"Kardeş, yoldaş, arkadaş,
Omuzdaş, yürekdaş, gönüldaş
Bütün bu sözcükler, benzerleri
Yetmez tanımlamaya yakınlığımızı
Hepsini içeren, aşan dostluğumuzu/
Türkçeye doyumsuz sevdamızı
Yurdumuza aşkımızı
Yaşama, insana saygımızı"
*
Her yıl bugünlerde İzmir Kültürpark’ta
TÜYAP Kitap Fuarı açılır,
kent efsane günler yaşardı!
Yüzbinleri aşan kadınlarımız, gençlerimiz ve
çocuklar kuyruklar oluştururdu.
Okurlar, "Zekayı kibarlaştıran, okuyanı güzelleştiren"
kitaplara biran önce ulaşmak için
-deyim yerindeyse-
fuarı basarlar, kültüre, bilgiye açlığı
giderirlerdi.
Bu yıl Korona belası yüzünden
kitap fuarı düzenlenemedi.
Kitaplarla, yazarlar, şairler, çizerlerle,
imzalarıyla buluşamadık.
Kütüphanelerimizi, kendimizi
yenilemenin heyecanını öteledik!
*****
O fuarların katılımcılarından biridir
Ataol Behramoğlu Usta.
En çok "okunan ve
tanınan" şairimizdir.
Dünyayla, insanla, toplumla söyleşendir,
yaşamın ozanıdır.
Hep evlerimizdedir, yanıbaşımızdadır.
Şairliği kadar, denemeci, çevirmen,
gazeteci-yazar ve akademisyendir de.
Behramoğlu için şiir, "dünya barışına,
daha insanca bir yaşama" aittir!..
*****
O sadece sevda değil kavganın da şairidir!
Pir Sultan gibi cellatlarına acıyacak kadar;
"Cellat uyandı yatağında bir gece/
Tanrım dedi bu ne zor bilmece;/
Öldükçe çoğalıyor adamlar/
Ben tükenmekteyim öldükçe"
Onun şiirleri, bir "hesaplaşma",
sanatın diliyle bir "başkaldırı" manifestosudur!
"Yürümek"teki dörtlüklerinden birinde
dilllendirdiği gibi;
"Dağ başını duman almış/ İşimiz çok, vaktimiz dar/
Vatan ağır yaralanmış/Yürüyelim arkadaşlar"
*****
Her kitap fuarında
"Dünyayla Söyleşen Şair"
Ataol Behramoğlu’nun
aldığı "yeni yaş" da kutlanırdı!
Son fuarda yazardan dinlemiş, daha önce de
Cumhuriyet’teki köşesinde de okumuştum şu anısını;
"1983 yılı Aralık ayında açılan
TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’na
ilişkin bir anımı bir kez daha paylaşmak istedim...
O yılın kasım ayında 8 yıl hapis
cezasına mahkûm edilen bir
kaçak olarak gizlendiğim bir evde
Cumhuriyet’in kitap fuarına
ilişkin ekinde gördüğüm karikatür
şu andaymışçasına gözlerimin önündedir.
Boş bir masa önündeki kuyrukta şen
şakrak bekleyen insanlar.
Masanın arkasında iki fuar
görevlisi konuşuyor:
- Yazar sekiz yıla mahkûm oldu
gelemiyor demediniz mi?
- Dedik, ziyanı yok, bekleriz diyorlar..."
*****
O fuarlarda, imza günlerinde
her yaş grubundan okurla biraraya gelmek,
sohbet etmek, onlara kitap imzalamak,
onların sevgi sözlerini işitmek
bir yazarın alabileceği en büyük ödül,
tadabileceği en eşsiz mutluluk olmalı...
Behramoğlu da "Yurdu Teninde Duymak"
derken de düşündüğü de böyle bir şey olmalıydı.
İfadesiyle;
"Sekiz yıla mahkûm olmuş yazarına kitap
imzalatmak için sekiz yıl beklemeye
hazır olan bir okur kitlesini hiçbir
karanlık güç teslim alamaz!.."
*****
"İnsan kendisin rüyasıdır"
"Hayatımız
tek başına kendimize ait değildir, bütün bir hayattır.
Çevremizdekilerle, arkadaşlarımızla,
dostlarımızla birlikte oluşturduğumuz bir hayattır."
ifadeleriyle felsefesini de aktarır bize Ataol Behramoğlu.
"Şiir organik bir şey olmalıdır.
Kendi yaşamımızdan fışkırmalıdır!"onun için.
*****
Ataol Behramoğlu 78 yaşında!
Bugüne kadar iki kez doğum gününde "dışarıda"
olamamış ; biri 1982’de Maltepe Cezaevi’nde,
diğeri de şu "zorunlu izolasyon" günlerinde!
Özlemi; baharın geldiği şu günlerde
çiçek açmış bir ağacın altında olmak,
sahilde martılara ekmek atmak.
Vee kitap fuarlarında, imzalarda
okurlarıyla biraraya gelmek, söyleşmek, dinginlikle şiirlerini okumak!
Her yıl biraz "delikanlılaşan" Usta’ya; Mustafa Kemâl’in,
Attilâ İlhân’ın; Necati Cumalı’nın, Seferis’in, Muzaffer İzgü’nün,Tarık Dursun K’nın, Hüseyin Yurttaş’ın kentinden nice nice seneler!..