Giysilerimi paylaştılar,
Libasım üzerine kura çektiler.”
(Çarmıhın önünde İsa)
“Bunları askerler yaptı. İsa'nın çarmıhının yanında annesi, teyzesi, Kleopas'ın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu. İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yanında olduğunu görünce annesine 'İşte oğlun' dedi. Sonra öğrenciye 'İşte Annen' dedi. O andan sonra öğrenci, İsa'nın annesini kendi evine aldı.
(Yuhanna'ya göre İncil, Bab 19)
İsa'nın, çarmıhını (cıhar: dört, mıh: çivi) Golgota (Kafatası) tepesinde söylediği son sözleri de biliyoruz.
Tanrı'nın oğlu olduğunu inkar etmediği için bile bile ölüme giderken şöyle dedi:
-Baba, onları bağışla, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Ardından:
-Sana doğrusunu söyleyeyim, sen Cennet'te benimle olacaksın.
Öleceğini anlayınca:
-Elohi Elohi, lema şavaktani? (Tanrım, Tanrım, beni niçin terkettin?)
Sonra:
-Susadım..
ve şarabı tadınca:
-Consumatum est! (Tamamlandı) dedi.
Yuhanna (Ermiş İoannes, Sen Jan), İsa'nın kendisine verdiği kutsal emaneti ve Mecdelli Meryem'i (Maria Magdalena), kargaşa içindeki Kudüs'te bırakamazdı. Onları yanına alıp, uzun ve maceralı bir yolculukla özgürlükler ülkesi İoania'nın (İyonya) büyük şehri Efes'e geldiler. Şehre yeterince yakın ve gerektiğince uzak, güvenli bir yere yerleştiler.
Yirminci Yüzyılın Röportaj Kraliçesi, dünya ölçüsünde ilgiye mazhar olmuş “Doğmamış Çocuğa Mektup” romanının yazarı Oriana Fallaçi'ye sordular:
-Tarihteki kişilerden hangileriyle röportaj yapmak isterdin?
Bu hırçın gazeteci; Homeros, Büyük İskender ile Hz. Meryem'in (Maria) adlarını verdi.
Aynı soruyu bana sorsalardı, söyleyeceğim adlardan birisi mutlaka Mecdelli Meryem (Maria Magdalena) olurdu.
Ona soracağım ilk soru şu olurdu:
-İsa ile ilişkinizin aslı-astarı?
Eminim o bana şu cevabı verirdi:
-Ben onu yoldan çıkarmak için yanaştım, o beni yola getirdi...
Gerçekten öyle oldu. Ünü yaygın bir yaşam kadını olduğu halde, İsa'nın girdiği Tek Tanrı fikrini benimsemiş ve kısa zamanda azize (ermiş) mertebesine yükselmişti.
(Gel de Ophornius'u anımsama. O da, İsa yoluna girdikten sonra, eski kulağı kesikler ardını bırakmayınca Allah'a, kendisini çirkinleştirmesi için tazarruda bulunması (içten ve ısrarlı yakarı) üzerine Tanrı bu dileğini yerine getirmişti. Bu kadının erkek gibi sakallı resmi, Göreme'deki kilisenin duvarında görülmektedir.)
Yuhanna, Hz. Meryem ve Mecdelli Meryem, Bülbül Dağı'nın Efes'e yürüyüş mesafesinde bulunan Panaya Kapulu'da 10 yıl kadar yaşadılar. Ömrü boyunca doğduğu kentten dışarı adım atmamış olan kötürüm Alman rahibesi Anna Katerina Emmerich'in bir dizi rüyalarda gördüğü, Meryem'in Efes'teki yaşamı, bilimsel araştırmalarla doğrulandı.
Meryem'in cenazesi, inanmış Hıristiyanların omzunda, gün doğarken evinden alınıp, tam öğle vakti varılan yerde toprağa verildi. (Bu yeri, zamanın Selçuk Belediye Başkanı Dr. Cahit Tanman, Efes'i ziyaret eden iki Papa'ya göterdi. Papalar, “İnsanlık henüz buna hazır değil” diyerek mezarın yerini açıklamadılar.)
Mecdelli Meryem de Efes'te öldü ve uygun bir yere gömüldü. Hıristiyanlığa giren Efes'lilerden bir çok kişi de, onun yakınına gömülmeyi tercih ettiler.
Burada bir sırrı sizinle paylaşayım:
Sezgileri bilimsel gibi gerçekçi olan Halikarnas Balıkçısı bir gün bana dedi ki:
-Şadan, Yedi Uyuyanlar'daki mağaralardan birinde Maria Magdalena'nın adını okudum. Yazı silinmek üzere. Yakında büsbütün silinecek. Bu konuya sahip çık!..
Hıristiyanlığın ilk yıllarında bir aziz veya azize adına, onun gitmediği yerde kutsal yapı yapılamazdı. Sen Jan bazilikası bu İncil yazarının, Meryem Kilisesi İsa'nın anasının, Maria Magdalena mezarı da bu azizenin Efes'te yaşadıklarının kanıtıdır.
İki Maria (Türkçe adlarıyla Meryem), bugünkü Meryem Ana evinden yarım günlük yürüyüş mesafesine uygun bir yere gömüldüler. Hz. Meryem'in üzerinde, İsa'yı doğurduğu zamanki entarisi ve yanında, 12 havarinin adlarının yazıldığı bronz bir levha olduğuna inanılıyor.
Sözün özü, Hıristiyanlığın bu en mukaddes iki kadını, bizim topraklarımızda yatıyor.
Gömülü oldukları yeri açıklarsak, iki güne kalmaz, oraları talan edilir.
Bırakalım, rahat rahat uyusunlar...