"Muhabbet insana, insan olana..."
"Drama Köprüsü Bre Hasan Gecemi Geçtin
Ecel Şerbetini Bre Hasan Ölmeden İçtin
Anadan Babadan Bre Hasan Nasıl Vazgeçtin Hasan
At Martini Debreli Hasan Dağlar İnlesin
Drama Mahpusunda Bre Hasan Namın Yürüsün
Drama Köprüsü Bre Hasan Dardır Geçilmez
Soğuktur Suları Bre Hasan Bir Tas İçilmez
Anadan Geçilir Bre Hasan Yardan Geçilmez.."
Bu Rumeli türküsü, en çok onun ağzına yakışırdı....
O basbariton sesiyle -deyim yerindeyse-kulağımızın pasını silendi Ruhi Su!..
***
Öksüzdü;
kendi ifadesi ile; "1.Dünya Savaşı'nın ortada bıraktıklarındandı."
Küçük yaşta keman çalmayı yuttu adeta.
Müzik Öğretmen Okulu ve Ankara Devlet Konservatuarı Opera Bölümü'nü bitirdi.
Konservatuara alınış öyküsünü;
"Ege Profesörü"
Şadan Gökovalı şöyle aktarır:
"Ahmet Kutsi Tecer ve Sabahattin Ali, Sivas yakından geçerken arabaları bozulmuş.
O arada, bir saz/türkü duyulmuş: 'Ayın şavkı vurur sazın üstüne / Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne / gel ey hilal kaşlım dizim üstüne / ay bir yandan sen bir yandan sar beni!'
Çalıp çığıran; Ruhi Su'dur!
Tecer onu Konservatuara alır."
Yıllar sonra
aynı okulda görev yaptı Su, sonra siyasi nedenlerle ayrıldı.
En çok halk türkülerimize ilgi duydu, hep türkü çığırdı.
Otoritelere göre; Ruhi Su,
"Nâzım Hikmet´in yazın dalında tuttuğu yerin, müzik alanındaki seçkin temsilcisiydi."
O, müziğin ulaştığı çağdaşlığı derinliğine bilen, türkülerin gizine varmış, toplumcu-gerçekçi sanatın temsilcisiydi.
Ruhi Su, türkülerini söylediği halkından hiç bir zaman kopmamıştır.
Her defasında halkın dili, sesi, kulağı olmuştur.
Onların özlemlerin türkülerinde dile getirmiştir...
***
Ruhi Su, "yüreği paslanmamış" devrimciydi.
Baskıyı, sömürüyü, yoksulluğu, kavgayı...
Çok sevdiği Türkiye'yi...
Anadolu'yu...
En güzel türkülerde dillendirirdi.
Bir söyleşidendir şu sözleri:
"Nâzım Hikmet neyi seviyorsa, onu anlatıyor değil mi?
Onun dünyaya bir bakış açısı var.
O açıdan, ağaca da bakıyor, insana da.
Ortak olan şey söz güzelliği, fikir güzelliği, şiir gücü..."
***
İnandığı doğrultudan zerre kadar ödün vermeden mücadele etti.
12 Eylül darbecileri ve onun yancıları, yakalandığı hastalıktan kurtulabilmesi için Avrupa´ya tedaviye gitmesi gerekirken, Usta'ya pasaport vermediler...
Bir anlamda "zamansız" ölümünü hazırladılar.
Nâzım Baba'nın "onlar türkülerimizden korkuyorlar" dizesine uyumlu olarak(!)
20 Eylül 1985'te cenazesinde "Ruhi Su'lar Ölmez" diye slogan atan 160 kişi gözaltına alındı...
Yani; öldükten sonra bile onu rahat bırakmadılar...
***
Aziz Nesin, Ruhi Su´nun mezarı başında yaptığı konuşmada;
"Sesi güzel, işi güzel, kendi güzel, içi güzel bir insanı yitirdik.
Kendisinden geriye dünyamızda durmadan su gibi akacak güzellikler kaldı.
Şeyh Galip´in Nefi için söylediği (Eyvah ki, bir çorak vadide akıp gitmişsin) dizesindeki gibi, Ruhi Su da çorak yönetimlerin çölünde akıp gitti.
Ama gönüllerimizde yerini alarak!" demiştir...
34 yıl önce bugün yitirdiğimiz Ruhi Su; Türkiye için bir büyük değerdir...
Türküleriyle yaşayacak, türkülerimizde yaşayacak!..