Hikâyesiniuzun uzadıya yazmayacağım ki, 19. yüzyılın ortalarındaki büyük bir direnişe karşı örülen yangın duvarından aşamayan 129 tekstil işçisi kadının anısınadır tüm 8 Mart etkinlikleri… Ve elbet ki, tüm dünya kadınlarının erkeğe sadece eş değil, her şeyiyle eşit olduğunun da haykırıldığı ve ilan edildiği gündür.
Ancak enteresandır; söz konusu eşitliği 21. yüzyılın ilk çeyreği sonlarında olan 2021 yılında dahi tartışır haldeyiz. Aslında tartışanlar bir kısım erkeklerdir; vurdumduymaz davranış ve bunların sonucunda da, bizler de bu tartışmaya dâhil oluruz.
Emekçi kadın;
Yalnızca evde her türlü ev işi ile uğraşan mıdır? Ya da önlüğünü giyinip, fabrikada, atölyede, üretim tezgâhında çalışan mıdır? Tarlada çapaya ve hasada giden, ağaçtan toplayan, kasalayan mıdır sadece? Farklı bir görüntü çizerek, pırıl pırıl kıyafetler giymesine ve gayet bakımlı olmasına rağmen masa başında dirsek çürüten midir? Kimi zaman eğiten, öğreten, anlatan, yazan mıdır?
Hepsidir ve daha fazlasıdır kadın; anadır, bacıdır, kardeştir, eştir…
Bir de yukarıdaki emek gruplarına ek olarak sporcudur; kimi zaman sporcu, kimi zaman da sporcu eğitenidir.Gelin, birlikte, spor grubundaki emekçi kadınlarımızın sorunlarına kısaca göz atalım;
Olmazsa olmazımız futbol ile başlayalım;
Kadınlarımızın futbol ligleri amatör olarak değerlendiriliyor maalesef… Düşünün, aynı ölçülerdeki futbol sahasında, erkek futboluyla aynı olan 5 numara futbol topu ile ve tamamen aynı ekipmanlarla maça çıkacaksınız. Hatta tüm kurallar da aynı olacak. Ama erkek ligi süper lig ve profesyonel, kadın süper ligi amatör!Hala amatörler yani! Nerede eşitlik? Bu yıla özel, en büyük sıkıntıları ise, virüs salgını gerekçesiyle 14 Mart 2020 tarihinden beri müsabaka yapamamaları… Nerede eşitlik?
Salonda mücadele eden basketbolcu, voleybolcu ve hentbolcu kadınlar ile bireysel yarışan ve salgın yasakları getirilmeyen bazı spor dallarında yarışan kadınlar daha şanslılar, futbolcu hemcinslerine göre… Sadece geçen yıl tüm lig müsabakaları yarım kalmıştı. Bu sezon mücadelelerine devam ediyorlar.
Ancak, tüm sporcu kadınlarımızın ortak sıkıntısıdır ki, spor yaptıkları kıyafetlerine ve içindekine bakan çirkin ve ahlaksız gözlerdir bu ortak sıkıntının sebebi! Bu gözlerin varlığı veya olası varlığı sebebiyle kaç kadının spor hayatı, daha başlamadan bitmiştir biliyor muyuz? Ya da kaç kadın, kendi yeteneğini bu pis gözler yüzünden tam olarak yansıtamamıştır sizce? Ya da’lar da, sayılar da, inanın uzar gider!
Arkadaş, maça etekle ve hatta uzun etekle çıkılmaz, joggingkısaca cog dediğimiz,entari ile atılmaz, bluz ve kumaş pantolon ile hiçbir kadın parkede basketbol, voleybol ve hentbol oynayamaz.Tüm spor etkinliklerinin kendine has ve üniforması diyebileceğimiz sporcu kıyafetleri vardır ve bunlar giysi olarak tercih edilmek zorundadır.
Neticede, eksiksiz tüm spor dallarının kıyafetleri elbet ki sporcuyu ve eğitmenini rahat hissettirir olmalı ve mücadelesinde kendisine destek de olabilmelidir. Ve sebebi ne olursa olsun, kadın sporcularımızı izlerken, yaptıkları spor dalını; ki onlar da emek vermektedirler ve emekçidirler, saygı duyarak izlemeli…
Siz hiç; herhangi birinin, herhangi bir erkek müsabakasını izlerken, oyuncunun şort boyuna, formasının darlığına ya da herhangi bir uzvunun zarafetine bakıldığına şahit oldunuz mu? Sadece “8 Mart’ı kutluyorum” demekle olmaz; kötü gözle de bakmayacaksın, saygı duyacaksın, seveceksin, baş tacı edeceksinve hatta İstanbul Sözleşmesinin uygulanması için ısrarcı olacaksın. İşte o gün; kadınıma her gün 8 Mart!