Ajans Bakırçay

Bergama'da kadınlar, şiddete karşı yürüdü!

GÜNDEM

Bergama Kadın Platformu tarafından Dünya Kız Çocukları Günü nedeniyle düzenlenen etkinlik, Bergama Kültür Merkezi BerKM önünden, Cumhuriyet Meydanı’na kadar yapılan ‘Kadın Yürüyüşü’ ile başladı.

Bergama'da kadınlar, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde yürüyüş düzenleyerek, kadına yönelik şiddete ve cinayetlere karşı tepkilerini dile getirdiler.

Bergama Kadın Platformu tarafından Dünya Kız Çocukları Günü nedeniyle düzenlenen etkinlik, Bergama Kültür Merkezi BerKM önünden, Cumhuriyet Meydanı’na kadar yapılan 'Kadın Yürüyüşü' ile başladı. Topluluk tarafından "Tacizlere, kadın cinayetlerine, pedofiliye, cezasızlık politikalarına karşı yürüyoruz", "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" pankartları ile "Münferit değil, sistematik", "Çalınan yaşamlardan siz sorumlusunuz", "Kadın cinayetleri politiktir", "Erkekler vuruyor, devlet koruyor", "Kadına şiddete hayır", "Adresimi gizli tut, failimi değil", "Şiddet topluma ihanettir" ve "6289 Uygulansın" yazılı dövizler açıldı.

Cumhuriyet Meydanı’ndaki basın açıklamasında ise; "Son bir hafta içinde Diyarbakır’da Bedriye Işık, Mersin’de Sonay Öztürk Aslan, Manavgat’ta Gülfer Öter, Didim’de Sibel Aygan, Karabük’te Gülsiye Ortakçı, Afyon’da Satı Aktan, Adıyaman’da Zeliha Kılavuz, Kars’ta Sıla M öldürüldü; Gülistan Doku hala kayıp şimdi de Rojin Kabaiş bulunamıyor. İstanbul’da aynı gün, adli sicil kayıtlarına göre daha önce de cinsel saldırıya karışan iki erkek güpegündüz sokak ortasında İ.A.’ya saldırdı. Defalarca şikâyet edilmesine rağmen hakkında işlem yapılmayan bir başka erkekse Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i katletti ve bunlar sadece bildiklerimiz"

"Aynı acı tablo, çocuklar için de geçerli. Narin Güran… 8 yaşında, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Tam 19 gün boyunca kayıp olan Narin’in cansız bedeni, hepimizi kahreden bir sonla bulundu. Tıpkı 2 yaşında uğradığı cinsel istismar sonucu kaybettiğimiz Sıla bebek gibi. İstismarın, ihmalin kurbanı haline getirilen çocukların acısı, hepimizin vicdanını sızlatmaya devam ediyor. Bu toplum, çocuklarına güvenli bir gelecek sunamaz hale geldi. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarları münferit değil, politiktir diyoruz. Çünkü 3 temel politika kadınları ve çocukları yaşamdan koparıyor veya her gün yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakıyor"

"Bu politikaların başında gericileşme geliyor. Laikliği tanımayan, bir gecede bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkanlar kadın düşmanı politikalarını sürdürüyor. Siyasi iktidar sahiplerinin her fırsatta kadını ikincilleştiren söylemleri, kadının aile tanımına hapsedilmesi, dindar ve kindar nesil yetiştirmek gayretiyle kadını gerici kalıplara sığdırmaya çalışan eğitim müfredatı, tarikat ve cemaatlerin artan toplumsal etkisi, Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok diyen bir Cumhurbaşkanı… Buradan çıkan siyasi atmosferden en çok zarar görenler de kadınlar oldu. Bir yandan kadın cinayetlerine, istismar ve taciz vakalarında toplumsal rızanın üretilmesine zemin hazırlanıyor. 'O sokaktan geçmeseymiş', 'Gece dışarı çıkmasaymış', 'O kıyafeti giymeseymiş' gibi kalıplar gericiliğe hizmet ederken cinayetler ve katliamlar normalleştiriliyor"

"Diğer bir politika da toplumun bütününün ve özellikle de kadınların yoksullaştırılması. Bugün Türkiye’de her 10 kadından sadece 3’ü çalışırken, kamuda istihdamın sadece yüzde 34’ü kadınlardan oluşuyor. Ucuz emek, makbul kadın, kutsal annelik arasına sıkıştırılan kadın, güç sahiplerine de kadınlara parmak sallama, had bildirme, kadınları kendilerinden daha aşağıda görme gibi bir özgürlük bahşediyor. Bu özgürlük toplumun tüm kesimlerine yayıldıkça da sistemli saldırılara, tacizlere, istismarlara ve cinayetlere zemin hazırlanıyor"

"Kadına yönelik şiddetin bu denli artmasında bir diğer önemli politika da yargı kararlarındaki cezasızlık. Bugüne kadar sayısız örneğini gördük. Haksız tahrik ve iyi hal indirimleri, 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, kadınların koruma taleplerinin karşılanmaması, önleyici tedbirlerin alınmaması… Ve cezasızlık. Yani bakıyorsunuz kişi defalarca şiddet uygulamış ama ifadesi alınıp serbest bırakılmış, adeta yarım kalan işini tamamlaması için fırsat verilmiş. Tacizcilerin, tecavüzcülerin, kadın katillerinin, suç örgütlerinin ortaya salındığı af kararları ise cabası. Ve en önemlisi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli bir belge olan, taraf devletlere sorumluluklar yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nin gericilerin talebi doğrultusunda rafa kaldırılması… Bununla da yetinmeyen gericiler şimdi de 6284 sayılı kanunun iptalini istiyorlar"

"Kadın cinayetlerindeki artışı alkol bağımlılığıyla açılamaya çalışan siyasi iktidar bir de utanmadan kadının toplumdaki rolünde çığır açtıklarını iddia ediyor. Kadın Bakanlığı’nı kapatarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na dönüştürenler kadın cinayetlerinin önüne geçmek yerine boşanmaların önüne geçme gayretinde. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hazırladığı strateji ve vizyon belgelerinde bakanlığın temel hedefinin doğum oranlarını attırmak olduğu ifade ediliyor. Bakanlık bu belgelerde kadınların çok çocuk doğurmasını, esnek ve uzaktan çalışma modelleri ile ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sermayenin hizmetinde olmasını, evde geleneksel rollerini eksiksiz yerine getirmesinin yollarını döşemeye çalışıyor. Bütün bu başlıkların hayata geçmesi konusunda da en büyük destekçisi olarak Diyaneti tayin ediyor. Aile Bakanı kadın öldürüldükten sonra baş sağlığı dileklerini iletip, kadına yönelik şiddete sıfır tolerans hamaseti yapıyor"

"İktidarın kadını köleleştirme, hayattan koparma, metalaştırma istekleri o kadar kontrolsüz bir hâl almıştır ki, bedenimizi dahi kendi egemenlik alanları gibi görmektedirler. Kıyafetimizden anne olup olmayacağımıza, kaç çocuk doğuracağımıza ve hatta bu çocuklarımızı nasıl doğuracağımıza dair karar verebileceklerini düşünenlere hayatlarımızı, sağlığımızı, bedenimizi asla teslim etmeyeceğiz. Bu nedenle kadına yönelik şiddet ile mücadele aynı zamanda kadını ikincilleştiren gerici politikalara karşı, kadını ucuz işgücü olarak gören bu sömürü düzenine karşı mücadeledir. Faillerden çok azmettirene güçlü bir yanıt vermeliyiz. Bu yanıt için bölünmeden, ayrışmadan yan yana olmamız gerekiyor işyerlerinde, sokaklarda, okullarda…"

"Artık yeter! Kadınlar öldürülür, şiddete uğrarken 'ama’lı, 'fakat’lı cümleler kurmanıza, erkek adaletten yana tutumunuza, kadın düşmanlığınıza tahammülümüz kalmadı! “Sapık-hasta” diyerek kadına yönelik şiddetin münferit olduğu algısı oluşturmaya çalışan iktidarınızla, yürüttüğünüz kadın düşmanı toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikalarınızla toplumsal çürümenin de kadın cinayetlerinin de sorumlusu sizsiniz! Kaybolan her çocuğun, katledilen her kadının hesabını elbette sizden soracağız! Susmayacağız! Şiddete karşı susmayacağız! Kadınlar özgürleşene, çocuklar güvenle büyüyene kadar mücadelemiz sürecek!" sözlerine yer verildi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.