İzmir’in Dikili İlçesi sınırlarında bulunan ve Kozak Yaylası içinde yer alan Çukuralan Mahallesi’nde Kayyım tarafından yönetilen Koza Altın İşletmeleri’nce yapılması planlanan ‘Çukuralan Altın Madeni 3. Kapasite Artırımı’nın 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak yeniden devreye sokulması davalık oldu.
Bergama'nın fıstık çamıyla ünlü Kozak Yaylası’nın hemen yanı başında bulunan Çukuralan Altın Madeni, 2017 yılında Bakanlığa başvurdu ve 3’üncü kez kapasite artışı istedi. Bunun üzerine projeye ilişkin ÇED olumlu kararı verildi. Ancak yurttaşlar, Bergama Belediyesi ve EGEÇEP bu işleme karşı dava açtı. Yargılama neticesinde projenin Madra Barajı ve Nebiler Şelalesi’ne yakınlığına dikkat çekilerek iptal kararı verildi. (Mahkemenin iptal gerekçesi; madenin yaklaşık 6 km kuzey batısında, içme suyu amacıyla Balıkesir Belediyesi tarafından kullanılan Madra Barajının göl alanının bulunması, maden atık sularının deşarj edildiği Çökek Deresi’nin doğal sit ve mesire yeri olan yaklaşık 5 km güneydeki Kültür ve Tabiat Varlığı olan Nebiler şelalesine drene olması ve ocak işletme şevlerinin stabilitesi hesaplarındaki eksikliğe dayanıyor.)
Haber: Oben Ulu
İptal kararı üzerine Bakanlık 2009/7 sayılı genelgeyi devreye soktu ve yeni bir ÇED süreci başlattı. Bakanlık tarafından yeni ÇED süreci başlatılması sonrası bakanlığa başvuru yapılarak genelgenin amacı dışında kullanıldığına dikkat çekildi ve ÇED sürecinin sonlandırılması talep edildi. Bakanlığın bu başvuruyu görmezden gelerek reddetmesi ve ÇED sürecine devam etmesi üzerine çevreciler harekete geçti. ‘Red’ işlemine karşı yeni bir dava açıldı ve genelge kapsamı dışında işlem yapıldığı belirtilerek önceki mahkeme kararının uygulanması talep edildi. Söz konusu davanın yerel mahkeme ve Danıştay tarafından reddi üzerine konu AYM ye taşındı. Başvuru 2009/7 sayılı genelgenin kapsamı ve çevre davalarında mahkeme kararlarının etkisizleştirilmesi amacıyla kullanımına ilişkin AYM’nin göstereceği tavır açısından önem taşıyor.
ÇUKURALAN’IN DOĞASI BOZULDU
Yaşanan gelişmeler ile ilgili görüş belirten Avukat Arif Ali Cangı; “Çukuralan'da 2009 yılından bu yana, Bergama Ovacık Altın Madeni/Kimya işletmesinde ayrıştırılmak üzere altın madeni cevheri çıkartılıyor. İlk projenin izinlerinin hemen ardından kapasite artırımına gidildi, o yetmedi ikinci kez kapasite artırımına gidildi, şimdi de üçüncü kapasite artırımı yapılmak isteniyor. Geride kalan üç proje için verilen çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının iptali davaları reddedildi. Yapılan yargılamalar düzgün yapılmadı, adil olmayan yargılamalar ve madenin hoyratça çalıştırılması sonunda Çukuralan'ın doğası geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde bozuldu” dedi.
MADEN HİÇBİR ŞEKİLDE İŞLETİLMEMELİ
Cangı; “Üçüncü kez kapasite artırımı ile yapılacak işletme sonunda doğadaki yıkımın katlanarak devam edeceği her halinden belliydi. O yüzden açılan davada, yapılan keşif ve düzenlenen bilirkişi raporu sonrasında Mahkeme önce yürütmeyi durdurma, ardından iptal kararı verdi. Bunun üzerine ne yapılması gerekiyordu? Hukuk güvenliği olan bir yerde, bu iş artık sona erer, maden ocağı olabildiğince rehabilite edilerek kapatılır. Biz de ise öyle olmadı; şu meşhur 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak yeniden ÇED süreci başlatıldı. Bergama Belediyesi, EGEÇEP ve diğer davacılar ile buna müdahale edildi. Ama dinleyen olmadı. Oysa hukuka aykırı olan 2009/7 sayılı genelgenin dahi uygulanma olanağı yoktu. Ocak işletme şev stabilitesi hesabı dışındaki gerekçeler madenin bulunduğu coğrafyaya ilişkin. Böylelikle daha önce iki kez kapasitesi artırılan faaliyetin de yanlış olduğu ortaya çıktı. Bundan sonra aynı yerde kapasite artırımı ile maden ocağı işletilmesi, Madra Barajı ve Nebiler şelalesinin kirletilmesine göz yummak olacak, yani madenin bundan sonra hiç bir şekilde işletilmemesi gerekiyor. Buna rağmen yeni bir rapor ile yeni ÇED süreci işletilmeye çalışılıyor.” dedi.
BU SUÇA DUR DİYECEK BİR KARAR BEKLİYORUZ
Elde edilen altınların 15 Temmuz darbe kalkışmasını yapan terör örgütüne gittiğine dair ciddi iddialarla davalar açıldığını belirten Cangı; “Çukuralan'ın coğrafyası raporla değiştirilemeyeceğine göre, yapılan işlemlerin tam bir aldatmacadan, mahkeme kararını çöpe atmaktan ibaret olduğu ortada. Çukuralan'da iki kez kapasite artırılarak, doğa delik deşik edildi, doğaya karşı büyük ve ağır suçlar işlendi. Oradan çıkartılan cevher ile Ovacık Altın Madeni onca yargı kararına rağmen çalıştırıldı. Başka bir şey daha oldu, elde edilen altınların 15 Temmuz darbe kalkışmasını yapan terör örgütüne gittiğine dair ciddi iddialarla davalar açıldı, birinci dereceden suçlanan sanıklar yurtdışında kaçak. Çukuralan'da, bugünkü ve gelecek kuşakların hakkı korunmuyor, bir takım oyunlarla, doğaya karşı suç işlemeye devam edilmek isteniyor. Anayasa Mahkemesi’nin bu suça dur diyecek bir karar vermesini bekliyoruz. Verilecek ihlal kararı ile 2009/7 sayılı genelge de denetlenmiş olacaktır” dedi.
BU GENELGE DOĞAMIZ İÇİN YIKIM VE YOKOLUŞ GENELGESİ
Bergama Çevre Platformu sözcüsü Erol Engel ise; “Bergama’da geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bir olay Cevaplı köyünde bir taş şirketi 2009/7 sayılı genelgeyi gerekçe göstererek zeytinlik arazinin ortasında ‘hakim rüzgarlar şöyle esecek böyle esecek, zeytinlere zarar vermeyecek diyerek’ üç ‘akademisyene’ hazırlattığı raporla 3573 sayılı zeytincilik yasasını etkisiz hale getirmiştir. Yaşam alanlarımızı koruma mücadelesinde zorlu süreçler sonrasında alınan güzel bir yargı kararı üç gün sonra bu genelgeyle uygulanmaması hali, adalete olan güvenimizi de yitirmemize neden olmuştur. Bu genelgeyle ÇED süreçleri de anlamsızlaşmıştır; doğaya, insana ve tüm canlılara yönelik yıkım olabilecek projeler bile siyasi iktidar istiyorsa rahatlıkla geçebiliyor aynen Çukuralan da, Efemçukuru’nda, Artvin’de ve Kazdağlarında olduğu gibi. Bu yüz karası genelgenin AYM tarafından iptal edilmesinin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Bu doğamız için yıkım ve yok oluş genelgesidir. Genelge iptal edildiği gün yargı kararlarının ve ÇED süreçlerinin bir anlamı ve karşılığı olacaktır” dedi.