Barış, günümüzde tüm kıtalardaki insanlığın, rengi, inancı ne olursa olsun en yaşamsal sorunudur.
İnsanlık savaş makinelerinin bir daha konuşulmayacak biçimde susmasını istiyor, yaşanılası bir dünyanın kazanılmazsını, barışın geri dönülmez kalıcılığını istiyor.
Barış özleminin haklılığı, onun tüm insanlığın ruhunda yaşamasındadır.
Ne acıdır ki 21. yüzyıla girildiğinde bile dünyamızın çeşitli bölgelerinde emperyalizmin savaşlar çıkartma amaçları gerçeğe dönüştü ve bu savaşlara önümüzdeki yıllar da yenileri eklenecektir. Emperyalistler kan ve gözyaşı üzerinde inşaa edecekleri yenidünya düzeni, yakıp yıkmaya, dünyamızı yormaya, doğaya ve canlılara büyük zararlar vermeye devam ediyor, edecektir de.
Bir varil petrol için Ortadoğu da akan kan bitmeyen savaşlar, daha fazla altın için siyanürle zehirlenen dağ, taş, toprak, hava, insan, yine de doymak bilmiyor emperyalistler, daha çok gözyaşı ve kan istiyorlar.
Erzincan – İliç, emperyalist sömürgecilerin son verdiği tahribatın adresi… Toprağımızı sömürmek için gelip, kıymetsiz canlarımız! üzerinden daha çok altın için tedbirsiz, kuralsız madencilik anlayışlarıyla üstünde ot bitmez hale çevirdiler toprağımızı, altınımızı söküp aldıkları yetmezmiş gibi toprağımızı, havamızı, suyuuzu çaldılar, İliç’de geleceğimizi çaldılar.
Kanserli yarınlar bıraktılar toprağa, yine sorumluların hesap vermeyeceği, yine kimsenin kendisini suçlu hissetmeyeceği, ekosisteme verilen tahribatın boyutlarını ciddiye bile almayacakları yine bir katliam yine bir facia.
Siyanür koca dağları eritir, toprağı çürütür de bu sömürgeci alçakların vicdanında toz kaldırmaz.
Burası Türkiye, yapanın yanına kar kaldığı coğrafya.
Sömürgecilerin ve işbirlikçilerinin elinde, kıymetsiz canlarımız üzerinden dönen pazarlıklarda harcanıp gittik.
Deprem oldu kumdan evlerimizin altında kaldık, öldük
Maden çöktü, tedbirsizliğin altında kaldık, öldük
Siyanür havuzu patladı, hem biz öldük hem toprağımız öldü, hem havamız hem suyumuz…
Ama biz hep öldük
Dünyayı saran savaşlar, felaketler, insan eliyle yaratılan doğa katliamları yetmezmiş gibi bu tedbirsizlik var ya azizim bu tedbirsizlik bizi bu tedbirsizlik mahvetti.
Ve bu son olsun diyerek
Asitle ciğerlerini yaktıkları İliç halkına söz olsun.
Siyanürle zehirledikleri suya, havaya söz olsun.
Tohuma küsen toprağa söz olsun
Yitirdiğimiz canlarımıza söz olsun
Yarınlarımızı sömürgecilerin alçakça hırslarına teslim etmek yok.
Artık ayağa kalkmak gerek, 'geçit yok, geçit yok' diye haykırmak yürekliliğini yitirmemek gerek.
Ne diyor Max Stirner; "Büyük, önünde diz çöktüğümüz için büyüktür.
Ayağa kalkın!"
Sömürüye geçit vermeyin!..