Ajans Bakırçay
2020-08-17 13:54:54

Kandırılanlar, Pahalı Armağanlar ve Yalan Üzerine…

Recai Şeyhoğlu

recaiseyhoglu1952@gmail.com 17 Ağustos 2020, 13:54

Bir ara Türkiye’de bir yılda basılan kitap sayısının, Japonya’da bir günde basılana eşit olduğunu okumuştum. Japonlara hayranlığım bundan! Bu bilgiden sonra hemen bir söz geliyor aklıma: "Cahil insan kolay kandırılır, kolay aldatılır." İster istemez de Cumhurbaşkanının "kandırıldık’’ sözü…

Japonya’nın Cumhurbaşkanı da halkına "Kandırıldık" diyor mudur acaba?

Elinin altında asker var, jandarma var, MİT var ve kandırılıyorsun. Pes yani!

Japon Cumhurbaşkanı demiyordur bence… Çünkü Japon Cumhurbaşkanları üniversite mezunu… Halkının buna inanmayacağını en azından sezer. Okuma yazma oranı öyle yüksek ki inanacak saftiriklerin olmadığını bilirler.

Bilen/ bilgili adamın hali bir başka oluyor. Enis Batur, okurlarının kırılabileceği olasılığına/ tehlikesine karşın gene de "Okur velinimetim değildir." diyebiliyor. Bakkal bunu diyebilir mi?

Bilgisizlik, cehalet hem kötü hem çirkin. 1992’de Edremit’te Sabahattin Ali’nin yaşadığı evin bulunduğu sokağa adı veriliyor. Yıllar önce öldürülmüş olmasına karşın, öfke/ kin bitmemiş olmalı ki birileri gelip tabelayı söküyor hep. 2004’ün sonlarına doğru Fas kökenli biri, 'İslam’a saygısızlık etti' diye Hollandalı ünlü sinemacı Theo Van Gogh’u katletmişti anımsarsanız. Müslümanlar bu cinayet nedeniyle İslam’ı mı kurtardılar diye sormak gerek o Faslı katile.

 Cehaletin olduğu topraklarda kurnazlık da geçerli bir başka kart… Reşat Nuri Güntekin, Yusuf Ziya Ortaç, Selim Sırrı Tarcan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ercüment Ekrem Talu, Mahmut Yesari, Mehmet Rauf, Hakkı Süha, Hıfzı Tevfik, Sadri Ertem, İbn-ül Refik, Ahmet Nuri gibi sanatçıların herbiri aktif politikayla ilgilenmiyorlarsa da hepsi milletin vekili oldular. Üstelik aynı fikrin sahibi de değiller…

Seçkin kişilere külfetsiz geçim olanağı sağlayan ama öte yandan da onları bağımlı duruma getirerek iktidarı rahatlatan bir sistem olmalı bu.

Bir ara sağdan soldan adamlar ve kadınlar toplanmış, adlarına da 'akil adamlar' mı ne denilmişti anımsayacak olursanız… Dolgun maaşlarla iktidarın sözcüsü gibi görüntü vermişlerdi. Açılım konusunda toplum olarak hemfikiriz der gibi bir fotoğraf gerekiyordu çünkü… Dışarıda kalıp da çatlak sesler çıkarmasınlar diye akil adam/ kadın seçildiklerini anlayabilmiş değildiler. İktidarın kurnazlığıydı bu. Kurnazlık, bu toprakların değişmez klasiği çünkü.

Bunun örnekleri, tarihin sayfalarında öyle çok yer alıyor ki, okumadan öğrenilmez. 'Tarihi bilmeyen bugünü anlayamaz. Bugünü anlayamayan yarını göremez.'

Emin Çölaşan’ın 2007 yılındaki bir değerlendirmesi bu konuyu biraz açıklıyor sanırım: "Sadece yüzde 34 oyla meclisteki kelle sayısının yüzde 66’sını elde eden ve bu oy oranıyla tek parti iktidarı oluşturabilen ikinci bir parti dünyada yok." Bu tür kurnazlıkların memlekete olan yararlarına gelince… Aynı yıl, yani 2007’de İstanbul Borsasının yüzde 74’ü yabancıların elindeydi. Demek ki kurnazların kurnazlıkları sadece kendilerine yarıyor. Yabancıların ülkede hükümranlık kurması onları ilgilendirmiyor olsa gerek…

Bu noktada sözü şairlere bırakmak gerek. Avusturyalı Şair Yazar Rainer Maria Rilke şöyle diyor: "Bir şair, ıssız bir adada biraz sonra rüzgârın silip götüreceğini bildiği halde yine de mısralarını kumsallara yazan kişidir."

Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ceyhun Atuf Kansu, Cemal Süreya, Ahmed Arif ve benzeri şairlerimiz de böyle değil mi?

Yiğitlik, başka şey… İktidarın örtülü ödeneğinden geçinen Necip Fazıl Kısaküreklerin anlamadığı bir konu bu. Ne var ki yaşamı boyunca cinayetlere/ katliamlara göz yuman katillerin arasından da arada bir çıkıyor yiğitlik gösterileri. Örneğin, Alman Orduları Başkomutanı Wilhelm Von Keitel, Nürnberg Uluslararası Mahkemesi’nce idama mahkûm olunca asker olduğunu söyleyerek kurşuna dizilerek idam edilmek istediğini söylüyor.

Süklüm püklüm idam sehpasına giden siyasiler de biliniyor. Merak edenlere fotoğrafları gösterilebilir. İnternete giren de bulabilir pekala… Hitler ve Göring ise linç edilmek korkusu yaşadıklarından intiharı seçiyor. Yargılanmaktan korkuyordular çünkü… Korkutanların hep korktuğuna örnektir Hitler dedikleri cani onbaşı. Halkını korkutmayı alışkanlık haline getirmiş olan siyasilerin herbirinin intihar yolunu seçmesi bence anlaşılır bir insanlık hali…

Yiğitçe direnenlere örnekler ise ülkemizden… İdam sehpasında son sözleri "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm- Leninizm! Yaşasın Türk Ve Kürt Halklarının kardeşliği! Yaşasın İşçiler köylüler! Kahrolsun emperyalizm!" olan Deniz Gezmiş ve iki arkadaşını saygıyla anmamak ne mümkün!

"Kandırıldık" demediler, çünkü kandırılacak kadar cahil değildiler. İnandıkları doğruları haykırabilen yiğitlerdi onlar.

****

Kutsal kitapların hiçbiri hırsızlığı/ yalancılığı/ riyakarlığı onaylamıyor. Ortadoğu coğrafyasına şöyle bir bakın lütfen… Kimin eli kimin cebinde sözü sanki Ortadoğu doğumlu. Her türlü entrika gırla! Gel gör ki en güzel kandırıkçı sözlerin merkezi de bu topraklar… Burası çok kaygan ve eğimli bir coğrafya…

Dinlerin, peygamberlerin ortaya çıkması da bundan olsa gerek…

Sizi şöyle bir uzaklara götüreyim… Turgut Özal’ın başbakanlık yılları… Başbakan olarak ilk Amerika gezisine çıkacaktır. Bunun için de Başkan Bush’a güzel bir armağan düşünmektedir. Sonunda ipek bir Hereke halısında karar kılınır. Bu pahalı armağanı Baba Bush’a teslim etmek üzere danışmanı Can Pulak’ı görevlendirir. Can Pulak, Beyaz Saray’da halıyı Saray yetkililerine teslim eder.

Bir gün sonra Beyaz Saray görevlileri Özal’ın kaldığı otele gelir. Bizimkilere Hereke halıyı teslim ederler. Bir de mektup bırakırlar.

"Armağanınız için teşekkür ederiz. Fakat Başkanımız Bush, yasalar gereği bu armağanı kabul edemez. Piyasa araştırması yaptık. Halının değeri 500 dolar. Ülkemizde ise yasalar, 250 doları aşan armağanı rüşvet sayıyor."

Ortadoğu’yu cehenneme çeviriyor, iktidarları devirip yeni iktidarlar kuruyor, askerimizin başına çuval geçiriyor, kadına kıza tecavüz edip her türlü ahlaksızlığı yapıyor ama bunu da yapıyor! Çünkü Amerikan devleti kabile devleti gibi yönetilmiyor. Kurallar var, yasalar var!

Öte yandan… Türkmenistan yönetimi 1991 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a Meleki, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e 1994’te Mukam adında safkan atlar armağan ediyor. Demirel’e armağan edilen atın değeri 12 milyon dolar.

1995’te ise Başbakan Tansu Çiller’e Kırgızistan yönetimi Tagil adında bir koşu atı armağan ediyor.

Daha eskiye gidecek olursak… 1981’de Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak, Kenan Evren’e Şakıp adlı bir atın yanı sıra 4’ü gebe 5 özel cins hörgüçlü inek ile 1 boğa armağan ediyor.

1982’de Çin’de Kenan Evren’e Pekin ördekleri armağan ediliyor.

1988’de Turgut Özal’a Mısır ziyaretinde altın tabanca armağan ediliyor.

Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyasındaki ülkelerin liderleri, konuklarına hangi armağanları veriyor, öğrenmeli/ bilmeli bence. Örneğin Suudi Arabistan’a gelen bir Amerikalı diplomata ne verildiğini bilmek gerek. Bizimkilerin de kimlere hangi armağanları verdiklerini bilmeliyiz.

Yalancılık, hırsızlık, riyakarlık çok kötü. Anladık. Rüşvet ve pahalı armağanlar konusunda da bir şeyler duymamız/ bilmemiz gerekmez mi?

****

12 Ocak 2006’da Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca tahliye edilmişti. İyi anımsayalım, o gün bir siyasi parti sevdalıları Türk bayraklarıyla ve çiçeklerle cezaevi önündeydi. Bir gün sonraki Sabah gazetesi 'Kahraman terörist', Milliyet 'Katil aramızda', Birgün 'Katil Aramızda' manşetiyle çıkarken Vakit gazetesi de 'Sol Şirretliği' başlığıyla çıkmıştı, TKP’nin protestosu nedeniyle olsa gerek…

Katile gösterilen ilgi ve sevgi bu ülkenin iyi insanlarını düşündürmeli… Çiçek ve bayraklarla karşılamak neyin nesi oluyor diye neden düşünmezler ki o partililer?

Amerikan devletinin değeri 500 dolardan fazla armağanı kabul etmemesi alkışlanmalı. Ortadoğuyu kana bulaması da protesto edilmeli, karşısına dikilmeli.

Soruyorum şimdi: Bunu kim yapıyor?

****

Ortadoğu’daki yalanlara akıl sır erdirmek mümkün değil. Oysa yalan, devleti yönetenlerin işi olmamalı.

Peki… Kimin işi olmalı o zaman?

John G. Fitzgerald şöyle diyor: "Eğer yalan söylemeyi ve abartmayı beceremiyorsanız kurmaca yazamazsınız."

Ortadoğunun siyasetçileri ve onlara benzeyen kimileri edebiyata mı soyunuyorlar yoksa?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.