22.10.2021, 12:07

Efendi Babamız 2

Şefik, geçen gün efendi babamızı linç ettirmeye kalktı. Efendi babamız, o gün ne yemişti de öyle cesarete gelmişti bilmiyoruz, Şefik’e, “Rica ederim siz de biraz efendi olmayı deneyiniz.” demiş çünkü.

Vay! Sen misin öyle diyen? Boş arsada kıstırmışlar efendi babamızı. Az kalsın öldüreceklermiş de mahallenin delisi yetişip gelmiş. Efendi babamızı kurtarmış.

Covid19 salgını baş göstereli beri mahallenin delisi çok eğleniyor. İlk zamanlar, “Yaklaşmen yanıme, ben asemptomatik virüsüm.” diye bağırarak dolaşıyorken şimdi tarz değiştirdi. Sokakta kiminle karşılaşsa, “Pöh!” diye yüzüne üfleyip kaçıyor. O gün de öyle yapmış. Babamızı sıkıştıranları görünce kalabalığın arasına dalmış ve üfleye üfleye üstlerine yürümüş. Bir yandan da “Asemptomatik virüs geldi haanım. Ayağınıza kadar geldi. Kaçın leyn!” diye de bağırıyormuş. Kaçmayıp babamızı dövmeye devam edenlere püfleme yetmeyince, tek tek üstlerine tükürmeye girişmiş. Birini hedefleyip “Korone olıcen sonra da ölücen leyn, kaçsaaane!” diyormuş. Sonra öbürüne geçiyormuş.

Ablamın anlattığına göre mahallenin delisi hepsini önüne katmış, mahallenin dışına atmış. “İnanması zor ama o mangal yürekli iri kıyım kabadayılar çil yavrusu gibi dağıldılar.” diye anlattı bize. Efendi babamız da böylelikle canını kurtarmış.

Ablalarım eve döndüler evet. Hani terörist diye götürdülerdi ya, bi gıdımmcık bile teröristlik bulamamışlar üstlerinde. Saçlarına başlarına terörist etiketleri yapıştırmak için epey uğraşmışlar ama neyi deneseler yapışmamış. Vıjt kayıp düşmüş. Vıjt kayıp düşmüş. Bakmışlar ellerinden bir şey gelmiyor, bırakmışlar.

Ablamlar eve döneli beri kendimi biraz iyi hissediyorum. İçimde acayip bir duygu var. Yaşamayı istemek gibi. Yarının güzel olacağını düşünmek gibi. Ablamın dediğine göre bu duygunun adı umutmuş. Umutla tanışmış olmak, umuda nasıl geldi bilmiyorum ama bana iyi geldi. İlk okulu, orta okulu, liseyi, üniversiteyi okuyabileceğimi düşünmeye bile başladım. Ben bunu söyleyince ablam saçımı okşuyor. “Canım benim, tabii ki okuyacaksın. Bütün okullarını bitireceksin.” diyor. Olduğum yerde zıplıyorum. Bunun adına da sevinç diyorlarmış. Ablam öyle söyledi.

Geçen gün de efendi annemizi sıkıştırmış Şefikgiller. Annem pazardan dönüyorken Şefik, annemin önünü kesmiş.  “Yenge Hanım, Yenge Hanım, buralarda ne dolaşıyorsun? Buralar senin mi sandın?” demiş. Sonra da “Ver bakalım şunları.” diye elindeki torbaları almış. Annem direnmemiş, torbaları hemen verip kurtulmuş. Ama sinirlenmişti sanki biraz. “Haraççılar ne olacak.” diye dolaştı o gün evde bütün gün. Akşama yemek de yiyemedik, nevalemiz Şefik’le gitmişti çünkü.

Efendi babamızla annemiz ağız birliği edip, “Bir gün oruç tutmuş oluruz. Sorun değil yavrularım.” diye bizleri avuttular da içimize su serpildi. O gün rahat rahat aç uyuduk. Gerçi büyük ablam, “Rızkımızı da mı savunamayacağız yaa?” diye arıza yapar gibi oldu ama (henüz sağ ama yaşayan ölüye dönmüş) abimiz onu durdurdu. “Başım ağrıyor Gül. Ne olur sus!” diyerek onu susturdu.

Gül ablamla Sümbül ablam, eve geldikleri gün beni, küçük kız kardeşimle abimin mezarına götürdüler. Orada oturup bütün gün ağlaştık. Ablalarım ara sıra aralarında bir şeyler konuştular. Ben hiçbir şey anlamadım ama ne dedilerse hepsini duydum.

Gül ablam, “Ah şu babamızla annemiz!” dedi. “Çocuklarını Şefik’ten korumaları gerekirken Şefik’i çocuklarından korumaya kalkışmıyorlar mı, isyan, tepeme tırmanıp bayraklar asıyor. Benim şurama kadar geldi artık. Dayanamıyorum.”

Sümbül ablam, “Biraz daha sıkalım dişimizi. Okullarımızı bitirelim. Sonra çekip gideriz.” dedi.

Gül ablam, “Nereye gidiyormuşuz Sümbül saçmalama.” dedi. “Bizim evimiz burası. Hem Batı’yı bırakıp da nereye gidiyoruz? Şefik onu da öldürsün, gelip onun da mı mezarını ziyaret edelim? Biz gidersek bu çocuğun hali nice olur? Hiçbir yere gitmiyoruz tamam mı? Bir daha öyle dediğini duymayayım. Bizden başka kimi var bu sabilerin? Baksana Güney de perişan. Kuzey intihar edeli beri böyleymiş. Kendine bile faydası yok ki Batı’yı büyütsün, okutsun, adam etsin, kurtarsın.”

“Tamam tamam.” dedi Sümbül ablam. “Ama durum hiç iyi değil biliyorsun. Şefik kendisine ordular kurmuş. Sabah eve gelirken o ordulardan birine rastladım, ödüm patladı. Kapkaranlık adamlardan oluşmuş bir ordu yürüyordu caddede. Üstleri başları silah, mühimmat doluydu. Yürüyen cephanelik gibiydiler. Caddenin tümünü doldurmuş geçiyorlardı. Başı belli değil, sonu belli değil, öyle uzun bir konvoy. Yolumu değiştirdim. Ara sokağa saptım da eve gelebildim. Bu nereye kadar böyle devam edebilir? Bizim topumuz tüfeğimiz mi var? Hoş olsa da hangimiz insana silah sıkarız? Belki üç beş kişi çıkar bunu yapacak ama çoğumuz silaha dokunmak bile istemeyiz. Hâl böyleyken bunlarla nasıl baş edeceğiz?”

Gül ablam, “Bulunur bir çare.” dedi. “Sen yeter ki hemen öyle pes etme.”

Onlar tartışırlarken ben çömelmiş, küçük kız kardeşimin mezarındaki otları ayıklıyordum. Gözümün önüne hep o bağırsaklar geliyordu. Sonra Kuzey abimin mezarındaki otları da temizlemenin iyi olacağını düşündüm. Yerimden kalkıp onun mezarının başına geçtim.  Sonra her iki mezara da kaktüslerimden diktim. Epeydir ceplerim kaktüs dolu. Bana dokunan olursa en azından eline kaktüs dikenleri batsın diye yanımda kaktüs taşıyorum. Geçtiğim her yerde rastladığım kaktüslerden bir iki kafacık alıp cebime atıyorum. İki mezara birden dikince kaktüslerim bitti. Ama olsun. Bu kaktüsler onları korur. Hem su da istemez, büyürler. Kendim için de yenilerini toplamam lazım.

Ben kaktüsleri dikerken iki ablam birbirine sarılıp ağlaştılar. Ben dönüp de yüzlerine bakınca Gül ablam, “Gel.” dedi. “Biraz ağlamanın kimseye zararı olmaz.” Ben de onlara sarıldım. Ağlaştık. O mezarlık gününü hiç unutmayacağım. 

***

Şefik bizleri dümdüz ettikten sonra işini büyütmüş. Çok büyütmüş. Dediklerine göre diğer mahallelere dadanmış. Silahlı adamlarıyla gidip mahalleleri basıyor, o mahallelerde ne bulduysa getirip satıyor, parasını da uzak uzak bankalarda stokluyormuş. Gittiği yerlerdeki kötü adamlarla da iş birliği içine girmişmiş. Öyle diyorlar.

Efendi babamız, Şefik’in bizim mahalleyi kalkındırmak için öbür mahalleleri soyduğuna inanıyor. Ama bana hiç öyle gelmiyor. Çünkü bizlere bir şey vermediği gibi, elimizde avucumuzda ne varsa hepsini de aldı. Eşya, ziynet, yiyecek falan neyse de küçük kız kardeşim Papatya ile büyük abim Kuzey’i bile aldı. Beni de alır diye korktuğum zamanlarda evimizin tahtalarına sımsıkı yapışıyorum.

Şefik’in öbür mahallelerle başı derde girmiş. Onca gücüne rağmen bizimkilerin yardımına da ihtiyacı varmış. Bizimkiler de Şefik’e mutlaka yardım eli uzatırlarmış. Ablamlar konuşurlarken duydum. Gül ablam, “Hiç dayanamazlar.” diyordu. “Bizimkilerin yardımı gerekse, ‘vatan-millet’ diye bağırır Şefik. Bitişik komşunun yardımı gerekse ‘ümmet-Allah-ümmet’ diye. İnsanları en zayıf noktalarından yakalamayı iyi biliyor şeytan cücüğü. Onlar da dayanamazlar. Hemen yardıma koşar, burnunun üstüne düşmüş Şefik’i kolundan tutup yerden kaldırır tekrar başımıza dikerler. Bunlar varken Şefik’ten kurtulamayız biz bence.”

“Belki bir gün bundan vazgeçer bizimkiler.” dedi Sümbül ablam.

Gül ablam, “Hiç sanmam.” dedi. “Vatan-millet sözünün tılsımına kapılır giderler. O sözler bizimkilerin üstünde Fareli Köyün Kavalcısı’nın kavalı gibi sihirli bir etki bırakıyor. O sesi duyar duymaz hemen kavalın ardına sıralanıp yola koyulan fareler gibiler. Nereye götürüldüklerini düşünmeden tıpış tıpış gidiyorlar. Oysa kavalcı onları yolun sonundaki dağın dibine gömecek, haberleri bile olmayacak.” 

“Sen de iyice kötümser oldun.” dedi Sümbül ablam, Gül ablama. Gül ablam sinirlendi.

“Kötümser olmayıp da ne yapayım? Söyle ne yapayım?” diye bağırmaya başladı ve Sümbül ablamın üstüne yürüdü. Ben, baktım pabuç pahalı, durursam arada kaynayacağım. Hemen oradan kaçtım. Sonra ne oldu bilmiyorum.

***

Son zamanlarda Şefik’e bir şeyler oldu. Gün içinde devamlı esniyor. Dengesi bozuluyor, yürürken sendeliyor. Dinlenmek için köşe başlarında oturuyor. Oturduğu yerde uyuyup kalıyor. Tebaası dürtüp uyandırmaya korktuğu için kendiliğinden uyanana kadar da düştüğü yerde yatıyor. Bu durum mahallenin delisini çok eğlendiriyor.  

Asemptomatik delimiz, ağzıyla bazen bateri, bazen flüt, bazen de keman sesi çıkararak Şefik’in etrafında cıstak cıstak dolaşıyor. Bum çıkı bum çıkı, çıkı çıkı bum. Şefik uyuyyo uyandırcem. Şefik kızdı mı kaçıcem. Şefik düştü mü kaldırcem. Şefik hasta mı, toktur getirip iyileştircem. Bum çıkı bum çıkı, çıkı çıkı bum.

Geçen gece bum çıkı bum çıkılar eşliğinde bizim kapıya dayandı.

“Efendi babamız, efendi anamız, koşun gelin gari. Şefik düştü kaldırek. Şefik hasta, iyileştirek.” dedi.

Kapıyı Gül ablam açmıştı. “Gitmezler.” dedi mahallenin delisine. “Niye gitsinler? Şefik kime yardım etmiş de sen bizden Şefik için yardım istiyorsun? Git işine asemptomatik!”

Sümbül ablam, “Giderler, giderler. Sen onları bilmiyor musun?” diye araya girdi. “Hiç umutlanma boş yere. Kendini kandırıyorsun. Gör bak hemen gidecekler.”

Babamız nedense Şefik’le de söylediğiyle de ilgilenmedi ama annemiz gece mece demeden çıktı, Asemptomatik’in peşine düşüp Şefik’i kurtarmaya gitti. Onun gittiğini gören Gül ablam bir anda kurudu, dalından düştü. O zamandan beri Gül ablamı tekrar yeşertmek için çalışıyoruz.

Duyduğumuza göre efendi annemiz Şefik’i iyileştirmiş. Eve dönünce de zaten gün boyu ballandıra ballandıra Şefik’i nasıl iyileştirdiğini anlattı. O anlatırken Güney abim düşüp bayıldı. Son günlerde iyice kötülemişti, ayakta bile duramıyordu. Ayıptır söylemesi epeydir açız, o yüzden de çok kolay bayılıyoruz.

Artık tamamen yalnız kaldığını düşünen Sümbül ablam, hayatında ilk kez büyüklerimize sesini yükseltti. “Ne zaman umutlanacak olsak hemen içine ediyorsunuz. Siz nasıl ebeveynlersiniz? Hiç mi umutlanamayacağız biz?” dedi. Bağırdı çağırdı, kendini yerden yere vurdu. Ben Gül ablamın saksısını suluyor, bayıldıktan sonra bir daha da ayılmamış olan Güney abimin yüzüne kolonya sürüyordum. Sümbül ablamın bağırmalarıyla ilgilenemedim.

Sümbül ablamı sakinleştirmek işi mecburen babamıza kaldı. Hiç ummazdım ama bunu iyi de başardı doğrusu.  Hem de hayatında ilk kez içimizden birinin başını okşayarak. Sonra da hepimize birden, “Efendi olun yavrularım.” dedi. “Anneye ses yükseltilmez. Bir daha sakın yapmayın.”

Biz de… Kala kala kalan biz… Sümbül ablam ve ben yani, ikimiz bir ağızdan “Olur efendi bıbııcığmıııız.” dedik. Yapışıp anne ve babamızın ellerini öptük. Öpmek yerine ısırasım geldi niyeyse ama yapmadım tabii. Biliyorsunuz ben efendi bir çocuğum.

O sıra Aseptomatik delisi yine geldi. Bu kez ambulans sesi çıkararaktan kapıya dayandı. Dadi dadi dadiiii. “Aslıcan’ı kim furdi? Şefik furdi. İyileşir iyileşmez Aslıcan’ın yolunu kesti. Onu bir furdi, bir furdi, bir daha furdi. Ambulans gelip Aslıcan’ı morga uçurdi. Dadi dadi dadiiii.”

Sonrasını bilmiyorum. Çünkü ben infilak etmişim. Etrafta dolaşan yüzlerce asemptomatiğin kulağıma üflediklerine göre önce bom sonra da püf olmuşum. Bana geçmiş olsunmuş.

Sümbül ablam iyi mi acaba? Dördümüz telef olduk. O iyi olsa bari.

Bugün Asemptomatik tımarhaneye beni ziyarete geldi. Annemin hamile olduğunu, yakında bize bir kardeş doğuracağını söyledi. Efendi babamızla annemiz, yeni kardeşimizin adını bile hazırlamışlar. Kararlaştırdıkları ad Doğu imiş. Onu iyi günlerde büyüteceklermiş. 

Asemptomatik’e inansam o umut denen iyi duyguya tekrar kapılabilirdim belki yine ama hiiiç inanmadım. Keşke inanabilsem! Ben umudu sevmiştim çünkü. İyi bir şeydi.

Yorumlar (0)
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 31 80
2. Fenerbahçe 31 75
3. Samsunspor 32 54
4. Beşiktaş 31 52
5. Eyüpspor 32 50
6. Başakşehir 31 48
7. Trabzonspor 31 45
8. Göztepe 31 43
9. Konyaspor 32 43
10. Kasımpaşa 31 42
11. Gaziantep FK 31 42
12. Kayserispor 31 40
13. Antalyaspor 31 40
14. Rizespor 31 37
15. Sivasspor 32 34
16. Alanyaspor 31 34
17. Bodrum FK 32 34
18. Hatayspor 31 19
19. A.Demirspor 31 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 36 69
2. Karagümrük 36 63
3. Gençlerbirliği 36 62
4. Bandırmaspor 36 60
5. İstanbulspor 36 58
6. Erzurumspor 36 58
7. Iğdır FK 36 55
8. Boluspor 36 55
9. Amed Sportif 36 54
10. Ümraniye 36 53
11. Esenler Erokspor 36 52
12. Keçiörengücü 36 51
13. Ahlatçı Çorum FK 36 51
14. Sakaryaspor 36 48
15. Pendikspor 36 45
16. Manisa FK 36 44
17. Ankaragücü 36 42
18. Şanlıurfaspor 36 40
19. Adanaspor 36 30
20. Yeni Malatyaspor 36 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 34 82
2. Arsenal 34 67
3. Newcastle 34 62
4. M.City 34 61
5. Chelsea 34 60
6. Nottingham Forest 34 60
7. Aston Villa 34 57
8. Fulham 34 51
9. Brighton 34 51
10. Bournemouth 34 50
11. Brentford 34 49
12. Crystal Palace 34 45
13. Wolves 34 41
14. M. United 34 39
15. Everton 34 38
16. Tottenham 34 37
17. West Ham United 34 36
18. Ipswich Town 34 21
19. Leicester City 34 18
20. Southampton 34 11
Takımlar O P
1. Barcelona 33 76
2. Real Madrid 33 72
3. Atletico Madrid 33 66
4. Athletic Bilbao 33 60
5. Villarreal 33 55
6. Real Betis 33 54
7. Celta Vigo 33 46
8. Osasuna 33 44
9. Mallorca 33 44
10. Real Sociedad 33 42
11. Rayo Vallecano 33 41
12. Getafe 33 39
13. Espanyol 33 39
14. Valencia 33 39
15. Sevilla 33 37
16. Girona 33 35
17. Deportivo Alaves 33 34
18. Las Palmas 33 32
19. Leganes 33 30
20. Real Valladolid 33 16

Gelişmelerden Haberdar Olun

@