Ajans Bakırçay
2021-09-08 14:40:01

Köyüm Köyüm, Benim Özbek Köyüm!...

Salim Çetin

08 Eylül 2021, 14:40

Bilindiği üzere bu hükümet 2012 yılında çıkardığı bir yasa ile 16 bin köyü mahalle statüsüne yükseltti.

Böylece bu köylere ait tarla, konut ve işyeri direk belediyelere ya da ilgili bakanlıklara geçmiş oldu.

Ayrıca, yasa ile köy muhtarının izni ile yapılan konut ve hayvan barınakları da kenttekilerin tabi olduğu kurallara bağlandı.

Yetmedi, daha ucuz olan su, elektrik faturaları ile bina vergileri şehir tarifesine geçti ve böylece bir anda köylünün giderleri artmış oldu..

Tabii ilk başta kulağa hoş gelen köyden mahalleye dönüşme giderek problemleri de getirdi.

Aynı hükümet bu kez birçok şeyde olduğu gibi öngöremediği bu mahzurları gidermenin yolunu aramaya başladı ve bu kez 16 Ekim 2020’ de yeni bir yasa daha çıkardı.

Bu kez köylere ‘Kırsal Mahalle Statüsü’ tanındı.

Bu yasa ile köydeki evler, hayvan barınakları vergiden muaf kılındı, bir nevi eskiye dönüş oldu.

Köydeki ticari faaliyetlerden de %50 oranında daha az vergi alınmasının yolu açıldı.

Su ve elektrik tarifelerinde de kısmi iyileştirmelere gidildi.

Bu arada köy tüzel kişiliği önceki yasa ile kaldırıldığından köy mallarının köye döndürülmesi konusunda bir iyileştirilme sağlanamadı.

Köyün malları belediyelere ve diğer bakanlıklara veridi ve bir daha geriye dönüşleri sağlanamadı.

***

Şimdi diyebilirsiniz bu yasayı bilmeyen mi var, neden anlatıyorsun?

Şunun için; sabah yürüyüşlerimizi bir grup arkadaşla yaparken her sabah içinden geçtiğimiz Özbek Köyü için…

Bu köy de bu yasanın gadrine uğrayan köylerden biri.

Tabii ki bu yasa ile Özbek önce mahalle şimdi ise herhalde “Kırsal Mahalle” olanlardan.

Bu ayrı bir konu ama biz bu gün köyün tertip düzenindeki aksaklıkları dile getirmek istedik.

Ege’nin ve tabii ki Urla’nın bu şirin köyünün daha iyi ve temiz tertipli olması elbette çok önemli olduğu için…

 Ve de bu köyde gördüğümüz eksiklikleri vurgulamak için…

***

Özbek Köyü Urla’ya 8 kilometre uzaklığında tarihi bir köy…

İçinden Akkum’a, oradan da onlarca yazlık siteye giden yol geçiyor.

Bu geçiş noktası olma özelliğinden dolayı, özellikle Özbekli kadınların köyün içinden geçen yol kenarında sürekli tezgah açtığını görebilirsiniz.

Aslında Ege’ deki küçük kasabalarda ve köylerde bu manzara nerdeyse değişmez bir tablo gibidir.

Bu da sürekli bir ticari faaliyetin olduğunu bize gösteriyor.

Gene köyde, birkaç aydır süren meydan düzenlemesi, iki adet tarihi köprü ile tarihi hamamın restore edildiği ve son aşamasına gelindiği bilgisini de not edelim.

Bütün yolları şehirlerde olmayan parke taşları ile döşenmiş çok önceden.

Anlayacağınız köy her açıdan şanslı

Ticari faaliyetin ekonomik getirisinin yanında insanları tanımaya, ilişkileri sıcak tutmaya, daha tertipli ve düzenli olmaya dönük yanlarının olması gerektiğine inananlardanım.

Tarih boyunca da ticarete açık kentler böyle değil midir?

Daha dışa açık, medeni, hoş görülü, yenilikçi ve modern…

Örnek mi, işte İzmir…

Özbek Köyü’ nü bu kadar övdük ama zaten doğal konumuyla bunu hak eden bir köy.

Şimdi gelelim eleştirilerimize; başta da belirtmiştim Eğri Liman Diş Hekimleri Sitesi’nden bir grup arkadaşla yürüyerek nerdeyse her sabah bu köye geliyoruz.

Takriben 3 kilometre uzaklıkta olduğu için burayı tercih ediyoruz.

Yürürken denizden gelen hafif esintinin yanına Ağustos’un başından beri yol kenarlarında olan incir ağaçlarından göz hakkı olarak yediklerimizi de eklersek, eh hem spor hem de nimetlerden yararlanma konusunda hiç de geride kaldığımız söylenemez!

Bir de yürüyüşün tam ortasında mola verdiğimiz Özbek Köyü’nün meydanında Kahveci Mesut’ un demli çayı ve kahvesini de bu keyifli ana ekleyebiliriz.

Köydeki fırının önünden geçerken İstanbul Simidini almayı, yol boyu söylenen şarkıları, türküleri, arada coşup İzmir Marşı söylemelerini de bu keyifli dakikalara eklersem bilmem çok mu olurum?

Şimdi bütün bunlar iyi de asıl söyleyeceklerinize gel demenizi bekliyorum.

Tabii her sabah zorunlu olarak köyün içinden geçmek durumunda kaldığımızı söylemiştim.

Geçerken her sefer bir arkadaşım söyleniyor, "Ne bu köyün hali?" diye.

Benim de serde belediyecilik var ya, ben de içleniyorum, bu kez bende de ayran kabarıyor.

Meydan çalışması yapılan, tarihi köprüsü ve hamamı restore edilen, sürekli ticari bir faaliyeti olan bir yerin, bu bir köy olabilir, bir kasaba olabilir, ya da şehir…

Daha temiz ve derli toplu olması gerekmez mi?

Özbek Köyü’ nde de bunu görmek istiyoruz.

Yol kenarlarına atılmış, çalı çırpı, odun parçaları; yıkılmış bir daha yapılmamış ve harabe haline gelmiş boş evler, bakımsız bahçeler, boyasız ya da estetik güzelliği olmayan evlerin dıştaki boyaları…

Bu eksiklikleri daha da çoğaltmak mümkün..

Bu eksiklikleri gidermek öyle para pul istemiyor. Ufak dokunuşlar sanıyorum yeterli olacaktır.

Ancak burada Köy muhtarına büyük iş düşüyor.

Üstelik bildiğim kadar muhtar da bir kadın.

O zaman Özbek Köyü’ne kadın eli değmeli, muhtarlığın eli değmeli.

Bir de her nasılsa köy Urla’nın bir mahallesi konumunda, o zaman muhtarlık köy halkını organize edip bu genel temizliği yaptıramıyorsa en azından belediyeden bu hizmeti talep edebilir.

Bizden söylemesi!...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.