"Tarık Akan öldü diyorum
makinistin kestiği film parçalarını
yazlık sinemanın
arka duvarının dibinde toplayan çocuğa
olur mu öyle şey abi diyor
elindeki plastik sinema oyuncağını gözüne dayayarak;
burda işte bak, güneşe tut görünüyor..."
(Sunay Akın)
Çok güzel denecek kadar yeşil gözlü
anlamlı yüze sahipti.
Sinemaya 44 yıl önce bir yarışmayla girdiğinde
adı "Kartpostal Çocuğu"na çıkmış, Türkan Şoray,
Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ile
peşpeşe film çekmişti.
Sonra karakter oyuncusu olgunluğuna erişti.
Jönlük bitmiş inanılmaz zor rollerin adamı olmuştu.
"Nehir", "Maden", "Sürü", "Yol", "Derman", "Kanal"...
"Ses", "Eylül Fırtınası", "Karartma Geceleri’'ndeki gibi!..
Tarık Akan sevilen/yetenekli/üretken aktördü!..
"Maden" filmine ayrı bir bölüm açalım...
Tarık Akan anlatıyor;
"Subay çocuğuyum. Bütün çocukluğum Anadolu’da geçmiş, 15-16 yaşında İstanbul’a yerleştiğimizde denizi görmüşüm, ailemde para çok kısıtlı ve yaşamımızda buna göre gidiyor.
Bunun yanında filmlerde fabrikatör ve zengin aile çocuğunu oynuyorum.
Bu durum beni çok rahatsız etmeye başladı ama ne yapacağımı bilemedim...
Bu arada Yeşilçam’a olan tavrımdan dolayı bana bir ambargo başladı.
‘Ya bizim istediğimiz tip filmlerde oynayacaksın ya da oynamayacaksın’ dediler.
Bu yüzden iki yıl kadar işsiz kaldım.
O zaman en kötü filmim bile büyük iş yapıyordu. Herkes el üstünde tutmasına rağmen yine de o tür filmlerde oynamadım... Bilinçlenme süreci araştırmayla, okumayla ve görsel bilgi birikimiyle başlıyor... Benim için bu dönem Maden filmiyle başladı."
12 Eylül günlerinde Almanya’da Yılmaz Güney hakkındaki
bir konuşmadan sonra İstanbul’da hava alanında
cuntacılarca gözaltına alınmıştı.
O gün yanındaki can dostu Müjdat Gezen’den:
"İki polis arasında giderken bana bavulunu bıraktı
ve fısıldadı;
Müjdat, bavulun bir gözünde telefon rehberi var.
Orada bunların hoşuna gitmeyecek kimselerin
numaraları var.
Biz yandık onlar yanmasın!"
Barış Derneği davasından da yargılandı,
Nâzım Hikmet’in doğum yılı etkinliklerine
katıldığı için soruşturmalar açıldı hakkında.
12 Eylül anılarını anılaştırdı.
Asla sarayların, köşklerin sanatçısı olmadı!
Silivri duruşmalarında zulüme, barikatlara
direnen binlerdendi.
"Atatürkçüleri, yurtseverleri zindana atıp çürütmek
istiyorsunuz.
Buna hayır diyoruz" diye haykırıyordu.
1 Mayıs’larda ön saf alan, Ankara’da TEKEL, Soma’da maden işçilerini yalnız bırakmayanlardandı.
Gezi Direnişi’ne destek verenlerden de!
İflah olmaz Cumhuriyetçi, Atatürkçü devrimcisi yurtseverdi!..
Yaşam boyunca eğilmeyen/bükülmeyen saygın Tarık Akan’la
en son İstanbul’da Nevizâde’de aynı masadaydım.
Kemâl Sunal’ın ölümü sonrasıydı anımsıyorsam.
Aklımda kaldığı kadarıyla söyleşi sırasında;
"Varlığım ve yaşamımdır Mustafa Kemâl" demişti.
Bir de Hayyam dizeleri okumuştu:
"Her sabah yeni bir gün doğarken/Bir gün de eksilir ömürden/
Her şafak bir hırsız gibidir.
Elinde bir fenerle gelen!"
En sevdiği filmlerini sormuştum,
"Hepsi emektir ama Sürü, Yol, Maden bir başka" yanıtını vermişti.
Sonra ona 70’lerde Necla Nazır ile İzmir’de çevirdiği
"Çapkın Hırsız" filmini anımsatmıştım.
Sette ona soğuk su getirdiğimi, bir imzalı fotoğrafını verdiğini..
Çok mutlu olmuştu!
****
Sinemadan kazandığı paraları biriktirmiş, okul açmıştı.
Eğitim gönüllüsüydü. Cehaletle, dinci
faşizm ve hukuksuzlukla savaşımda öncüydü!
Gericiler onu hiç sevmedi!
Daha toprağa verilmeden sosyal medyada
ona küfürler, hakaretler yağdırmalarının sebebi budur.
Bu güruhun asla insan olma şansı yoktur zaten!
****
Para ve ün için değil insanlık, eğitim, kültür, sanat için
harcanan inatçı hayattır Tarık Akan!
Güzel ve cesur yürek, Tarık Akan’ın anısına sonsuz sevgi, saygı ve her yıl daha da çoğalan özlemle...