İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan Kozak Yaylası, 1980’li yıllardan bu yana taş ocakları ve altın madeni işletmeleri tarafından işgal ediliyor. Birçok endemik bitki türünün yanı sıra önemli çam fıstığı üretimin merkezi olan yayla, artık tarım yapılamaz duruma geldi.
Çam fıstığı rekoltesinin her geçen sene düştüğü bölgede taş ocakları için binlerce ağaç kesildi.
Son olarak yayla içerisinde olan Okçular Mahallesi’nde ruhsat verilen granit ocağıysa birinci derece tarım arazisi üzerine kurulmak isteniliyor. 95 hektarlık bir alanı kapsayan proje için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu süreci devam ediyor. Çam fıstığı, üzün bağları ve zeytinliklerin olduğu alan mahalle merkezine ise sadece 140 metre uzaklıkta. Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel, yaylada var olan ocakların bölgeye etkilerini değerlendirdi.
3 KUŞAK TEHLİKE ALTINDA
Granit ocağıyla ilgili ÇED sürecinin devam ettiği Okçular Mahallesi’nde 7 tane aktif taş ocağı bulunduğunu belirten Engel, ocak yapılmak istenen alanın İzmir-Manisa (1/100.000) çevre planına göre birinci derece tarım alanı olduğunu söyledi. Projeye göre ocak sahasının mahalleye 140 metre mesafede olduğuna dikkati çeken Engel, “Neredeyse köy meydanına açacaklar. Bu kadar taş ocağının varlığı artık canlı yaşamına kast etmiş durumda. En son 30 Eylül’de Okçular’da yapılmak istenen ÇED toplantısında köylüler büyük bir dayanışma göstererek toplantıyı yaptırmadı. İnsanların artık bu toplantılardan öğreneceği bir şey kalmadı. Çünkü ne tarafa baksalar yok edilmiş bir doğa görüyorlar. Yeşilin yerini karaya çalan bir görüntü söz konusu. Ayrıca proje dosyasına göre alan 69 yıllığına kiralanmış. Yani yörede yaşayan 3 kuşak büyük bir tehlikeyle karşı karşıya” dedi.
YAYLA TALAN EDİLDİ
Kozak Yaylası’nın zengin endemik türleriyle korunması gereken bir yayla olduğunu aktaran Engel, fakat yaylanın yaklaşık yüz taş ocağı ve sürekli olarak kapasite artışlarıyla tarihinin en büyük talanını yaşadığını kaydetti. Yaylada bulunan toplam 17 mahallenin tamamında büyük bir talan yaşandığını dile getiren Engel, “Kozak Yaylası’nı devletin yaylalara salmış olduğu haramilerden koruyoruz. Granit madenini çıkarmak için yerin metrelerce altına inmeleri gerekiyor. O esnada yeraltı su rejimiyle de oynuyorlar. Bölge halkının en önemli geçim kaynağı olan çam fıstığı çok hassas bir bitkidir. Küçük toprak hareketlerinden etkilenir, ürün vermez. Granit taşı çıkarıldıktan sonra yerine bir şey konmuyor. Kozak yaylasında onlarca taşı alınmış, yağmurla dolmuş devasa çukur var. Pasa taşlarla kirletilmiş bir doğa. Günden güne Kozak Yaylası’nın sonu hazırlanıyor” diye belirtti.
KÖYLÜLER YOKLUĞA DÜŞTÜ
Ocaklara karşı bölge halkının mücadelesinin sürdüğünü kaydeden Engel, son 5 yıldır bölgede yapılmak istenen ÇED toplantılarına izin vermediklerini belirtti. Açılan davaların bir kısmıyla ocakların engellendiğini ifade eden Engel, “Son olarak Ayvalık Belediyesi’nin açtığı davayı kazandık. Yine Beltaş firmasının Bergama tarafındaki projesine ÇED sürecindeki itirazlarımız kabul gördü. Fakat yüzde 90 oranında bakanlık bu projelere izin veriyor. İnsanlar ocakların bölgede yarattığı tahribattan kaynaklı büyük sorunlar yaşıyor. Çam fıstığı veriminin yüzde 90 oranında düşmesi, bu ocakların önünü açtı. İnsanların varlıktan yokluğa düşmesiyle kimi köylüler topraklarını taş ocağı şirketlerine satar oldu. Bu satışlar şimdilik az. Fakat insanlar çaresiz durumda. İtirazlarımız sonuçlanana kadar şirketler faaliyete geçmiş oluyor. Bunlara karşı ciddi bir yaptırım da uygulanmıyor” ifadelerini kullandı.
‘OCAKLAR DEĞİL TARIM DESTEKLENSİN’
Mevcut yönetmelik hükümlerine göre, 20 hektarın altında kalan alanlar için ÇED süreci gerekmediğini kaydeden Engel, bölgede bu yolla açılan taş ocaklarının sürekli kapasite artırımı yaparak büyüdüğünü söyledi. Yayladaki bazı ocakların 70 katına kadar çıktığını aktaran Engel, ilgili bakanlıkların artık duruma el atması gerektiğini dile getirdi. İktidarın tarıma destek oldukları yönündeki propagandasının Kozak’ta boşa düştüğünü vurgulayan Engel, şöyle devam etti: “Birinci derece tarım arazilerine göz göre göre taş ocaklarına teslim ediyorlar. İnsanların köyleri tamamen boşaltıp şehirlere gitmesini mi bekliyorlar? Taş ocaklarının dayattığı hayat değil, köydeki küçük üreticinin mücadelesi desteklenmelidir. Mevcut taş ocaklarının kapasite artırımına izin verilmemesi gerekiyor. Var olanlarında aşamalı olarak yayladaki faaliyetlerinin sonlandırılması lazım.”
DİĞER TEHLİKE ALTIN MADENİ
Yayla için diğer tehdidin de altın madeni olduğuna işaret eden Engel, Madra dağında bulunan madenin yer altı sularını bitirme noktasına getirdiğini söyledi. Bergama’nın yanı sıra Dikili, Ayvalık gibi bölgelerinde içme suyunu buradan karşıladığını sözlerine ekleyen Engel, “Altın madeni saniyede 57 litre su tüketiyor. Yeraltı suları çekildi. Kozak Yaylası’nda yaşayan insanlar kuraklıktan kaynaklı tarım yapacak suyu bulamaz oldular. O anlamda altın madeninin yaylaya ciddi bir zararı söz konusu. Hatta yeraltı sularıyla beslenen Madra Barajı ilk defa bu yaz kurudu. Taş ocakları ve altın madenlerinin bölgede canlı yaşamına kast etmesi söz konusu. Yöre köylülerinin çığlığına, feryadına kayıtsız kalmamak gerekiyor. Devlet artık anayasayla güvence altına aldığı sağlıklı çevre hususlarına dönmek zorunda” diye konuştu.
Tolga Güney / MA