03.06.2022, 09:37

Türkiye'de Tıpta Çağdaşlaşma Çabaları

  1. Giriş

Tıp ve sağlık alanında, tarih boyunca, yaptıkları çalışmalar ve ortaya koydukları yeniliklerle var olan ve zaman zaman büyük başarılara imza atan Türkler, son 200 (1827-2022) yıl içinde, bu alanda, yeterli ilerlemeyi ve çağdaşlaşmayı sağlayabilmek için, çok büyük emekler harcadılar.  

Böylece, Türkler dünya tarihi içindeki etkinlikleri, yaşadıkları coğrafyalar, eğitim, kültür, sağlık ve bilim alanındaki ortaya koydukları ve ürettikleri değerlerle, insanlık ailesinin gelişmesine de önemli katkılarda bulundular.

Orhun Anıtlarının (Yazıtlar) (İS 700) bulunduğu Moğolistan bozkırlarından, Viyana kapılarına (1683) dek geniş bir coğrafyada, ipek ve baharat ticaret yolları üzerinde, sürekli yer değiştirerek, batıya doğru ilerleyen Türkler, bir yandan yeni kültürler, inançlar, gezginler ve misyonerlerle karşılaşıp etkileşim içinde olurken, diğer yandan da, konargöçer (göçebe) yaşamdan, yerleşik yaşama geçmişler, yeni yeni kentler ve devletler kurmuşlardır.

Bu durumun doğal sonucu olarak, güvenlik konusuna olağanüstü önem verilmiş, daima asker ve ordulara gereksinim olmuştur.  

Böylece, Türklerin halk sağlığı yanı sıra, güvenliği sağlamak için, öncelikle askerlerin yeterli sağlık hizmeti görmesi için, sağlık eğitimi ve hekimlik alanına önem verdiği ve pek çok çaba gösterdiği görülmektedir.

Anadolu’ya gelinceye dek; başlıca Hun (İÖ 220), Tabgaç (386), Göktürk (552), Uygur (744), Karahanlı (840), Gazneli (962),  Büyük Selçuklu (1037) devletlerini kurmuş olan Türk toplulukları, doğudan batıya giden “ticaret yolları” üzerinde oldukları için, dünyadaki gelişmelerden ve yeniliklerden bilgi sahibi olmuşlar,  eğitim, kültür ve tıp alanında da gelişmişlerdir.

Güncel olarak, Türklerin, tüm tarihsel gelişmeler boyunca, özellikle tıp eğitimi ve sağlık bilimleri alanında elde etmiş oldukları olağanüstü başarılara karşın, uluslararası alanda, daha alması gerekli çok yol ve ulaşması gerekli bilimsel hedefler bulunduğu görülmektedir.

Örneğin, bu ölçütlerden birisi olan Nobel Tıp Ödülü alanında, Türkiye’nin ve Türkçe konuşan toplulukların başarıları sınırlı kalmıştır.  Elbette ki bu durumun nedenlerinin bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerekir.

Amacımız, Türkiye’nin tıp ve sağlık bilimleri alanındaki gelişmeleri, geçmişten günümüze, tarihi süreç içerisinde değerlendirmek ve geleceğe ışık tutmaktır.

  1. Türk Dünyasının Geçmişteki Önemli Tıbbi Yazılı Kaynakları

Tıp, sağlık ve halk sağlığı açısından, geçmişten günümüze, Türklerin tarihinde etkin olan, başlıca yazılı kaynaklar özetle şöyledir:

Orhun Anıtları (Yazıtları) (731, 732,735, Orhun, Moğolistan), Kutadgu Bilig (1068-169, Balasagu, Kaşgar) (Yusuf Has Hacib), Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) (1025) (İbn-i Sina), Dîvânu Lugâti’t-Türk  (1072-174, Bağdat) (Kâşgarlı Mahmud), Tuhfe-i Mübârizı (1330-1340) (Hekim Bereket) (El-Kanun fi't-Tıb kitabının bazı bölümlerinin çevirisi), Cerrahiyetü’l Haniyye (1465, Amasya) (Tabib Şerafettin Sabuncuoğlu) (Zehravi’nin Cerrahi kitabının bazı bölümlerinin çevirisi ve eklentiler).

Bu yazılı kaynaklar arasında,  tarihsel süreç içinde, içeriğindeki  “halk sağlığı” bilgilerini içeren bölümlerin dışında, Türklerin tıp ve sağlık alanındaki etkinliği ile bağlantılı dört kitap öne çıkmaktadır.

  1. Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) (1025)

Bunlardan ilki “Arapça” yazılmış olan İbn-i Sina’nın Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) (1025) ile bundan yapılan bölümsel Türkçe çevirileri içeren iki kitaptır: Tuhfe-i Mübârizı (1330-1340), Tahbîzü’l-Mathûn (1766). Ayrıca, Amasyalı Hekim Şerafettin Sabuncuoğlu’nun dönemin Anadolu Türkçesi ile Amasya’da yazılmış olan Cerrahiyetü’l Haniyye (1465) kitabıdır.

Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) (1025), günümüzde Özbekistan sınırları içinde bulunan Buhara’nın Avşana köyünde doğumuş olan İbni Sina (Avicenna) (980-1037) tarafından Arapça yazılmıştır. Bu önemli tıp kitabı, bütün orta çağ boyunca, 1650 yılına dek, 28 kez Latinceye çevrilerek Avrupa ülkelerinde de tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur.

İbni Sina (Avicenna’nın) babası, Belh kentinden gelmiş olan, “Abdullah İbn-i Sina” ’dır.  İbni Sina’nın hocası Bilgin Kuşyar’dır.

Kitabın, 1052 tarihli en eski kopyası Ağa Han koleksiyonundadır.

UNESCO (1980) İbni Sina'nın Doğumunun 1000. Yılı Madalyonu

UNESCO tarafından, 1980 yılında, İbni Sina'nın Doğumunun 1000. Yılı Madalyonu çıkarılmıştır. Madalyon,  heykeltıraş-madalyacı Victor Douek tarafından tasarlanmıştır (Fotoğraf 1,2).

Madalyonun bir yüzünde, İbn-i Sina, çevresinde öğrencileri ile Türk Motifi içerisinde görülmektedir. Diğer yüzü Arapça ve Latince yazılmıştır.

Türkiye tarafından, 16 Ekim günü, SBÜ Buhara İbn-i Sina Tıp Fakültesi’nin açılışı yapılmıştır.

 

Fotoğraf 1. UNESCO 1000. Avicenna Doğum günü anı madalyonu, bir yüzünde Türk motifleri içerisinde İbn-i Sina ve çevresinde öğrencileri (V. Douek). https:/  /en.unesco.org/mediabank/17298/

Fotoğraf 2. UNESCO Courier Dergisi, Avicenna özel sayısı Ekim 1980;33(10):1-48.

https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000074765/PDF/074765engo.pdf.multi

Büyük Selçuklu (1037-1194) devletinin kurulması ile İran, Irak, Suriye ve Anadolu’ya ulaşan Türkler, kurdukları sağlık ve eğitim kurumları ile sağlık konusundaki kültürlerini de bölgeye yaymışlardır.

Örneğin, Nizamiye Medreseleri (Bağdat, 1064–1066) ve Şifahaneler Büyük Selçuklular döneminde, tıp eğitimi açısından önemli gelişmeler sağlamıştır.

Anadolu’da Selçuklular (1075), Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar döneminde (1299 - 1 Kasım 1922) kurulan Darüşşifa adı verilen hastaneler ve tıp eğitimi verilen Medreseler başlıca kent merkezlerinde yer almıştır.

Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) (1025) kitabının, Türkçe iki bölümsel çeviri kitabı

  1. Tuhfe-i Mübârizı (1330-1340), Hekim Berket

Anadolu’da önceki dönemlerde Türkçe yazılmış ya da Türkçeye çevrilmiş tıp kitapları da bulunmaktadır. Örneğin, bunlardan ilki Hekim Bereket’in İbn-i Sina’nın Tıp Kanunu (El-Kanun fi't-Tıb) (Canon) kitabından yararlanarak Arapça-Farsça-Türkçe yazdığı Tuhfe-i Mübârizı (1330-1340) adlı kitabı belirtilebilir.

  1. “Tahbîzü’l-Mathûn” (1766), Hekim Mustafa Tokatlı

Tıp Kanunu, 1766 yılında padişah III. Mustafa’nın emriyle “Tahbîzü’l-Mathûn” adı ile Hekim Mustafa Tokatlı tarafından, Türkçeye çevrilmiş ve basımı yapılmıştır.

  1. Cerrahiyetü’l Haniyye (1465)

Anadolu’da önceki dönemlerde yazılmış bir başka önemli Tıp Kitabı, Amasyalı Hekim Şerefeddin Sabuncu’nun yazmış olduğu Cerrahiyetü’l Haniyye kitabıdır.

Şerefeddin Sabuncuoğlu, 1465 yılında, Endülüslü Zehravi’den yararlanarak, dönemin Anadolu Türkçesi ile yazdığı Cerrahiyetü’l Haniyye adlı kitabı Fatih Sultan Mehmet’e sunmuştur.  

Böylece, Amasyalı Tabib Şerafettin Sabuncuoğlu (1385-1468), bugüne dek elde ettiğim bilgilerin ışığında; “sağlık ve tıp alanında”, “tüm Türk tarihinin sağlık, kültür ve dil özellikleri açısından en önemli Türkçe yazılı belgesini” ortaya koymuştur (Fotoğraf 3,4). 

 

Fotoğraf 3. Şerafettin Sabuncuoğlu’nun 1465 yılında Amasya’da yazdığı Türkçe Cerrahiyetü’l Haniyye (1465) kitabı (Uzel İ. Şerafeddin Sabuncuoğlu Cerrahiyet’ül Haniyye, 1. basım. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1992).

Fotoğraf 4. Amasya Şerafeddin Sabuncuoğlu Müzesinde sergilenen Cerrahiyetü’l Haniyye Kitabıını aslı.

Türkiye Cumhuriyeti döneminde, yani yaklaşık son 100 yıl içinde, Latince temelli yeni Türk alfabesinin kabulü (1 Kasım 1928), ayrıca çok sayıda yeni tıp fakültelerinin kurulması sonucu Türkçe ile yazılmış tıp kitapları, tıp dergileri, bilimsel makaleler ve sağlık bilimleri kaynakları olağanüstü artmıştır.

Buna karşın, uluslararası tıp bilimlerinin İngilizce yayınlarla yürümesi sonucu, Türkçe yazılmış tıp kaynakların, uluslararası etkinliği çok sınırlı kalmıştır.

  1.  Tıp Eğitimi Alanındaki Yenilikler

Türkiye'de tıp eğitiminde yenilik yolunda, özellikle 1827 yılından sonra, sürekli olarak, her alanda olduğu gibi, tıp alanında da, yenileşme-çağdaşlaşma çabası günümüze dek süre gelmiştir.

Dünyadaki gelişmeler karşısında, Osmanlı Devleti dağılmamak, ayakta kalabilmek için, özellikle II. Mahmud, her alanda, eğitimde ve tıp eğitiminde yenileşmeye gitmenin gereğini ve çağdaşlaşmanın önemini anlamıştı.

  1. Osmanlı Tıp Mektebi'nin Kurulması ve II. Mahmut (1785-1839)

14 Mart 1827'de, İstanbul’da "Tıbhane-i Amire" "Tıbhane” kurulmuştur. 

Dr. KarI Ambros Bernard (1808-1844)

14 Mart 1827 tarihinde Viyana'dan gelen genç Dr. KarI Ambros Bernard (1808-1844), İstanbul'da çağdaş tıp eğitiminin ilk adımlarının atılmasını sağlamıştır. Dr. Bernard, büyük bir gayretle, Galata Sarayı'nın yeni binalarında Avusturya’daki Josephinum örneğine göre ilk Türk tıp fakültesini kurup geliştirmiştir. Burada, genç hekim adaylarına Fransızca ve kadavra üzerinde uygulamalı yeni yöntemlerle tıp eğitimi yapılmıştır. Ayrıca, kimya laboratuvarı, kütüphane, botanik bahçesi kurulmuştur.

Kırımlı Aziz İdris (1840-1878)’in girişimleri ile 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi ve öğretimi yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye” açılmıştır. Fransızca eğitim, Askeri Tıbbiye’de 1871 yılından sonra Türkçe yapılmaya başlamıştır.

  1. Avrupa’ya Tıp Doktorları Eğitim İçin Gönderilmesi

Osmanlıların son döneminde Türkiye'de çağdaş tıp eğitiminin gelişimini sağlamak için Fransa, Almaya, Avusturya ve çeşitli Avrupa ülkelerine hekimlik ve uzmanlık eğitimi için, özellikle askeri tıp öğrencileri ve tıp doktorları gönderildi.

  1. Wilhelm II ve Almanya’nın “doğu politikası” "weltpolitik"

Alman İmparatoru Wilhelm II'nin saltanatı sırasında (1859-1941), Almanya’nın yeni “doğu politikası” "weltpolitik" sonucu Osmanlı ile Almanya arasında yakınlaşma sağlandı.

(Bu dönemde, Wilhelm II İstanbul’a 3 kez geldi,

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na Almanların yanında girerek, ağır bedel ödedi ve sonunda yıkıldı.

Ayrıca, Alman askeri mühendisler,

örneğin 1870’de Carl Humann’ın Bergama Sunağı’nı Berlin’e götürdü,

çok sayıda Anadolu Uygarlıklarının antik yapıtları, yerinden sökülerek, Berlin’e taşındı).

(Anadolu’nun Güneşli Gökyüzünün altında ve eşsiz doğasında ortaya çıkmış, “insanlık tarihinin kültürel varlıkları”, onları yapanların/yaratanların, “evrensel insan hakkı”, “iradeleri” dikkate alınmadan ve “halkımızın eğitimsizliği” hiçe sayılara, götürülmüş olması “dostluk” adı altında gizlenmiş “barbarlık” örneğidir.)

Sonuç olarak, çoğunlukla Osmanlı Askeri Tıp Doktorları Berlin'e ve Almanya'nın diğer önemli kentlerine tıp alanında uzmanlık eğitimi için gönderildi.

Bu dönemde Almanya’ya eğitim için giden “Askeri Tıp Doktorları”, İstanbul’a dönerek, Türkiye’de birçok dalda, çağdaş tıp eğitiminin başlamasını sağladı.

Örneğin, 1899-1904 yıllarında, diğer 4 arkadaşı ile birlikte (Tevfik Recep, Orhan Apti, İhsan Ali, Salih Zeki), seçilerek Almanya’ya gönderilenlerden Hamdi Suat, Almanya’da Patoloji uzmanlık eğitimi gördü, 1904 yılında İstanbul’a döndü ve Türkiye’de Çağdaş Tıbbi Patolojinin kurucusu oldu.

Ayrıca, Tevfik Recep (Örensoy) Histoloji, Orhan Apti (Kurtaran), Cerrahi, Ortopedi, Nöroşrürji ve İhsan Ali İç hastalıkları alanında öncülük yaptı.

  1. Sonraki Dönemde Tıp Eğitiminin Çağdaşlaşma Çalışmaları

Sonraki dönemde de, ordunun ve halkın sağlık gereksinimini karşılamak için, Tıp eğitimi alanında yenileşme çalışmaları, Türkiye'de bir "tutku" olarak devam etti.

Türk tıp doktorları Avrupa'nın başlıca tıp merkezleri (Paris, Viyana, Berlin, vb) ve ABD'deki Tıp Merkezlerine eğitim amaçlı olarak gitmeye başladı.

  1. Atatürk'ün 1933 Üniversite Reformu Sonrası

Atatürk'ün 1933 Üniversite Reformu'ndan sonra, Türkiye’de Tıp eğitiminin çağdaşlaşması açısından büyük ilerlemeler kaydedildi.

Almanya’dan Hitler rejiminden kaçan çoğu “Musevi asıllı” toplam 350 Alman Bilim İnsanı, İstanbul’a gelerek Türkiye’de Üniversite ve Tıp eğitiminin çağdaşlaşmasında çok önemli görevler aldılar.

  1. Sonuç
  • 1827 yılında, Viyana Tıp Okulu’nun etkisi altında ilk çağdaşlaşma adımlarının atılması sonrasında, Fransız tıp okulu, Alman tıp okulu ve sonra Amerikan tıp okulunun etkinlik kazanması ile bu gelişmelere koşut olarak, Türkiye’de Tıp eğitiminde çağdaşlaşma çalışmaları süre gelmiştir.
  • Dünya’daki tıp eğitiminde ve bilimsel alanda etkin olan ülkelerin kültürleri ve dilleri de Türkiye’deki Tıp eğitiminde Fransızca, Almanca ve İngilizce olarak görülmüştür.
  • Güncel olarak, tüm Dünya’da İngilizcenin bilimsel ve Tıp alanındaki egemenliği tartışmasızdır.
  • Bu koşullar altında Türkçe’nin bilim dili ve Tıp dili olarak gelişmesi ve yaşadığımız çağa uyması için, özellikle bilimsel alanda,  çok çalışmak gereklidir. Çünkü bilimsel alanda yenilik ve buluşları yapan toplumların kültürel ve dil alanında da etkin duruma geldiği görülmektedir.
  • Örneğin, 1947 yılında, Cenevre'deki Uluslararası Dermatoloji Kongresi'nde “Morbus Behcet” olarak kabul edilen Behçet Hastalığı, ilk olarak 1936 yılında Prof. Dr. Hulusi Behçet (1889-1948) tarafından bildirilmiştir. 1910 yılında İstanbul Tıp Fakültesini bitirmiş olan Prof. Dr. Hulusi Behçet’in dikkatli çalışması ile uluslararası tıp kaynaklarına Türkiye’den bir bilim adamının adı ile anılan bir hastalık adı geçmiştir.
  • Türkiye’deki Tıp Fakültelerini bitirmiş ve yurt dışına gitmiş Türk Tıp bilim insanlarının da, b Güncel olarak, ulundukları yerlerde üstün başarıları, çalışkanlıkları, güvenirlikleri ve ortaya koydukları önemli bilimsel çalışmalar dikkat çekicidir.
  • 1969 yılında İstanbul Tıp Fakültesini bitirmiş olan Prof. Dr. Aziz Sancar, görevli olduğu ABD’deki Kuzey Karolina Üniversitesi’nde, 2015 yılı Nobel Kimya Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır.
  • 1999 yılında, Yüzyılın Cerrahı (Beyin Cerrahisi) (Man of the Century 1950-1999) seçilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil, “mikronöroşirürji” alanında dünyada öncülük yapmıştır (Fotoğraf 5)

        

Fotoğraf 5. Prof. Dr. Gazi Yaşargil, 1999 yılında, Yüzyılın Cerrahı seçildiğini gösteren “Neurosurgery” Dergisinin kapağı (1999;45(5).

Resim 6-8. Prof. Dr. Murat Gökden. “Neuropathologic Evaluation”(2013) ve “Neuropathologic and Neuroradiologic Correlations” (2017) kitapları.

  • İzmirli Prof. Dr. Murat Gökden Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Tıp ve Patoloji uzmanlığı eğitimini bitirdikten sonra, 2000 yılında gittiği ABD’de Arkansas Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde Nöropatoloji Profesörü olmuş ve aynı yerde görevli dünyaca ünlü Türk Beyin Cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in “Nörpatoloji” uzmanlığını yapmıştır (Fotoğraf 6).
  • 2013 yılında, özgün  “Neuropathologic Evaluation” “Nöropatolojik Değerlendirme” (542 sayfa) kitabını (Fotoğraf 7) yazan Prof. Dr. Murat Gökden, 2017 yılında da yine özgün “Neuropathologic and Neuroradiologic CorrelationsNöropatolojik ve Nöroradyolojik ilişki” (481 sayfa) kitabına “Editörlük” yapmıştır (Fotoğraf 8).
  • Bu kitapların ikisi de dünya çapında ses getirmiş ve nöropatoloji alanında en yeni ve güncel bilgiler ile yazılmış,  “ufuk açıcı” ve “orijinal” kitaplardır.
  • Türkiye’de bu kitapların çevirileri yapılabilir. Bunu yapabilecek nitelikli uzmanlarımız bulunmaktadır.
  • Ancak, örneğin “nöropatoloji” gibi çok “sınırlı” ve “incelikli” bir alanda yapılacak Türkçe çeviri kitap kaç kişi tarafından aranacaktır. Bu düzeydeki bilim insanlarının da, bu kitapları okuyup anlayacak düzeyde İngilizce bilgileri zaten vardır. Çünkü bu kitapların içeriği, nöropatoloji alanında, asistanlık, uzmanlık ve üst uzmanlık yapan kişilerce aranacak bilgileri içermektedir.

Sonuç olarak, uluslararası alanda, çağdaş dünya koşullarında (Dijital çağ üniversiteleri) eğitim almak, daha ileri düzeyde bir bilim insanı olmak isteyenler, doğal olarak, bilimsel düşüncenin, eğitimin ve uygulamanın daha ileri olduğu ülkelere gitmektedir. Bu tür bilim insanları, yazdıkları bilimsel kitaplarını uluslararası tıp dili olarak kabul gören dilde, İngilizce yapmaktadır.

Türkçe bilimsel yayınların uluslararası etkinliği ile bilim adamlarımızın çalışma koşulları ve ortamları arasında doğru orantılı bir ilişki vardır.

Son Söz: Türkiye’de üniversitelerimizde,  sağlık eğitimi, uygulaması ve felsefesi geliştikçe, Türk bilim insanlarının ortaya koyacağı Türkçe yazılmış “orijinal” tıp kitaplarının, Türkçeden İngilizceye ya da başka bir yabancı dile çevrilmesi olasıdır.

Bunun gerçekleşmesi için, Türkiye’de tıp eğitiminin ve tıp fakültelerinin, daha çok desteklenmesi, bilimsel araştırma bütçelerinin arttırılması ve gençlerin yeni yöntem ve teknoloji öğrenme ve uygulama olanaklarının özendirici olması, doktorlarımızın daha uzun süreli ve daha nitelikli yurtdışı eğitimlere gönderilmesi gereklidir.

Üniversitelerimizde, daha yeterli, daha bilgili, daha liyakatli yönetimler oluştukça,  çalışma ortamlarında, “yenilikçi”, “girişimci” ve “buluşçu” bilim insanlarına daha çok değer ve söz verildikçe, demokrasi kültürü daha çok geliştikçe, öğretim elemanları arasında “harmoni” sağlandıkça, özetle “dijital çağ üniversitesi” niteliğini kazandıkça, Türkiye’nin tıp eğitimi ve sağlık alanında daha iyi yerlerde olması doğaldır.

----------------

Kaynaklar

  1. Aboussouan C. Avicenna. Courier (The UNESCO Courier: a window open on the World). 1969;22(8/9):38.
  2. Acar HV. Yazılışının 550. Yılında, Cerrahiyetü’l-Haniyye Hakkında Yazılan Türkçe Makaleler. Lokman Hekim 2015;5(2):37-44.
  3. Akbulut U. İbn-i Sina: Doktorların doktoru. https://www.uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2009/11/ibnisina.pdf
  4. Canda, MŞ. “Türkiye’de Nöropatolojinin Gelişimi ‘Dünden Bugüne”, Türkiye Ekopatoloji Dergisi 2005; 11(3):97.
  5. Canda MŞ. Geleceğin Üniversiteleri I, II. Medimağazin, 09.11.2009.
  6. Erdağı B. Anadolu’da yazılmış ilk Türkçe Tıp Kitabı (Hekim Bereket'in Tuhfe-i Mubârizi) (Lubâbü’n-Nuhab). Türkbilig 2001;2:46-54.
  7. Gökden M. Neuropathologic Evaluation. Wolters Kluwer, Philadelphia, 2013;542.
  8. Gökden M, Kumar M (Eds). Neuropathologic and Neuroradiologic Correlations, Cambridge Medicine, Cambridge, 2017;481.
  9. Kesik M. Selçuklular’da Sağlık, Sağlık Kurumları ve Tıp Eğitimi. Tarih Dergisi - Turkish Journal of History 2020;71(1): 115-144.
  10. Kılıçoğlu V. Cerrahiye-i İlhaniye. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basimevi, 1956.
  11. Mantran R (Ç. Tanilli S). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (Histoire de L’empire Ottoman). Türkiye İş Bank Kültür Yay, İstanbul. 2016;992.
  12. Öztek AZ. Sabuncuoğlu Şerefeddin (1385-1468), Amasyalı Şerefeddin. Nobel Medicus 2020;16(3):56-60.
  13. Sabuncuoğlu Ş (Uzel İ), Cerrahiyetü'l-Haniyye, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, III. Dizi, Sayı 15, Ankara: TTK Basımevi, 1992.
  14. Tew JR, John M. M. Gazi Yasargil: Neurosurgery's man of the century. Neurosurgery 1999;45(5): 1010-1014).
  15. UNESCO, Avicenna ( 980 - 1037 ). To mark the 1000th birth anniversary. https://en.unesco.org › mediabank.
  16. Ünver AS. İstanbul’un Zabtından Sonra Türklerde Tıbbî Tekâmüle Bir Bakış. Vakıflar Dergisi 1938;1(1):71-81
  17. Ünver AS. Beş asırlık tıbbi bir kitabımız. Cerrahname. İstanbul: İstanbul Belediyesi İstatistik ve Neşriyat Müdürlüğü; 1931.
  18. Ünver AS.  Anadolu Selçuklularında Sağlık hizmetleri. Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara. 1972.
  19. MT. Enfes bir kitap. Cumhuriyet 1931;Tem 23;s. 4
Yorumlar (6)
Ceyhun Balcı 3 yıl önce
Çok güzel ve öğretici bir derleme olmuş.
Önder 3 yıl önce
Yüreğinize sağlık hocam.
Nurten Irmak Varılsüha 3 yıl önce
Çok değerli bilgiler. Teşekkürler hocam.
Pınar Karabağlı 3 yıl önce
Hocam çok güzel özetlemişsiniz
Çok yararlandım. Teşekkür ederim
Prof. Dr. Nasuhi Engin AYDIN/Ankara 3 yıl önce
Cok degerli Profesor Serefettin CANDA hocamizi bu kiymetli yaziyi bizle paylastigi icin tebrik ederiz, ellerinize saglik, cok tesekkurler
Vahdet 3 yıl önce
Teşekkürler
12
parçalı az bulutlu
banner17
Günün Karikatürü Tümü
Günün Anketi Tümü
Bergama İl Olmalı mı?
Bergama İl Olmalı mı?
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 29 74
2. Fenerbahçe 29 71
3. Samsunspor 30 51
4. Beşiktaş 29 48
5. Eyüpspor 29 47
6. Başakşehir 29 45
7. Gaziantep FK 29 42
8. Antalyaspor 30 40
9. Trabzonspor 29 39
10. Göztepe 29 39
11. Kasımpaşa 30 39
12. Konyaspor 30 37
13. Kayserispor 29 36
14. Bodrum FK 30 34
15. Rizespor 29 34
16. Sivasspor 30 31
17. Alanyaspor 29 31
18. Hatayspor 29 19
19. A.Demirspor 28 -2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 33 66
2. Karagümrük 34 60
3. Gençlerbirliği 34 58
4. Erzurumspor 33 55
5. Bandırmaspor 33 55
6. İstanbulspor 34 52
7. Keçiörengücü 34 51
8. Ahlatçı Çorum FK 34 51
9. Amed Sportif 34 51
10. Boluspor 34 49
11. Iğdır FK 33 48
12. Esenler Erokspor 33 48
13. Ümraniye 33 47
14. Pendikspor 34 45
15. Sakaryaspor 34 45
16. Ankaragücü 34 39
17. Manisa FK 34 38
18. Şanlıurfaspor 34 37
19. Adanaspor 33 27
20. Yeni Malatyaspor 33 -21
Takımlar O P
1. Liverpool 32 76
2. Arsenal 32 63
3. Nottingham Forest 32 57
4. Newcastle 31 56
5. M.City 32 55
6. Chelsea 32 54
7. Aston Villa 32 54
8. Fulham 31 48
9. Brighton 32 48
10. Bournemouth 31 45
11. Brentford 32 43
12. Crystal Palace 31 43
13. Everton 32 38
14. M. United 32 38
15. Tottenham 32 37
16. Wolves 32 35
17. West Ham United 32 35
18. Ipswich Town 32 21
19. Leicester City 32 18
20. Southampton 32 10
Takımlar O P
1. Barcelona 31 70
2. Real Madrid 31 66
3. Atletico Madrid 30 60
4. Athletic Bilbao 31 57
5. Villarreal 30 51
6. Real Betis 31 48
7. Celta Vigo 31 43
8. Mallorca 31 43
9. Real Sociedad 31 41
10. Rayo Vallecano 31 40
11. Getafe 31 39
12. Osasuna 31 38
13. Valencia 31 37
14. Sevilla 31 36
15. Espanyol 30 35
16. Girona 31 34
17. Deportivo Alaves 31 30
18. Las Palmas 31 29
19. Leganes 31 28
20. Real Valladolid 30 16

Gelişmelerden Haberdar Olun

@