Pergamon Akropolü’nün eteklerinde, üç mahalleyi kapsayan ve halk arasında “Kale Mahallesi” olarak geçen bölgeye odaklanan "Bir Mahallenin Hafızası: Kale" sergisi marangozhane'de açıldı.
Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nden Günseli Baki ve Yücel Tunca’nın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen sergide 10 fotoğrafçı ve görsel sanatçı yer aldı. “Bir Mahallenin Kayıtları” ve “Bir Mahallenin Keşfi” olarak iki bölümden oluşan sergi, 12 Kasım’a kadar açık kalacak. Projenin tamamı ve genişletişmiş hali ise Kasım sonunda ise dijital ortama aktarılacak ve www.saridenizalti.com web sitesinden de ulaşılabilir olacak.
DÜNDEN BUGÜNE HAFIZA KÖPRÜSÜ
Bir mahallenin tozlu sandık fotoğraflarından günümüze hafıza köprüsü oluşturan sergide Arzu Ece Şahin, Ayfer Yıldız, Burcu Işık, Eren Sulamacı, Fatih Kurunaz, Nesrin Ermiş Pavlis, Pınar Boztepe Mutlu, Rabia Başa, Seda Tulun, Tuğba Yılmaz’ın üretimleri yer alıyor.
Kültür için Alan fonuyla desteklenen “Bir Mahallenin Hafızası: Kale” projesinin sergisindeki “Bir Mahallenin Keşfi” bölümünde fotoğrafçılar ve görsel sanatçılardan oluşan proje katılımcılarının, bir duyumsama ve deneyime dayanan psikocoğrafyanın yöntemlerini kullanarak, antik Pergamon’da yer alan Kale Mahallesi’nde gerçekleştirdikleri bir günlük yürüyüş deneyimini anlattığını ifade eden Günseli Baki, renkli, katmanlı dar sokakları, yokuşları, çıkmazlarıyla kent merkezinden farklı bir mekan algısına sahip bu mahallede yürüyerek kaybolmayı deneyen katılımcıların; bakkalların süpermarketlere, Arnavut kaldırımlarının asfalta, çıkmazların caddelere, taş duvarların betona direndiği mahallede oluşturdukları anlatılarıyla bir mahalle temsilini ortaya çıkarıyor ve mahalle belleğini bu öznel anlatılarla bir anlamda yeniden inşa ettiğini belirtiyor.
DUVARLARDAKİ İZLER
Günseli Baki “Sergideki bir çalışmada, dar sokaklar ve yokuşlar üzerinde kat kat biriken mahalle temsili üç boyutlu yerleştirmelerle karşımıza çıkıyor. Mahallenin geçmişine ve bugününe evlerin mimarisinde kullanılan devşirme malzemeler üzerinden tanıklık ediyoruz. Kentlerde artık pek de yeri olmayan kapı önü merdivenlerinin vakit geçirme mekânı olabildiğini görüyoruz. Baudelaire, hafızayı ve gerçekliği ‘yazıldıkça silinen’ bir palimpseste benzetir. Birbirinden bağımsız katmanlar oluşturan; zamanın, kavramların, fikirlerin aynı yüzeyde buluşmasını palimpsest kavramı üzerinden ele alan çalışma ise bu buluşmayı Kale Mahallesi’nde geçmişin ve bugünün duvarlardaki izleriyle görünür kılmayı deniyor.”
SOKAKLARIN SÜSÜ
“Bir evin oturma odasından geçermiş gibi geçiyoruz mahallenin sokaklarından. Sonra bitkiler sarıyor etrafımızı; sarmaşıklar, sokakların süsü akşamsefaları… Sadece etrafını çevirmek anlamına gelmeyen ‘sarmak’ bu mahallede aynı zamanda geçmişi de kucaklamak anlamına gelebilir mi, sorusunun cevabını taş duvar dokularında arıyoruz. Bazen de mahallenin terkedilmiş evlerine giriyoruz. Evi koruyan bir muska, duvar sıvasının ardından çıkan bir desende geçmişin izini süren aylağın anlattığı hikâyeyi izliyoruz. Yürüyüşün belleğimizdeki izleri ortaya çıkaran doğası, bizi kendi geçmiş deneyimlerimize de götürüyor, hatırlatıyor çünkü her deneyim bir iz bırakıyor hafızamızda.”
“Yıllar içinde değişse de dar sokakları, farklı mimarisi, renkli duvarları, gizemli avluları, tekinsiz sınırları, çıkmaz sokakları ve sarıp sarmalayan doğasıyla duygularımızı biçimlendirmeyi ve ruhumuzu kucaklamayı sürdürüyor Kale Mahallesi. Modern kentlerin aksine geçmişin izlerini de ‘bir elin çizgileri’ gibi barındırıyor içinde.”
Yücel Tunca ise fotoğraf ve sözlü tarih çalışmalarıyla mahallenin dünü ile bugünü arasında bir hafıza köprüsü oluşmayı hedeflediğini belirterek, serginin Bir Mahallenin Kayıtları bölümünde katılımcıların üç ay boyunca çalıştıkları mahallede ürettikleri dokuz sokak monografisi ve sekiz portre hikâyesinden oluştuğunu aktarıyor;
“Pergamon Akropolü’nün taçlandırdığı Kale Tepesi’nin ikisi çıkmaz, yedi sokağına; Kale Mahallesi’nin en önemli meydanı olan Domuz Alanı’na ve mahallenin bir bakıma ova düzlüğündeki sınırını oluşturan Kınık Caddesi’ne odaklanan monografi çalışmaları, mekân ve insan ilişkisini, kültürel ve ticari bağları, geleneksel mahalle hayatının ritmini kavramaya çalışıyor; yüzyılı aşan bir zaman diliminde birikenleri ortak hafızaya kaydetmeyi deniyor.”
Mahalle kayıtlarının ikinci kısmını ise Kale Mahallesi sakinlerinden Ali Yurtseven, Ayfer Şaşmazer, Ayşe Üregen, Cavidan Çobanoğlu, Cengiz Kızılık, Efe Nazım Arslançelik, Fikriye Ertop ve Makbule Çelen’in biyografik anlatılarına, güncel ve aile arşivlerinden fotoğrafların eşlik ettiği portre hikâyeleri oluşturduğunu belirten Yücel Tunca, projenin, sokak monografileri ile portre hikâyelerini bir araya getirerek gündelik hayatın sıradan tarihini kayıt altına almak üzere tasarlanan Bir Mahallenin Kayıtları bölümü, tarih yazımının yaygın biçimine karşı duran bir yaklaşımla, muktedirlerin ve ünlülerin tarihi yerine büyük çoğunluğun iddiasız temsilcilerine, onların rutinlerine, farklılıklarına yoğunlaşarak kadim bir kentin yakın tarihini yeniden yazmayı denediğini söylüyor ve ekliyor ;
“Bir Mahallenin Kayıtları, sokaklardan bireylere uzanan seyriyle ortak sivil hafızaya, Attalos Hanedanlığı’nın, Kleopatra’nın, Karasi Beyliği’nin, Sultan Bayezıd’ın, Enver Paşa’nın, Adnan Menderes’in değil, bir mahalle halkının sırlarının, umutlarının, acılarının, öfkelerinin, içtenliğinin, ketumluğunun, paylaşımcılığının, yalnızlığının kayıtlarını ekliyor.”