Yazar, eğitimci ve köy kütüphaneleri kurucusu Recai Şeyhoğlu, Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerine, jet hızıyla yazıp bastırdığı “Basiret ve Boğaziçi” adlı kitabıyla destek veriyor. Recai Bey, önce “basiret” sözcüğünü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yandaş sendika ve İslamcı vakıflarla el ele olmasıyla anlamlandırıyor. Okullarımızın nitelik olarak düşüklüğünü ise, Bakanlık bütçesinin doğru kullanılmaması, bilgi yarışmalarına katılanların yetersizlikleri, sınav sorularının çalınmasını da katarak yorumluyor. “Görecelik Kuramı”nı bulan Einstein’in “Savaşmak istiyorsan kendi cahilliğinle savaş” özdeyişine dikkat çekiyor. İçişleri Bakanı’nın Üniversite’ye kayyum olarak atanan Melih Bulu’ya karşı çıkanlara ve onları destekleyenlere hakaret etmesi, devlet adamlığındaki nitelik sorununu bir kez daha gündeme getiriyor. Güncel politikayı da çok yakından izliyor. Yeni anayasa propagandasının ardındaki gerçekleri madde madde açıklıyor. Örnek alacakları 1921 anayasasının en önemli özelliği; laikliğin olmaması, özerkliğin bulunması ve güçler birliğinin olması. Bunlar, modern dünyaya sırt çevirmekle eş anlamlıdır. Ülkenin en zeki öğrencilerini ideallerindeki kindar/öfkeli gençlere mi dönüştürmek istemekteler?! Yapılan röportajlarda öğrenciler, sadece anayasal haklarını savunmakta olduklarını belirtiyorlar. Öğretim elemanları da öğrencilerine sahip çıkıyor. Gazeteciler, yazarlar da şiddeti şiddetle kınıyor. Ülkemizdeki ve yurtdışındaki birçok üniversite ve çeşitli okul öğrenci, akademisyen ve çalışanları onları alkışlıyor. Öğrencilerin terörist olarak tanımlanması da akla zarar bir yaklaşımdır. Bir mafya liderinin bu olayı yorumlaması bir başka akla zarar durumdur. Boğaziçili öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın, Osman Kavala’nın eşi olduğu için aşağılanmasına verdiği karşılık ise, anlayabilen için üst düzeyde bir ders niteliğindedir. Gerçek dışı söylemler ile kadın ve genç düşmanlığı aksamadan sürdürülüyor. Aya araç gönderme projesi ise, başka bir trajikomik durumdur. İstatistiki bilgilerle ekonomik krizin âdeta sürekli olduğunu düşündürüyor. Bunu da olağan kabul etmemiz isteniyor. Cinsel tercihleri sapıklık olarak değerlendirenlere, hayranı oldukları Osmanlıların dünyasından örnekler sergiliyor. Parti etkinliklerinde Covit-19 yokmuş gibi büyük kalabalık oluşturuluyor. Cumhurbaşkanlığı yemininin tutulmadığını da bu arada belirtiyor. Boğaziçi sorunumuz yurtdışında da geniş yankılar uyandırıyor. Öğrencilerimize ve akademisyenlerimize uygulananlar kınanıyor. Dünyanın en zenginlerinden Brunei Sultanı’nın lüksünün, İslam dini ile bağdaşmadığını vurguluyor. Fahri doktorluğun da satın alınabileceğine, rektör atamalarının hız kesmeden sürdüğüne dikkat çekiyor. Yeni anayasa girişimlerinin de bir aldatmaca olduğunu belirtiyor. Katar’daki yumuşamalardan, müzelere giriş ücretlerinin artmasından, internette geçirilen süre açısından dünyada birinci oluşumuzdan, İskilipli Atıf Hoca’nın hainliğinden, bürokratların yönetime itaatkârlığından iz bırakanlar dile getiriliyor. Yazarımız, iktidarı muhalefetten çok iktidar partisinden ayrılanların yıpratacağından dem vuruyor. Boğaziçili öğrencilerin projelerinden söz ederek, beyin göçünde hızlanma olacağından kaygılanıyoruz. İktidarın halktan iyice uzaklaşması, yoksulluktaki artışı bile umursamamaları, islam ülkelerinde hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve rüşvetçilik yüksek oranda iken, dini duyguları zayıf olanlarda bu tür suçların çok düşük olması büyük acı veren gerçekler. Yazarımız aynı zamanda bir öğretmen emeklisi, eğitimci. Öğretmenlerin uyarıları her zaman dikkate alınmalı. Halkı aydınlatan, onlara en çok emek veren öğretmenlerimizdir. O halde ciddi olarak düşünelim!..