin yüzeyine yapışarak hızını düşürmesin diye, gemi yüzeyi civa, kurşun ve arsenik içerikli boya ile boyanır. Bu boyaların hepsi çok kuvvetli kanserojendir. Hem sudaki canlılar, hem insanlar için zehirdir.
*Savaş gemisindeki yüzbinlerce ton petrol çamurunu temizleyemezsiniz. Yangın söndürme ve soğutma sistemleri için binlerce kilometrelik boru hattının içinde floro kloro hidrokarbon var. Boruların içinden bunları çıkaramazsınız.
BÖLGE HALKI KANSEROJEN MADDE SOLUYOR
*Oradan çevreye gece gündüz toksik kimyasallar yayılıyor. Kaz Dağları ve Soma istikametinden gelen kuvvetli kuzey rüzgarları bu kirliliği İzmir ve Aydın yönüne taşıyor.
*Rüzgarın şiddeti düşük olduğu zamanlarda bu kirlilik Çiğli – Karşıyaka semalarında asılı kalır. Çeşme yönünden gelirken İzmir’e baktığınızda, şehrin üzerinde siyah bir battaniye görürsünüz. İşte yerden ısı ile yükselen bütün kirlilik buraya hapsolup kalmaktadır. Yoğuşma ve çökelme gibi hava olayları ile bütün bu kirli maddeler aşağıya inerek tüm insanları etkiliyor. İnsanlar zehir soluyor ve yıllar içinde kanser oluyor.
ÇEVRE BAKANLIĞI HAVA ÖLÇÜM RAPORLARINI AÇIKLAMIYOR
*Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, hava kirliliği ölçüm istasyonlarının Aliağa – Menemen – İzmir aksı üzerindeki hava kalitesi raporlarını saklıyor, ölçülen değerleri senelerdir gizliyor. Çünkü dünyada kabul edilebilir hava kirliliği değerlerinin çok çok üstünde kirlilik var. Bu kirlilik Aliağa’dan kaynaklanıyor.
ZEHİRLENEN TARIMSAL ÜRÜNLER TÜRKİYE’NİN SOFRASINA GİRİYOR
*Bakırçay Havzası Türkiye’nin en iyi tarım yörelerinden biriydi. Buradaki tarım ürünleri ne yazık ki artık sağlıklı ve güvenli değil. Çünkü Aliağa’dan kaynaklanan kirlilik tarlalardaki tarım ürünlerine karışıyor. Bu ürünler de Türkiye’nin dört bir yanında sofralara giriyor.
*Aliağa Gemi Söküm Bölgesi’nde devletin sağlıklı bir denetim sistemi yok. Örneğin; Gaziemir’deki kurşun fabrikasının arazisinde Europium 152 izotopları saptanmıştı. Türkiye’ye girişi yasak olan bu nükleer çubuklar ülkemize nasıl girdi? Akla gelen tek olasılık Aliağa’da sökülen gemilerden çıktığı. Gemileri sökenler, içinde ne olduğunu ve kime satacağını biliyor ama devlet bilmiyor.
*Şu önemli hususu da göz ardı etmemek gerekir: Hem Çevre Kanunu’nun 13. Maddesi’ne, hem de Türkiye’nin taraf olduğu Basel Sözleşmesi’ne göre, tehlikeli atıkların ithalatı yasaktır.
*24 bin 200 ton ağırlığındaki bu uçak gemisinden en iyimser ihtimalle 3’te 1 oranında tehlikeli zararlı kimyasal atık oluşur. Bu da yaklaşık 8 bin ton civarındadır.
*Brezilya ve Hindistan’ın bile kabul etmediği bu gemiyi emperyal çıkarları için kim kullandıysa bertarafını da o ülke sağlasın. Türkiye ekolojik emperyalizmin çöplüğü olmasın.