14.08.2024, 13:15

Site kapıları, köpekler ve kurabiye

Bizim fırın çok güzel kurabiyeler yapıyor. Üzümlü kurabiye, portakallı kurabiye. Kocaman kocaman kurabiyeler. Öyle de lezzetliler ki bir yiyen hep yemek istiyor. O kurabiyelerden almıştım, galiba fazla almışım bu kez, iki tanesi mutfak tezgâhının üstünde kaldı gitti. Yumruk iriliğinde iki kurabiye, poşetin içinden gözlerime bakıp duruyor epeydir. Poşetten çıkardım, küflenmesinler de köpeklere vereyim diye ama bir türlü de yapamadım bunu. Kuruyup taş gibi oldular, öylece durup duruyorlar.

Mahallemizin bir siyah bir de beyaz iki dişi köpeği var. Siyahın altı yavrusu oldu bu ilkbahar. Sahilde bakıp büyüttü onları. Mama bırakıyordu birileri, su bırakıyorlardı onlar için. Sitenin en köşesindeki komşumuz Hamdiye Hanım’ın, sitenin dışına yemek artıklarını çıkarıp onları beslediğini görüyordum. Nasıl olsa şimdi bakanlar var diye ben mamalarıyla ilgilenmiyordum. Adetim, bakacak kimse kalmadığında ilgilenmek çünkü. Gözümüzün önünde yavaş yavaş büyüdüler yavrucaklar.

İkisine ne oldu bilmiyorum ama şimdi dört yavru kaldı. İki dişi köpek ve o dört yavru her gün siteyi ziyaret ediyorlar. Su içip, mama veren olursa ki illaki oluyor, karınlarını doyurup, biraz da oyun oynayıp gidiyorlar. Ama şu son günlerde keyifleri kaçtı. Çünkü dev gibi kangalları ve saldırgan türlere ait çok iri köpekleri araba bagajına doldurup getiren ve ortama salan bir adam peydah oldu bir süredir.

Bu ilkbaharda yenilenmek amacıyla sitemizin kapıları sökülmüştü, sonra da takılmadı. Şu oldu, bu oldu, ustaların her biri kendi mafya cumhuriyetlerini kurmuşlardı, iş durdu. Kapı kasası olacak betonlar dökülmüştü ilk, o kadarla kalındı, sonrası fos… daha da yapmazlarsa mahkemeye verecekmişiz falan fistan… Buralarda, iş yaptırmaya kalkışıp da yaptıramadığınız ustalara güç yetirebilene aşk olsun! Yöneticilerin de gücü yetmiyor haliyle. Bilenlerin anlattığına göre, en düşük fiyatlı teklif vermekle tanınırmış bu usta. İşi öylelikle kapar, yeter miktarda kaparo alır, bir ucundan başlar, yıkıp devirir, sonra da canı isteyip de yapacağı bir zamana kadar öylece bırakırmış. Sözleşme falan da taktığı yokmuş ki takmadığını aylardır hepimiz görüyoruz.

Ülke nereye gidiyorsa kuralsızlık ve kanunsuzlukta, sitemiz de aynı yere gidiyor. Fikir beyan etmek isteyenlere gereksiz eleştiri yapıyor gözüyle bakılıyor. Sayın hükümetimiz nasıl tutup içeri atıyorsa eleştirenleri, site yönetimi de tu kaka ilan ediveriyor. Yapılmayan, yapamadıkları, yaptıramadıkları işlerin sorumluluğundan böylelikle kurtulmayı tercih ediyorlar. Eleştireni kıyma makinesine atıp doğramak, ortamın Kel Ali’nin bağına dönmüş halini örtmese de bu hal ve gidiş, geçici çözüm olarak bir süre işe yarıyor. 

Bahçe lambalarının kapı yerlerindeki kabloları açıkta öylece duruyor. Yarın yağmurlar başladığında, İzmir’deki sel suyuna karışan elektrikle yaşamlarını yitiren iki insan gibi, çimlere basan elektrik akımına kapılırsa, ki bal gibi kapılabilir, onların da sorumlusu bulunamayacak. Ölen öldüğüyle kalacak.

Giriş çıkış, saldırgan köpekler dahil herkes için serbest. Sahilden gelenler sitenin içinden geçip öyle gidiyorlar evlerine. Geceleri bağrış çağrış gençler geçiyorlar. Kim iyi insan kim kötü, bilen yok. Sitemizin sınırları aylardır ülkemizin sınırları gibi korunaksız… Velhasıl yol geçen hanı gibiyiz.

Dev gibi kangalları ve saldırgan türlere ait çok iri köpekleri araba bagajına doldurup getiren ve kıyıya yakın sokaklara salıveren adam da bu açık kapı ortamından çok memnun. Ortama salıverdiği iri kıyım köpekler, kapısını açık buldukları sitelere dalıyor ve oralardaki yavru kedileri toplayıp yiyor. Bizim site sokağımızda bu yıl ne yavru ne de yetişkin kedi kaldı. Bir ikisi hastalanıp öldüyse de çoğunu uğursuz bir el ya da bu adamın saldırganlaştırılmış köpekleri yok etti belki de.

Bir süredir akşama doğru getirip bırakıyor adam köpekleri. Köpekler karınlarını doyururken kendisi, iyice karanlık bir yere çektiği farları açık ve çalışır haldeki arabasında sigara üstüne sigara içerek, izmaritlerini açık penceresinden yola atarak oturup bekliyor. Korku filmi gibi… Sabah ezanından sonra da bagaja doldurup, kapağı üstlerine kapatıp hepsini geri götürüyor. Bu nasıl bir ruh haliyse anlamak oldukça güç.

Tek sesle yapıyor köpekleri bagaja doldurma işlemini, tek komutla. Bir ıslık bu. Islığı duyan köpekler, o anda parçalayıp yedikleri bir şey varsa bile, onu bırakıp adamın yanına koşuyor, kapağı açık tutulan bagaja atlıyor, diğerlerine yer bırakacak şekilde kendilerini küçülterek bagajın zeminine siniyor, yerleşiyorlar. Hepsi doluşunca da bagajın kapağı üstlerine kapanıyor. Bu iri köpeklerin sayısı, iki bin on yedi yılında iki idi, yedi yıl sonra bugün, tastamam altı olmuş. Belki daha fazlası da vardır adamın özel mekânında.

Sahibi tarafından saldırgan olması istenen söz konusu o köpeklerden biri geçen gün, site içinde, elinde bir kap et taşıyan bir komşumuza saldırmış. Komşumuzu zor kurtarmışlar.

Etrafa saldırgan köpek yaymayı kendine iş edinmiş adam, farkına varmış olmalı bu olayın ki birkaç gecedir köpekler yok. Öyleyse bir süre bu civara uğramaz artık. Başka yerlere götürür köpeklerini. Oralarda doyurur karınlarını. Bir olay oldu mu ortadan kayboluyor çünkü. Çok uzun zaman sonra çıkıyor ortaya. Yedi yıldan bugüne kadar hiç görmemiştim ama son zamanlarda yine buralardaydı. Yine çıkar, yine kaybolur. Köpek üreticilerine dur diyecek bir kanun çıkana kadar bu böyle sürüp gidecek ne yazık ki.

Köpekleri üretip yetiştirip sattığı çok belli. Üretip yetiştirip dövüştürüyor da olabilir. Mama için bile masrafa girmediğine, çevreye bırakıp köpeklerin kendilerini doyurmalarını beklediğine göre aşı falan da yaptırmıyordur.  Ve köpekler o kadar sıkı söz dinlediklerine, o denli itaatkâr olduklarına göre, adam, büyük bir olasılıkla hayvanlara eziyet de ediyordur.  

Hayatımda sahiplendiğim ilk ve tek kediyi öldürmüştü o adamın köpeklerinden biri yedi yıl önce. “Sorumluluk sahibi olmayan, ama saldırgan köpek beslemeye kalkan insanlar vardır.” diye yazmışım yedi yıl önce o üzüntüyle defterime. “Tamiratlar, takmalar sökmeler ve daha birçok sebeple açık bırakılmış site kapıları vardır. Köpekle arkadaş olmuş, köpek görünce yine de kaçan, ama bunu çok da ciddiye almayan, oyuncu yavru kediler vardır. Bahçede kedi görüp siteye dalan iri kıyım, tasmalı, fakat başıboş bırakılmış köpekler vardır. Bunların hepsi bir araya gelir bazen. Yetişemez, kurtaramazsın.” demişim. “Sorumluluk sahibi olmayan, ama saldırgan köpek beslemeye kalkan insanlar…” Ne kadar iyi niyetliymişim o sıralar.

Saldırgan köpek beslemeye kalkan insanlar bugün yine var. Tamiratlar, takmalar sökmeler ve daha birçok sebeple açık bırakılmış site kapıları da bugün yine var. Her şey değişirken hiç değişmeyen şeyler nasıl da hep var…

Oradan oraya taşınıp ortamlara salınan bu azmanlaştırılmış köpeklerin, zamanın ruhuna uyularak köpek düşmanlığı yaymak için kullanılıyor olması da çok mümkün. Çünkü hayvanların görüntüleri gerçekten korkutucu. İnsanın korktuğu şeye düşman olmasından daha kolay bir şey yok. Köpek korkusu olmayan ben bile, altı iri yarı köpekle verandada burun buruna gelince resmen irkildim geçen gün. Bir çığlık atmadığım kaldı. Neyse ki “Ne arıyorsunuz burada?” diyebildim de… onlar da verecek bir yanıtları olmadığından belki, soruyu duyar duymaz bir koşu verandadan atlayıp gittiler. Çakıl, kapının dibine sinmiş, öylece onlara bakıyordu. Mızırdanmasını duyup çıktım ve o iri kıyım altı köpekle karşılaştım. Her günümüz biraz daha gerilim filmine benzemeye başladı.

Köpek cinayeti işleme serbestliği veren yasanın çıkışından sonra, bu yasaya itiraz eden kişileri köpeklerden korkutmak, onları da köpek düşmanı yapmak için verandaları köpeklerle dolduruyor olabilirler mi diye de düşündüm sonra oturup. Ben sesleri dinliyor ve ancak düşünüyorum, başka da bir halta yaradığım yok.  Bu yüzden kendime kızıyorum. Herkese ve her şeye yetişemeyeceğimi, her canlıyı kurtaramayacağımı anlayalı beri aslında kendime kızmayı bırakmıştım ama yine de zaman zaman kızmaktan geri duramıyorum. En çok da ihtiyarladığım için kızıyorum kendime. Genç olsam belki daha çok canlıya sahip çıkabilirdim, itiraz ederken daha yüksek ses çıkarabilirdim diye.

Dün akşam yine bir sesle çıktım dışarıya. Baktım yavru köpeklerden biri, bahçemin dış köşesinde oturmuş, resmen içini çeke çeke ağlıyor. Karşı komşum az öncesine kadar, her yeri mangal dumanı ve et kokularına boğarak akşam yemeği hazırlıyordu. Hazırlık bitmiş, oğul gelin, torun tosun, torun tosunların bakıcısı ve kendisi, oturmuşlar bahçe masasına, yemek yiyorlar. Köpekle aralarında on metre var yok. “Afiyet olsun.” dedim. Teşekkür ettiler hep bir ağızdan. Oğul ayağa kalktı, bir tabağa bir şeyler koymaya davrandı. O kadar yakınlarına vardım diye belki bana verecek tadımlık.

“O niye ağlıyor?” diye sordum.

“Bilmiyoruz ki, karşı evlere bakıp bakıp ağlıyor.” dedi oğul.

“Mamanızdan vermediniz mi yoksa?” dedim. Demiş bulundum. Ortalık buz kesti. O dakikadan sonra masadan ses çıkmadı.

Bu kez köpeğe, “Sana mama vermediler mi annem?” dedim. Köpek ağlamaya devam ediyor. Benimse ağzımdan ne çıktığını artık kulağım duymuyor.

“Benimle gel.” dedim yavruya. İçeri girip Çakıl’ın mama torbasını aldım, sokağa doğru yürüdüm. “Gel.” dedim tekrar. “Koş, gel.”

Koşup geldi badi badi. Ne kadar aç kaldıysa, mamayı dökmemi bile bekleyemeyecek kadar sabırsız. Torbadan dökülen mama yığınına resmen saldırdı. Birilerinin mama veriyor olduğunu düşünüp bu canlarla ilgilenmemenin ne ahmaklık olduğu geçiyor o sıra aklımdan. Sonra, geçen gün okuduğum “Deli Leman Teyze” öyküsünü düşünüyorum. Haydar Ergülen’in kaleme aldığı o güzel metni. Kendimi Deli Leman Teyze’ye benzetiyorum ister istemez. Mangalda cızırdayan etin kokusu havaya dağılıp gitmiş, artık duyulmuyor.  Aklıma, geçen günkü, “elinde bir kap et taşıyan bir komşumuza saldıran” köpek konusu düşüyor. “O köpek, iri yarı saldırgan köpeklerden biri değil de bu yavrucak mıydı acaba?” diyorum kendi kendime. Kuyruğunu kısıp bir kemik olsun verirler belki diye, elinde et tabağıyla geçen insanın peşine düşmüş, derken bir de tekme yemiş olması olasılığı çok yüksek görünüyor o an gözüme.

Komşularım çok iyi insanlar oysa. Neşeliler, insancıllar, saygılılar, hatırşinaslar, yardımseverler, hoş sohbetler… Oğul ve gelin yüksek eğitimliler. Kendilerinden başkasını düşünmez insanlardan hiç değiller. Bir köpekten iki parça eti esirgeyecek insanlar hiç mi hiç değiller. Ellerindeki bir parça eti bir köpeğe veremeyecek denli yoksul değiller. Aksine son derece varlıklılar. Ama bilmiyorum, bir tekinin bile içi kıyılmıyor mu köpeciğin burnuna et kokuta kokuta, onu kendilerine bakıta bakıta yemeklerini yerken? Düşünekalıyorum.

Derken uyumuşum. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüşüyorlarken uyandım. Elimi yüzümü yıkadım. Tezgahtaki iki kurabiyeyi ve mama torbasını aldım. Çakıl’a “Sen azıcık bekle, hemen geliyorum.” dedim. O mızırdanırken sokağa çıktım. Yolun kenarına biraz mama döktüm, kurabiyeleri de yanına bıraktım. Yavru gelince yesin. Gün içinde sonra yine veririm.

Bahçeye geri girdim. Eve doğru yürürken çöpün kapağının açıldığını duydum. Birisi çöp atıyordu galiba. Uzun boylu, düzgün bir adam. Elinde bir iki torba var. Çöp kapağıyla dertli oluyoruz yaz aylarında. Kapak açık kalırsa sinek yapıyor falan diye herkes sıkı takipte. Ben de adam kapağı geri kapatacak mı acaba diye durup bekledim. Açık bırakırsa eve girmeden geri dönüp kapatacağım.

Adam çöpün içine baktı. Bir teneke kutu bulup yere attı.

“Aaa!” dedim. “Kutuları toplayan adammış. Keşke boşalmış mama kutularını da çıkarsaydım.”

Adamın gözü yerdeki kurabiyelere ilişti o sıra. Kapağı elinden bıraktı. Yere eğilip onları aldı. Isırmaya çalıştı birini. Isıramadı. Yere attığı tenekeyi aldı, torbasına koydu. Kurabiyeleri bağrına bastı. Beni görmedi. Yürüyüp öbür çöpe doğru gitti. Yavru köpeğin bir yerlerde hâlâ içini çeke çeke ağladığını sanıyordum.

Yarıldım. İçimdeki gökyüzü yarıldı, yağdı, ağladı, şimşek şimşek çaktı, gürledi, yeri göğü yıktı, sel olup süpürdü yeryüzünü. İyiyi de kötüyü de iyiliği de kötülüğü de yokluğu da varlığı da adaleti de adaletsizliği de bağrına bastı, alıp götürdü. Öbür çöpe götürdü.

Bunların hepsi sessiz sedasız olup bitti. Ben, Çakıl ve o adamın dışında herkes uyuyordu.

Sonunda yer de yarıldı. Ben içine düştüm.

Yorumlar (0)
17
parçalı bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 11 31
2. Fenerbahçe 11 26
3. Samsunspor 12 25
4. Eyüpspor 12 22
5. Beşiktaş 11 21
6. Göztepe 11 18
7. Sivasspor 12 17
8. Başakşehir 11 16
9. Kasımpasa 12 14
10. Konyaspor 12 14
11. Antalyaspor 12 14
12. Rizespor 11 13
13. Trabzonspor 11 12
14. Gaziantep FK 11 12
15. Kayserispor 11 12
16. Bodrumspor 12 11
17. Alanyaspor 11 10
18. Hatayspor 11 6
19. A.Demirspor 11 2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 12 25
2. Bandırmaspor 12 24
3. Erzurumspor 12 22
4. Karagümrük 12 21
5. Igdir FK 12 21
6. Ankaragücü 12 19
7. Ahlatçı Çorum FK 12 19
8. Boluspor 12 18
9. Şanlıurfaspor 12 18
10. Manisa FK 12 17
11. Esenler Erokspor 12 17
12. Ümraniye 12 17
13. Pendikspor 12 17
14. Keçiörengücü 12 15
15. Gençlerbirliği 12 15
16. İstanbulspor 12 14
17. Amed Sportif 12 14
18. Sakaryaspor 12 13
19. Adanaspor 12 7
20. Yeni Malatyaspor 12 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 11 28
2. M.City 11 23
3. Chelsea 11 19
4. Arsenal 11 19
5. Nottingham Forest 11 19
6. Brighton 11 19
7. Fulham 11 18
8. Newcastle 11 18
9. Aston Villa 11 18
10. Tottenham 11 16
11. Brentford 11 16
12. Bournemouth 11 15
13. M. United 11 15
14. West Ham United 11 12
15. Leicester City 11 10
16. Everton 11 10
17. Ipswich Town 11 8
18. Crystal Palace 11 7
19. Wolves 11 6
20. Southampton 11 4
Takımlar O P
1. Barcelona 13 33
2. Real Madrid 12 27
3. Atletico Madrid 13 26
4. Villarreal 12 24
5. Osasuna 13 21
6. Athletic Bilbao 13 20
7. Real Betis 13 20
8. Real Sociedad 13 18
9. Mallorca 13 18
10. Girona 13 18
11. Celta Vigo 13 17
12. Rayo Vallecano 12 16
13. Sevilla 13 15
14. Leganes 13 14
15. Deportivo Alaves 13 13
16. Las Palmas 13 12
17. Getafe 13 10
18. Espanyol 12 10
19. Real Valladolid 13 9
20. Valencia 11 7

Gelişmelerden Haberdar Olun

@