Koyunların memleketimizin küçükbaş hayvanları arasında çok müstesna bir yeri olduğu tartışılmaz. Öyle ki, bu küçük ve yumuşak başlı hayvanlar folklorumuza övücü ifadelerle girmeyi başarmışlardır.
Yani, Hintlilerin ineği varsa, bizim de koyunumuz var. Dahası, koyun (ya da kuzu) gibi olmak, kimi zaman insan için de gurur duyulacak bir meziyet gibi gösterilir bizde. Atasözlerimizde bile bu mübarek hayvan hep bir değer ölçüsü yapılır. “Koyunun olmadığı yerde keçilere Abdurrahman Çelebi derler” atasözümüz mesela. Bu atasözü bizde her dönemde ve her yerde geçerlidir. Ve bana da günümüzde siyaset sahnesinde lider diye dolananları hatırlatır hep nedense…
Bir başka atasözümüz de, “koyunun kuyruğu var, örter” olup, bugünlerde pek yaygınlaşmış haldedir. “Mühim şahsiyetlerin rezilliklerini örtmesi kolaydır, çünkü parası var” anlamında kullanılır. Nedense bu söz de bana rüşvetçi, vurguncu ve hortumcular ile onlarla kolkola girip yolsuzluklara bulaşmış, hatta yolsuzluk yapmış politikacılarımızın kendilerini her zaman aklayabilmelerini hatırlatır.
Ve politikacılarımızın, hele de iktidar olduklarında, yaptıkları yolsuzluk ve vurgun olaylarından kendilerini koruyabilmek için “dokunulmazlık” kalkanına sığınmaları da bu atasözümüzü pek güzel anlatır. Takdir edersiniz ki, bu da durumumuzu tarih boyunca değişmeden özetleyebilen ender atasözlerimizdendir…
Kimileri “koyun gibi milletiz” diye koyunları aşağılasa da, sessiz çoğunluk olarak binlerce yıldır kendilerine uyguladığımız her türlü zulme rağmen, nesillerini koruyabilmeyi başarmışlardır.
Aşık Veysel, “kim okurdu kim yazardı/ bu düğümü kim çözerdi/ koyun kurt ile gezerdi/ fikir başka başka olmasa” diyerek, demokrasi tanımı yaparken de bu mübarek ve müstesna hayvana yer vermiştir. Tabi o zamanlardan beri fikir bir türlü başka başka olamadığından koyunlar da kurtlara yem olmaya devam etmişlerdir. Yılın 11 ayında geyik muhabbeti yapıp, geri kalan 1 ayını da koyun muhabbeti ile geçirdiğimizden herhalde, bu yazı çıkıverdi ortaya. Şimdi o mübarek bayram da geldiğinden, koyun muhabbeti de yayılmaya başladı her yanda.
Yine koyunları kurban edeceğiz.
Bu konuda kimsenin bir anlaşmazlığı yok.
Eti senin, kemiği benim.
Ama ya gerisi? Yani, derisi kimin?
İşte asıl anlaşmazlık burada, deri meselesinde çıkıyor!
Öyle ki, devlet bile bu konuya el atmak zorunda kalıyor!
Aslına bakarsanız, kullandığı oyunun pusulasını bile kime ve nereye vereceğini doğru dürüst bilemeyen yurttaşların kestiği koyunun postunu ne yapacağına devletin karışmasına ben hiç şaşırmıyorum.
Ama galiba son yıllarda ilk kez böyle bir dert olmayacak. Son ekonomik krizle birlikte koyunların yanına yaklaşabilecek babayiğit pek kalmamış çünkü. Koyun fiyatları el yakıyormuş. Ve bu kez anlaşılan, bizim yerimize koyunlar bayram yapacak.
Kesilen kurbanlar, inanışa göre, günahların bağışlanması için. İyi de, ne olacak şimdi? “Koyunun kuyruğu var, örter” sözünü andırırcasına, parayı basan günahını sildirecek mi, politikamızın işleyişinde olduğu gibi?
Evet, bayram geliyor işte.
Artık siz de bir karar verin.
Koyun alıp almamakta serbestsiniz.
Cebinize güveniyorsanız, günahınızı sildirirsiniz.
Benden söylemesi.
Ne de olsa “her koyun kendi bacağından asılır”, değil mi?