“Sakın vazgeçme. Eğer sen vazgeçersen, hak etmeyen biri kazanacak.”
Bob Marley
***
Cumhuriyet tarihinin en kritik seçiminin ilk aşaması tamamlandı. Milletvekili seçimi sonuçlanır iken cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Seçimin genel değerlendirmesi elbet ki yapılmalı. Değerlendirmenin cumhurbaşkanlığı seçimi tamamlandıktan sonra yapılması bütünlük açısından önemli.
Bu bağlamda değerlendirmeyi sonraya bırakıp önümüzdeki on günde ve seçimim kazanılması doğrultusunda neler yapılması gerektiği üzerinde odaklanmanın gerekliliği açıktır.
Öncelikle belirtilmesi gereken AKP’nin inişe geçtiğini görmek gerekir. Milletvekili seçimlerinde %35,49 oy alarak 2002’de aldığı oy oranına kadar gerilemiştir. Aynı şekilde cumhurbaşkanlığı seçiminde de ilk kez %50’nin altına düşmüştür. Yani seçimin esas kaybedeni AKP’dir. Ayrıca “Cumhur ittifakı”nın tamamının aldığı oy %45 bandındadır. Ve toplumsal muhalefet ise %55 bandındadır. Toplumun yarıdan fazlası “Tek Adam Rejimi”ne ‘HAYIR’ demektedir.
Bu durum hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem gelecek açısından önemlidir. Bu bağlamda motivasyonu düşürmek değil tam aksine daha da yükselterek ikinci turu kazanmak hedefine kilitlenilmelidir.
NE YAPMALI…
Akıldan çıkarılmaması gereken Hüda Par, YRP’li “Cumhur İttifakı”nın cumhuriyet tarihinin en gerici en bağnaz, en ırkçı, ultra milliyetçi, en kadın düşmanı ve faşist bir ittifak olduğudur.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu ittifak tarafından kazanılması durumunda, gericiliğin ve ırkçılığın yükselmesi, mülteci/göçmen düşmanlığı, dinci şer-i kuralların her boyutta uygulanmak istenmesi ülkede çok tehlikeli bir zeminin oluşmasını getirecektir. Bu nedenle “daha karanlık mı, aydınlığa kapı aralamak mı?” diye sormuştuk. Ve ikinci turun toplumsal muhalefet tarafından kaybedilmesi “daha karanlık” bir döneme girilmesinin başlangıcı olacaktır.
Biliyoruz ki, bu ülkede çoğunluk aydınlıktan yana olanlardır. 22 yıllık iktidarları sürecinde toplumun yarıdan fazlasını teslim alamadıkları gibi her geçen yıl kendileri erimiş, demokratik yöntemler dışında yönetme biçimleriyle iktidarlarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Tüm bu nedenlerle umutsuzluğa düşmemeli, moral ve motivasyonumuzu bozmamalı, yoğun bir çalışma içine girilmelidir.
ANLATACAĞIZ… ANLATACAĞIZ…
Birinci turun kazanılamamasının bir nedeni, siyasi iktidarın tüm yalan, baskı, zor ve hileye dayalı yaptıkları ve propagandaları ise diğer nedeni kendimizi yeterince anlatamamak veya anlaşılamamak olduğunun altını çizmek gerekir.
Bu bağlamda bu 12 günde öncelikle odaklanılması gereken siyasi iktidarın uygulamalarından en fazla etkilenen, zarar gören ve ikinci varlık kabul edilerek ezilen, görevi çocuk doğurmaya indirgenerek eve hapsedilmek istenen kadınlara yönelik çalışmalardır.
İkinci olarak; geleceksizleştirilen, diplomalı işsizliğe terk edilen gençliktir.
Yine kadınlar ve gençlikle birlikte umudunu yitirmiş ve değişimin olmayacağını düşünerek sandığa gitmeyen kesimdir. Açıklanan rakamlara göre 7 milyon olan bu kitle tek başına seçim sonuçlarını değiştirebilme potansiyeli taşımaktadır. Bu bağlamda oy kullanmayan kişiler, haneler tek tek tespit edilerek ziyaret edilmeli, ‘oy kullanma’ya ikna edilmeli ve sandığa taşınmalıdır.
Ayrıca, Sinan Oğan ile bir pazarlık değil, oy verenler üzerinde çalışmalar yürütülmelidir.
Bütün bunlarla birlikte bir önemli nokta toplumsal muhalefet güçlerinin birbirini suçlayan değerlendirmelerden bu aşamada uzak durmalarıdır. “Cumhur ittifakı”nın kazanmasını istemeyen tüm kesimler “tek hedef”li “çok merkez’li çalışmayı kesintisiz sürdürmelidir.
Tüm çalışmaları kesintisiz ve yoğunlaşarak sürdürmemize karşın istediğimiz sonucu elde edemezsek bile bu güzelim ülkeyi aydınlığa çıkarmaktan vaz mı geçeceğiz? İşte tam bu noktada yazının başındaki Bob Marley’in “Sakın vazgeçme. Eğer sen vazgeçersen hak etmeyen biri kazanacak.” diyerek özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik, bağımsızlık yolunda meşru/demokratik mücadelemizi sürdüreceğiz. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğinin çalınması ve karartılmasına izin vermeyeceğiz.