Ajans Bakırçay
2020-12-23 11:03:22

Eyy İnsanlık!..

23 Aralık 2020, 11:03

Değerli bir dost,
"Geçmiş Zamanın Peşinde" yazısını zarif bir dille eleştirdiği iletide:

"Sevgili Hocam,bu yazınızda olduğu gibi,
aklımda kaldığı kadarıyla;
Kazancakis, Gökçeada,
Diyarbakır ve Ahmet Arif,
Ara Güler... ile ilgili yazılarınızda da olaya insancıl açıdan yaklaşıyorsunuz ama bir de hayatın gerçekleri yok mu; Yunan, Kürt, Ermeni sorunlarında duyguların önüne geçmesi gereken..."
diye yazıyor...

Doğru...
Yunan-Ermeni-Kürt konuları zor sorunları içeriyor.

Doğru...
Bu sorunların soğukkanlılıkla masaya yatırılması ve irdelenmesi gerekiyor.

Doğru...
Yalnız "iyi niyetle" kalıcı bir çözüm gerçekleştirilemez.

Ama bunun olabilmesi için de; öncelikle, "karşılıklı olarak" ırkçı,
kindar yaklaşımları ortadan kaldırmaya yönelik "insancıl" adımların atılması, böylesi bir "dil"in kullanılması gerekmez mi?..

Dünyayı cehenneme çevirmek, insanları peşlerinden sürüklemek,
kin ve düşmanlıkları körüklemek için kışkırtıcı dile sarılanlara karşı hümanizmin; sevgi, barış ve kardeşliğin dilini yaygınlaştırmamız doğru olmaz mı?..

Şovenizmi ve dinsel ayrılıkları köpürdetenlere karşı,barışa inanan sağduyulular olarak böyle davranmalıyız diye düşünüyorum...

Yaşadığım ve gördüklerimi de bu yaklaşım ve dille paylaşmaya çalışıyorum...

Yıllar önce seyrettiğim ama adını çıkaramadığım bir filmi anımsadım:
İkinci Dünya Savaşı yılları.

Almanya-Fransa sınırının iki yanında işçiler,maden ocaklarında çalışmaktadırlar.
Fransız madenciler göçük altında kalırlar.

Kurtulmaları,hemen yanı başlarındaki Alman madencilerinin yardıma koşmalarıyla mümkün olacaktır...

Ama Alman yetkililer,
düşman madencilerinin kurtulmaları için yardıma gidilmesine izin vermezler.
Fransız yetkililer ise "düşman tarafından kurtulacaklarsa,ölsünler daha iyi!.." diyerek sınır kapısını açmazlar..

Ama Alman madencilerin,
Fransız emekçi kardeşlerini kurtarmak için yaptıkları büyük direniş,
her iki taraftaki nefret duvarını yıkar ve film,
kurtulan ve kurtaran emekçilerin kucaklaşmalarıyla biter...

Şu sıralar yeniden okuduğum, İspanya İç Savaşı'nı anlatan, Andre Malraux'un "UMUT" romanında şu satırların altını bir kez daha çizdim:

"Benimseyeceğiniz tek umut ne olmalı bence biliyor musunuz, yıllar yılı elimizden geldiğince öğretmeye çalıştığımız şey var ya, onun korunması yani İNSANLIK..."

Gelin yazıyı, sevgili Özdemir Asaf'ımızın,
birkaç dizeyle kocaman anlam yüklediği şiiriyle noktalayalım:

"Bizler savaş ölüleriyiz,
Bundan böyle
karşı-karşıya değiliz;
BİLDİRİRİZ..."

Sevgiyle.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.