Hasret mi?
Zordur çekene,
Özleyene,
Hücrelerine kadar hissedene,
Sevene...
Acı'dır!...
Sızı'm sızı'm kanatır hem!...
Vuslat’a dek;
Dem, bu dem…
*****
Temelli gidilecekse,
Anadolu'da bavullar hep kolay kapanır...
Memleket hasretidir ya çekilen;
Doğduğun yer kaderindir de,
Doyduğun yer hayata sıkı sıkıya tutunmak istenen…
Dedik ya:
Anadolu’da temelli gidilecekse;
Birkaç parça kıyafet,
İğne oyalı beyaz bir havlu,
Eşi ve çocuğuyla yan yana durduğu,
Eski bir fotoğraf çerçevesidir
Bavullara konulan...
Kendi hafif, gam yükü ağır bavullar;
Anadolu'dan gurbete,
Umudu, hasreti, özlemi taşırlar...
İnsanların bin bir ümitle yola koyulduğu,
Fakat;
Zamanla gurbetin soğuk yüzünün,
Tüm gerçekliğiyle hissedildiği,
Uzun bir yolculuk 'gurbetçi' olmak…
Oraya gidip, 'oralı' olamayıp, 'öteki' olmak;
Buraya gelip, 'buralı' olamayıp, 'yabancı' kalmak…
Bir yanın gurbet,
Bir yanın memleket olduğu,
Araf’ta bir hayatı yaşamak…
Yaşadığın toprakları,
Tanıdığın insanları,
Sevdiklerini,
Alıştıklarını - alışkanlıklarını,
Her şeyini bırakıp yepyeni bir hayata başlamak…
Daha iyi yaşamak için çalışmak,
Hep çalışmak,
Hep çalışmak,
Sokak yüzü görmeden ‘evden işe’ yaşamak…
Vuslat karanlıkken;
Hasret içinde tükenirken bile, vazgeçmemek...
Buyurun size tam da zamanında,
İzindeyken Vatan’ında,
Hiç görünmeyen – arka plânda;
Yürek burkan,
Acısını içinde hissettiğimiz gurbetçi hikâyeleri:
*****
"Kızlarım çok küçüktü...
Her yaz tatilinde memlekete gittiğimde,
Bir köşeden bana öyle,
Utangaç utangaç bakarlardı...
Zorla kendime alıştırırdım...
Tam bana yaklaşıp;
‘Baba’ demeye başladıklarında,
Bu sefer de tatil biterdi…
Geri Almanya’ya dönerdim......"
*****
“Bir gün Köln Radyosu’nda Yılmaz Güney çıktı...
‘Türkiye’de en çok neyi özlediniz’ diye soran sunucuya,
‘Anamın kuru fasulyesini...’ diye cevap verince,
İlk defa babamın hıçkırıklarına şahit oldum...
O gün;
Gurbet,
Babaannemin kuru fasulyesinde anlam bulmuştu......"
*****
“Bizim evde akşam haberleri ayakta izlenirdi...
Televizyonu aldığımız yıl,
Kıbrıs Harekâtı başladı...
Babam da haberlerde şimdi bayrak çıkacak,
Türkiye’yi gösterecek,
Ayıp olur diye hepimizi ayağa dikerdi......"
*****
“Babam radyo yayını teybe kaydetmeyi öğretmişti...
Her gün o mesaideyken Türkçe haberleri,
Şarkıları,
Türküleri teybe çekerdim...
Babam işten gece 1 gibi gelir;
Salonda sessizce kaseti dinler, öyle yatardı......"
**********
“Yaşadığımız yerde TRT çok zayıf çekiyordu...
Frekansı zar zor yakalıyorduk.
O yüzden bizim evde,
Annemin dışında radyoya kimse dokunmazdı...
Elleri ince olduğundan,
Frekansı ancak o tutturabiliyordu......"
*****
“Babam Almanya’ya giderken;
Bavulunun içine girer,
'Ne olur beni de götür,
Sana orada menemen yaparım' derdim...
Şimdi ben de baba oldum ve babamın,
Buna nasıl dayandığını anlamaya çalışıyorum......"
*****
Kızım mektuba bir ayakkabı çizmiş,
Annesi de ‘kesen müsaitse’ diye not yazmış...
Gidip 1 saatte ayakkabısını aldım.
Daha dönmeme 8 ay vardı…..."
*****
“Hanım gitmemi istemediği için bavulumu,
Çamaşırlarımı hep saklamış...
Baktı ben ciddiyim;
Bu sefer de,
Patlıcan konservesine kadar doldurmuş…..."
*****
“Banta konuşup yolluyordum…
Ama teyp annemlerde olduğundan,
Eşime özel bir şey diyemiyordum...
En son bantta O’na bir türkü söyledim.
O anladı…..."
*****
“Alman kanalına bizim ilçe çıkmış...
Belediye reisimiz konuşuyor.
Hiç de sevmem adamı
Hazırol’da dinliyorum ama...
‘İlçemiz’ diyor ben ağlıyorum......"
*****
“Sesini banda çekip, teyple yollamış...
Aynı banda; konuş, sen de gönder demiş.
Kıyıp da sesinin üstüne konuşamadım...
Eskisi gibi mektup yazdım......"
**********
Hasretin vuslata erdiği günler dileğiyle dostlar...
Deniz kokulu Mersin sabahından;
Bitmeyen Ümit'le,
Her dem Sevgi'yle...