"Top ve ben…
Biz ikimiz, çocukla oyuncağı değildik.
Hikayemiz öyle başladı ama, yıllar geçtikçe ‘oyun’dan müsabakaya, ‘maç’lardan ‘şampiyonalar’a yöneldi.
Önce oyundu, sonra ‘iş’ oldu.
Birlikte çok güzel şeyler ürettik adı ‘gol’dü!.."
****
Çok yakışan asaleti, artistik golleri, yenilgilerde sarı-kırmızıya bağlılığı ile yıkılmayan metaneti ile...
Seyircisine "muhteşem sevdalılar topluluğu" benzetimi yapmasıyla, minnetini hep ifade etmesiyle bugün -çok ama çok- özlediğimiz Metin Oktay'ındır bu satırlar…
****
Metin Oktay Galatasaray'ın değil Türkiye'nin sevgilisiydi.
"En Fenerli Spor Yazarı"
İslam Çupi'nın değerlendirmesiyle;
şimdi tarih olan İnönü Stadı'nın kapalının ortasına sığacak kadar az olan Galatasaray taraftarını tribünlere sığmaz hale getiren etkenlerin başında o gelmektedir...
Oynadığı yıllarda yeni doğan çocuklarına adını koyanlar arasında bir kez olsun maçlarını izlemeyenler vardı!
Çocuklara ismi verilen kaç devlet adamı, siyasetçi, sanatçı tanıyorsunuz?
Ama Metin Oktay futbolu bıraktıktan sonra adamlığıyla, golleriyle kuşaklararası hep yolculuk yaptı.
Yapıyor da!
Ülkemizde Metin Oktay kadar 10 kez arka arkaya gol kralı olmuş, 10 da şampiyonluk görmüş ikinci bir adam da yoktur!
****
"Bir çok golünün bir sanat eseri olduğunu" söyledim ve bunların sırrını sordum.
"Ellerini uzat" dedi.
İki elimi uzattım, avuçlarım yere dönüktü. Ellerimi avuçlarına aldı, "Şimdi" dedi: "İstediğin eli çek, ben yakalayacağım."
Ellerimi Metin Oktay’ın avucundan kurtaramadım.
'İşte' dedi:
"Bu reflekstir bana o golleri attıran."
Sonra "Bunlar işin fiziki tarafı" deyip, Nâzım Hikmet’ten bir şiir okudu.
"İşte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar. İşin özü bu kardeşim" deyip boynuma sarıldı."
Bir müzisyen, Tarık Öcal, bu sözlerin sahibi.
Express Gazetesi’nde Galatasaray’ın Türkiye Liglerini şampiyon olarak bitirmesinden sonra yapılan bir çalışmaya; Tarık Öcal da futbol ve futbolcu olayına işin ‘Fiziki tarafı, şiir tarafından katılmış...
Galatasaray'da kaptanlık yaptığı zamanlarda yazı-tura yapılacağı vakit hep "tura" derdi Metin Oktay.
Onu da şöyle açıklardı hep;
"Varsın Atam'ın silüeti yere değmesin!"
Kişisel çıkar peşinde olmadı, estetik futbolun keyfi ve onuru herşeyiydi!
Akıl almaz şekilde cömertti, iyilikseverdi...
Kısa ve net;
"İzmirli" Metin Oktay "önce insan, sonra futbolcuydu."
Takım ve kamplardaki oda arkadaşı Turgay Şeren iki cümlede tanımlar Kral'ı:
"Mühim olan formanın dışı değil içindeki adamdır.
Metin; adam gibi adam değil, adamdır!"
****
Hemen bir anekdot;
1969'da İstanbul'dan sonra ikinci jübilesini İzmir'de yapar. Göztepe'dir rakip!
Maç sonunda kendisini marke eden Göztepeli genç futbolcu Özer Yurteri yanına gelir, fotoğraf çektirmek ister.
Yanıtı şu olur:
"Hayır!
Sen çok iyi oynadın.
Ben seninle fotoğraf çekilmek istiyorum!.."
****
Metin Oktay’ın "sol eğilimli" olduğu kamuyoyuna -nedense- fazla aksettirilmez.
Oyunu; Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) verdiğini açıklayan ilk futbolcudur!
Bir tren seyahatinde, Çetin Altan’a “Bizi sosyalist yaptın, ama sen aramızdan çektin gittin” diyen de oydu!
“Futbolumuzun Spartaküs’’ü Metin Kurt; “Taçsız Kral”ın fazla bilinmeyen yönünü şöyle anlatmıştır:
“Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamına karşı yürütülen İmza Kampanyası’na katılarak onların verdiği mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermiştir.”
****
Bir 13 Eylül'de yitirdik "Kral Metin''i...
Yine İslam Çupi'nin 27 yıl önce ölümündeki yazısından satırlarıyla bitirelim yazıyı:
"İnsan sevgisi, insan dostluğu, sempatikliği, sevecenliği, zarafeti, bir şeyler verme konusundaki tek taraflı yırtınışı ile bir adam sembolü, bir beşeriyet ilahı idi.
Ben bu bendeki ölüme razı olurdum, keşke Metin’i yaşatabilse idi,
bu ölüm…"