Bakırçay Havzası'nda büyük dönüşüm!
Tarım-Sen'in Genel Başkanı Umut Kocagöz, yaklaşık 1.000 tarım işçisinin yaşadığı; Kınık, Bergama, Dikili ve Çandarlı'yı içine alan geniş üretim arazilerine sahip Bakırçay Havzası'nda küresel sermaye için tarımda yeni bir kölelik düzeni oluşturulduğunu belirterek bölgenin çalışma hayatındaki dönüşümü anlattı.
Agrobay direnişini örgütleyen Tarım-Sen'in Genel Başkanı Umut Kocagöz, yaklaşık 1.000 tarım işçisinin yaşadığı; Kınık, Bergama, Dikili ve Çandarlı'yı içine alan geniş üretim arazilerine sahip Bakırçay Havzası'nda küresel sermaye için tarımda yeni bir kölelik düzeni oluşturulduğunu belirterek bölgenin çalışma hayatındaki dönüşümü anlattı.
Haber: Özgür Duygu Durgun
Topraksız teknolojik seralar, sanayi ile tarımın entegre edildiği sistemler, akıllı tarlalar... 2020'lerin Türkiyesinde bildiğimiz tarım hızla dönüşürken tarımda çalışan insan profili de hızla değişiyor. Başlıca geçim kaynağı toprak olan köylü ve küçük üretici adeta şekil değiştiriyor ve fabrikada vardiyalı işçiye dönüşüyor.
Bu dönüşümün son örneklerinden biri de Kuzey Ege'nin en verimli tarım topraklarına kucak açan Bakırçay Havzası'nda yaşanıyor. "Avrupa ve Türkiye’nin en büyük tam otomasyonlu sera ve tarımsal kümelenmesi" olarak lanse edilen ve temeli Ağustos 2022'de Binali Yıldırım ile dönemin Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci tarafından atılan Dikili Sera Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, seralar ile sanayi tesislerini aynı alanda buluştururken yoğun üretim ve tedarik zincirleriyle kurulacak yepyeni bir yapıyı işaret ediyor.
3.500 kişiye istihdam yaratacağı söylenen bu yapıda küçük ölçekli tarım üreticisine yer yok. Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, yaklaşık 1.000 kadar tarım işçisinin yaşadığı; Kınık, Bergama, Dikili ve Çandarlı'yı da içine alan geniş tarım arazilerine sahip Bakırçay Havzası'nda tarladaki üreticinin yerini ücretli işçiye bıraktığını belirterek bölgedeki çalışma ilişkileri anlamında yeni bir sosyolojinin oluştuğuna dikkat çekti.
Tarımdaki dönüşüm: Domates örneği
Tarımda oluşan bu yeni üretim ilişkisine sadece domates üzerinden bakıldığında bile tablo net görülüyor. Ülkemizde domatesin en fazla yetiştirildiği bölgelerden biri olan Dikili'de uzun zamandır sera üreticiliği ön planda. Tarlalarda değil; Agrobay, Vegevital, Mübay, Türkeli gibi özel şirketlerin seralarında yetiştirilen en iyi kalitedeki domatesler bu seralardan yurtdışına ihraç ediliyor. İç piyasaya verilen veya pazarda bulabileceğiniz daha düşük kaliteli domatesin kilosu ise en az 60-70 TL'den başlıyor. Bir zamanlar kendi tarlasında domates yetiştirip ev geçindiren, çocuk okutan üretici ise teknolojik imkanlara donatılmış seralarda ağır çalışma koşullarında ücretli işçi olmaya razı ediliyor.
Son dönemde ülke çapında ses getiren işçi direnişleri arasına yerleşen, bölgenin en büyük domates üreticisi Agrobay Seracılık'ta sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten çıkartılan kadın işçileri hatırlarsınız; işte o kadın işçilerin taleplerinin karşılanması için direnişin başından beri işçiyle yan yana olan Tarım Sen'in genel başkanı Umut Kocagöz, Bakırçay havzasındaki köy hayatının son 20 yılda büyük bir dönüşüme uğradığını söylüyor. Kocagöz "Geçmişte tütün eken köylü tarım veya maden işçisine dönüştü; hizmet sektörüne çekildi. Agrobay gibi sera işletmelerinde ise kölelik koşullarında işçilik söz konusu. Bakırçay Havzası aynı zamanda yerel yönetimler ile sermaye ilişkilerinin son derece karmaşık olduğu ve içiçe geçtiği bir yapıyı barındırıyor" diyor.
Queen Seracılık'ta işçiler çalışma koşullarına isyan ediyor
Kocagöz'ün sözünü ettiği kölelik koşulları sadece Agrobay için değil, havzadaki diğer büyük tarım şirketleri için de geçerli. Danimarka sermayeli çiçek üreticisi Queen Seracılık da, havzadaki emek sömürüsünün son aktörlerinden biri.
Geçtiğimiz günlerde Birgün Gazetesi'nde yer alan habere göre Dikili'deki Queen Seracılık’ta çalışan ve çoğunluğu kadın olan işçiler, fazla mesaiye kaldıklarını, ek mesai ücretlerinin doğru şekilde ödenmediğini, bayram ve tatil günlerinde dahi zamlı ücret alamadıklarını ifade etti. İşçiler, ayrıca çalışma ortamındaki kimyasal maddeler nedeniyle sağlıklarının bozulduğunu, bel ve boyun fıtığı gibi ciddi hastalıklarla mücadele ettiklerini belirtti. Kadın işçiler belirttikleri sağlık sorunlarına rağmen işverenin daha sağlıklı bir ortamda çalışmaları yönünde değişiklik yapmadığını söylüyor.
Queen Seracılık'taki işçilerin iş sözleşmelerini yukarıda bahsedilen gerekçelerle fesh etmek istemelerine rağmen işverenin işçilere ihtarname göndererek sorunlara dair duyarsız ve hatta tehditkar tonda yaklaştığına dikkat çeken Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz ise,
''Siz Danimarka'da sabahın 5'inde işe giden, gecenin köründe dönen, fazla mesai ücreti hukuki ve tam olarak alamayan, meslek hastalığı geçirse de bununla ilgili talepte bulunamayan, ağır koşullarda çalıştıktan sonra işi bırakan ama tazminat alamayan bir işçi tipi bulabilir misiniz? Ancak Türkiye gibi ucuz işgücünün, güvencesizliğin olduğu bir yerde bulursunuz. Türkiye, bu anlamda yoğun ve düzensiz bir işçileşmenin olması nedeniyle Çin, Hindistan, Pakistan tipinde bir işçi profilinin oluştuğu bir ülke haline geliyor'' yorumunu yapıyor.
Sendika bünyesinde uzun zamandır kır toplumunun içinde çalışmalar yürüttüklerini belirten Umut Kocagöz, tarım alanındaki bu deneyiminin gösterdiği en önemli gerçeğin köylünün artık tarımdam geçinemez hale gelmesi olduğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor:
''Köylüler, kendi topraklarında kendi işlerinde daha özgür olduklarını, ancak bu kölelik düzenine mecbur kalındığının farkında. Öte yandan kır topluluklarına biçilen bir misyon var, o da çalışmak. Ömürleri çalışmakla geçiyor. Agrobay'daki kadın işçilerinden biri, 6 yaşından beri tarlada çalışıyor. Bugün 44 yaşında. Tam 38 senedir durmadan çalışmış ve hala da çalışmak zorunda. Bu, Türkiye'de tarımda mülksüzleşmeyle birlikte oluşan işçileşme süreciyle karşımıza çıkan sert bir gerçek''.
Köylülükten devşirme yeni bir işçileşme
Bugün Anadolu'nun hemen yer yerinde organize sanayi bölgeleri olduğuna dikkat çeken Kocagöz devam ediyor;
"Eskiden köyden kente gidilir ve kentte bir iş bulunurdu. Şimdi köylü OSB'lere işçi olarak giriyor. Köylülükten devşirme bir işçileşme karşımıza çıkıyor" diye devam eden Kocagöz, tarımsal üretim biçimlerindeki değişimin bölgenin beşeri yapısını nasıl dönüştürdüğünü ise şöyle anlatıyor:
"Eskiden Agrobay tesislerinin olduğu bölgede kendi hayvanlarını otlatan Kocaoba köylüleri şimdi kendi topraklarında köle gibi çalışıyorlar. Bu işletme Bergama, Dikili ve Kınık'ın köylerinden zaman içerisinde tarımdan para kazanamayan, geçinemeyen ve bir şekilde iş bulmak zorunda kalan insanların bir çıkış umudu olarak görüp girdiği ve yıllarca yoğun sömürüye maruz kaldığı bir işletme. Agrobay direnişi sürecinde çok sık tanık olduğumuz bir söylem oldu, işçi arkadaşlarımızdan. Seradan çıkıp ova işine giden işçilerin hep söylediği şey, "Açık havadayım temiz havadayım, burada amir baskısı yok. Alacağım para belli".. Oysa ova tarımı da zor bir tarım. Böyle bir kıyas yapmak durumunda kalıyorlar. Seralarda maruz kaldıkları zehirli gazlar, mühendislerin üretim baskısı ve yoğun çalışma saatlerine rağmen asgari ücretle çalışıyorlar. Bu arada çalıştıkları şirketler palazlanarak agresif biçimde büyümeye devam ediyor".
Tarımda yaşanan sorunların yeni ortaya çıkmadığını belirten Kocagöz, özellikle küçük üreticinin son 25 yılda adım adım iflasa sürüklendiğini belirtiyor. "Tarımda bugün yaşadığımız krizin asli yaratıcısı da küresel piyasa ile eklemlenmiş, öncelikleri ve ihtiyaçları küresel sermayenin, holdinglerin çıkarlarıyla tariflenmiş bir tarım politikası" diye devam eden Kocagöz'e Agrobay'daki işçi direnişinin işveren açısından nasıl değerlendirildiğini ve buradan dersler çıkarılıp çıkarılmadığını soruyoruz.
Agrobay direnişi bir çeşit turnusol kâğıdı oldu
Umut Kocagöz, direniş sürecinde iktidarından muhalefetine farklı aktörlerin konuya dair takındıkları tutumlarını hatırlatarak sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
"Agrobay önemli bir norm örnek oluşturdu bence. Biz direnişe başladıktan sonra şirket kendi içinde bir takım değişikliklere gitti. Örneğin işten çıkanların tazminatları makul ölçülerde ödenmeye başlandı. Mühendislerin uyguladığı baskı biraz azaldı. Servis saatleri nispeten düzeltildi. Agrobay, Bayburtluların sahip olduğu bir işletme ve aynı zamanda Avrupa'nın en büyük seralarından biri. Avrupa'da büyük zincir mağazalardan biri olan Little'a ürün veriyordu. Little, Agrobay'ın işçilere haklarını vermemesi üzerine şirket ile ilişkisini kesti.
Aynı zamanda direniş sırasında hükümetinden muhalafetine siyasetin tüm kesimlerinin tutumlarını bizzat görmüş olduk. Aslında bu onlara adına bir tür alarm durumuydu ve ben bu durumun bugün de geçtiğini düşünmüyorum. O süreçte Binali Yıldırım'dan Özgür Özel'e farklı siyasi kimliklerle görüştük. Binali Yıldırım o dönem Kınık'a resmi bir açlış için gelmişti. "Siz hukuksal bir iş yapmıyorsunuz gidin mahkemeye başvurun işletmenin önünde böyle şeyler yapmayın" diye yaklaştı direnişçilere. Kadın işçilere de ''Bırakın bu işleri sendikadan çıkın'' demiş. Özgür Özel, henüz CHP Genel Başkanı olmadan önce işletme önünde açıklama yaptı. Agrobay'ın yöneticisi Arzu Şentürk, Özgür Özel için "Sen kahraman olmak istiyorsun, seni kahraman yaptırmayacağım" yollu tivitler attı.
Agrobay şirketi ile yakın ilişkileri olduğu bilinen Dikili Belediye Başkanı Adil Kırgöz ise ''İşverenle görüşürüm ama siz de işletme önünde böyle eylemler yapmasanız. Ben onları bilirim iyidirler'' türünde cümleler kurdu. Arzu Öztürk'ün nikah şahidi olduğu ortaya çıkan Tuncay Özkan'a ise, konuyla ilgileneceğini söylemesine rağmen, günlerce ulaşamadık biz.
Dolayısıyla kamuoyu her kesimin tutumunu açıkça görmüş oldu. Bu sürecin başında Agrobay işçilerinin bir sendikaya üye oldukları için işten atıldığını düşünüyorduk, ancak bugün Fernas direnişinden sonra bunu bir kez daha düşününce meseleyi farklı görüyorum. Türkiye'de bugün sendikalar, konferederasyonlar, onların tutumları, ilişki kurma biçimleri ve oralardaki ayak oyunlarını göz önüne aldığımızda şunu düşünüyorum; Agrobay işçileri bir sendikaya üye oldukları için değil Tarım-Sen'e üye oldukları için atıldılar çünkü Tarım-Sen, gelişimi itibariyle Bağımsız Maden İş ile yakın ilişkisi olan, onun mücadeleci çizgisinden ilerleyen, patronlarla uzlaşmamayı ilke edinmiş, hiçbir siyasi partinin ve hiç bir belediyenin arka partisi olamayacak bir oluşum''.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'na göre tanımlanan 1 nolu iş kolunda faaliyet gösteren bir sendika olsalar da, tarif edilen iş kolu dışındaki üretim alanlarını da kapsamaya çalıştıklarını ifade eden Umut Kocagöz, son olarak şunları ekliyor;
"Tarımda emeğiyle geçinenlerin bir sendikal örgütlenmeye, bir halk mücadelesine ihtiyacı var çünkü ovaya yevmiyeye gidenin de sorunu var, kendi küçük zeytin bahçesini düşük fiyatla satmak zorunda kalan köylünün veya mevsimlik işçinin de... Bu insanların haklarını savunmaları için mücadele edecek bir oluşum yok ülkemizde. Bu noktada Tarım-Sen olarak partilerden bağımsız olarak, herhangi bir aidat yağmacılığına kalkışmadan her koşulda işçi safında yer almaya söz vermiş bir sendikacılığı benimsiyoruz. Bu çizgiyi muhalefet de dahil muktedirlerin benimsediğini söylemek ise zor. Bu nedenle Bakırçay Havzası'nda örneğin Dikili gibi rantın çok yoğun olduğu, yerel siyasetin çok karışık olduğu bir ortamda olası bir Tarım-Sen seçeneğine karşı bölgenin egemenlerinin başka seçenekleri tercih etmekten geri durmayacaklarına eminiz".
Bergama İl Olmalı mı?
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 15 | 41 |
2. Fenerbahçe | 16 | 36 |
3. Samsunspor | 15 | 29 |
4. Eyüpspor | 17 | 27 |
5. Göztepe | 15 | 25 |
6. Beşiktaş | 15 | 25 |
7. Başakşehir | 15 | 22 |
8. Antalyaspor | 15 | 21 |
9. Konyaspor | 16 | 20 |
10. Rizespor | 15 | 20 |
11. Kasımpasa | 15 | 19 |
12. Gaziantep FK | 15 | 18 |
13. Sivasspor | 16 | 18 |
14. Alanyaspor | 15 | 17 |
15. Trabzonspor | 15 | 16 |
16. Kayserispor | 15 | 15 |
17. Bodrumspor | 15 | 14 |
18. Hatayspor | 15 | 9 |
19. A.Demirspor | 15 | 5 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Bandırmaspor | 16 | 32 |
2. Kocaelispor | 16 | 32 |
3. Karagümrük | 16 | 28 |
4. Erzurumspor | 16 | 28 |
5. Keçiörengücü | 16 | 27 |
6. Ahlatçı Çorum FK | 16 | 24 |
7. İstanbulspor | 16 | 23 |
8. Ankaragücü | 16 | 23 |
9. Gençlerbirliği | 16 | 23 |
10. Boluspor | 16 | 22 |
11. Ümraniye | 16 | 22 |
12. Igdir FK | 16 | 22 |
13. Pendikspor | 16 | 22 |
14. Amed Sportif | 16 | 22 |
15. Esenler Erokspor | 16 | 21 |
16. Şanlıurfaspor | 16 | 21 |
17. Manisa FK | 16 | 20 |
18. Sakaryaspor | 16 | 20 |
19. Adanaspor | 16 | 11 |
20. Yeni Malatyaspor | 16 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 15 | 36 |
2. Chelsea | 16 | 34 |
3. Arsenal | 16 | 30 |
4. Nottingham Forest | 16 | 28 |
5. M.City | 16 | 27 |
6. Bournemouth | 16 | 25 |
7. Aston Villa | 16 | 25 |
8. Fulham | 16 | 24 |
9. Brighton | 16 | 24 |
10. Tottenham | 16 | 23 |
11. Brentford | 16 | 23 |
12. Newcastle | 16 | 23 |
13. M. United | 16 | 22 |
14. West Ham United | 16 | 19 |
15. Crystal Palace | 16 | 16 |
16. Everton | 15 | 15 |
17. Leicester City | 16 | 14 |
18. Ipswich Town | 16 | 12 |
19. Wolves | 16 | 9 |
20. Southampton | 16 | 5 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 18 | 38 |
2. Atletico Madrid | 17 | 38 |
3. Real Madrid | 17 | 37 |
4. Athletic Bilbao | 18 | 33 |
5. Villarreal | 17 | 27 |
6. Mallorca | 18 | 27 |
7. Real Sociedad | 17 | 25 |
8. Girona | 18 | 25 |
9. Osasuna | 17 | 25 |
10. Real Betis | 17 | 24 |
11. Sevilla | 17 | 22 |
12. Rayo Vallecano | 17 | 21 |
13. Celta Vigo | 17 | 21 |
14. Las Palmas | 17 | 19 |
15. Leganes | 17 | 18 |
16. Getafe | 17 | 16 |
17. Deportivo Alaves | 17 | 16 |
18. Espanyol | 17 | 15 |
19. Real Valladolid | 18 | 12 |
20. Valencia | 16 | 11 |