İzmir Kent Konseyi’nin, İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğiyle gerçekleştirdiği İzmir Ekoloji Buluşması’nın ilki olan ‘Rant Değil Hayat’ konulu etkinlik Fuar Kültürpark İzmir Sanat Merkezi önünde gerçekleştirildi.
Sadece İzmir ve Ege Bölgesi değil, tüm Türkiye’deki ekoloji mücadelelerinin sesini de duyurmayı amaçlayan buluşmada; Aliağa’daki gemi sökümü ve asbest riski, Gaziemir’deki nükleer atık sorunu, Marmara’yı öldüren deniz salyası, İkizdere’de yıkıma yol açan taş ocağı, Muğla’da iklimi değiştiren termik santrallar, Salda Gölü’ndeki yapılaşma ve Kazdağları’ndaki maden tehdidi gibi gündemdeki çevre mücadeleleri konuşuldu.
DİKÇEP’TEN MÜCADELE ÇAĞRISI
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’nde katıldığı etkinlikte, Dikili Kültür ve Çevre Platformu (DİKÇEP) ise Dikili Çukuralan’da altın madenin yarattığı tahribatı dile getirdi.
Vezan Karabulut tarafından okunan metinde; “Dikili Kültür ve Çevre Platformu; somut ve çeşitli ekoloji mücadelelerinin sesini duyurmayı kendine amaç edinmiş 1. İzmir Ekoloji Buluşması’nı selamlıyor. Devletin atadığı kayyum tarafından yönetilen Çukuralan Altın Madeni ile olan mücadelemiz en kritik sürecinde. Etrafındaki tüm canlıların yaşamını olumsuz yönde etkilediği bilimsel raporlar ve yargı kararlarıyla defalarca kanıtlamış bulunan Çukuralan Altın Madeni için katledilmiş olan 30 bin ağacın üstüne 4 bin 620 tane kızılçam ağacımızın daha kesilerek maden kapasitesinin 2 katına çıkarılmasına yönelik mücadelemizi bütün özgüvenimizle birlikte sürdürüyoruz. Ranta ve işbirlikçilere teslim olmayacağız, insanca yaşamayı ve yaşanılabilir bir çevreyi savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. İkizdere direnişine bin selam olsun!” ifadelerine yer verildi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise, Çukuralan ile ilgili sürdürülen hukuki süreci takip ettiğini, davalara müdahil olmaya devam edeceklerini söyledi.
Açılış bölümünde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kent yönetimlerinin yürüttükleri tüm çalışmalarda doğaya saygılı bir yaşamı esas almaları gerektiğini söyledi. Soyer, “Yaşam alanlarımız ve geleceğimiz ciddi tehditlerle karşı karşıya iken mevcut hataları, yerelden başlayarak değiştirmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Çünkü biliyoruz ki içecek suyumuz, soluyacak havamız, karnımızı doyuracak yerel tohum ve topraklarımız kalmadığında, zaten yöneteceğimiz bir şehir de, bir ülke de olmayacak” dedi.