"Kuvvet-i ilmi ve sırrı tevhidi gerçekleştirip, milletlerin, mezheplerin kanunlarını iptal edeceğiz’’ diyor Şeyh Bedrettin...
Ve Tuncel Kurtiz hatırlatıyordu “Çağımız için bir ayin”de;
“Kolay kolay öldürülemiyor düşünceler
İnsan bir nefes
Üretirken nefes, yaşarken nefes
Ama bütün insanlar nefes alıp veremiyor.
Kimse kimsenin nefesini duymuyor
Bir kargaşa içinde herkes
Gaddarlık ve zulüm yaşanıyor
Bu olup bitenlere, bu insanlar daha fazla dayanamayacaklar...
Kolay kolay öldürülemiyor düşünceler
Kulaktan kulağa yine de yaşıyor.”
****
Serçenin
öyküsünü
bilir misiniz?
Y. Bekir Yurdakul anlatsın öyleyse;
“Kaza mıdır, kundaklama var mıdır bilinmez, doğanın çiçek açtığı, insanın hayvanın soluk aldığı, börtü böceğin yurdu ormanda yangın çıkar. Çevredeki bir göletten ormana gidip gelmekte olan bir serçe (masalların konuşan kuşudur bu)
‘Ne yapsam?’
- Umarsızlığına tutsak insanoğlunun
- Nereye kaçsak?
- Yüreksizliğinde yitip giden hayvan oğlunun gözünden kaçmaz; bir ağız olup sorarlar:
- Sen ne yaptığını sanıyorsun? Söylesene...
Serçe sakin, ağırbaşlı, yaptığının bilincinde olmanın onuruyla yanıtlar:
- Gagamla su taşıyıp, alevlerin üstüne boşaltıyorum...
- Gagadan taşınan suyla şu koca yangın söner mi hiç? Şaşkın kuş! kıkırdamalarına serçenin yanıtı tokat gibi iner:
- Ben elimden geleni yapıyorum ya!”
****
Sahil şeridinde ateş düşmeyen orman kalmamış, memleket cehenneme dönmüşken devleti yöneten hükümet ve yönettikleri tüm kurumların birer birer çöktüğünü görmek; çaresizliğimizi daha da büyütmüş, acımızı katlamıştır.
Dünyaya kafa tuttuklarını öne sürenlerin sesinin soluğunun kesildiğini görmek, hiçbir hata karşısında sorumluluk duymamalarına
bu süreçte de şahit olmak, halkı kendi çözüm yollarını aramaya mecbur bırakmaktadır.
Büyük bir yangının içinde kendilerine uzanacak daha etkin bir çözüm bekleyen halkın ormanına düşen yangın kadar yüreğine düşen yangın da gittikçe büyümektedir.
Türkiye’nin ciğerleri yanarken, yangın söndürme uçaklarının yok sayılması, orman yangınlarının sık yaşandığı memlekette mücadele için yangın söndürme sistemlerine gerekli yatırımın yapılmaması, bugün gelinen noktada memleketi büyük bir çaresizliğin içine itmiştir.
Türkiye’nin ciğerlerine düşen bu ateş dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı yakıp yok ederken, yeryüzüne en büyük acıyı yaşatmaktadır…
Hükümetin sorumluluktan ve utanma duygusundan uzak tavrına karşı, halkın, itfaiye çalışanlarının, Türkiye’nin dört bir yanından yangına su taşıyan belediye işçilerinin, Azerbaycan’dan uzanan yardım elinin, Türkiye’nin tüm illerinden harekete geçen, tırlarla yardım götüren STK’lar, sanatçısı, sporcusu, öğretmeni, gazetecisi bir serçe misali yangına su taşıyan birlik olmayı başarmış bu halk küllerinden yeniden diriltecektir tohumunu…
Toprağın rahminden yeniden fışkıracaktır bereketi…
Işık taşıyan eller değişse de, taşıdıkları ışık ölümsüzleşecektir.
****
Bu coğrafyanın yana yana yok olacağını düşünenler, o yangınlardan korkunun ve baskının zincirlerini kırmış birlik ve beraberlik içinde yeniden ayağa kalkmış bir halkı bulacaktır.
Çünkü küllerinden hep yeniden doğacak ölümsüz bir ışık taşıyoruz içimizde.