1970li yıllarda Ege Bölgesi’ni kapsayacak boyutta haftalık bir spor dergisi çıkarılması yolunda çalışmalar yaparken yazı işleri müdürlüğü teklifi almıştım.
Formel ve teknik şartlarda anlaşırken bir talebim olmuştu.
Derginin adı "Merhaba Spor" olacaktı!
Talebim kabul görmüş, daha önceleri yazdığım gazete ve dergilerdeki köşemin logosu olan "Merhaba", bu kez yönettiğim derginin adı olmuştu.
*****
Sözcük olarak başlı başına bir zenginliği, diriliği, güçlülüğü vardı "Merhaba"nın.
Bu sözü sadece köşe yazılarımın logosu olarak değil, hayatın her bir alanında, söyleşilerde, genel kurullarda, miting alanlarında da kullanıyordum, söze başlarken…
Halikarnas Balıkçısı’nın "Merhaba"sı bayrak oluyordu yani...
*****
Yıllar geçti.
90’lı yılların ortalarında Evrensel’de yazmaya başlayınca köşemin logosu yine "Merhaba"ydı.
Gün geldi yazın ve yaşam dünyamızın "Can Baba"sı da Evrensel’de yazmaya başlamıştı.
Evrensel’de Can Yücel Baba'nın köşesinin logosu da ''Merhaba'' olunca haddimi bilmiş, spor sayfasından seslendiğim için "Merhaba Spor" demeye başlamıştım.
*****
Yazın, basın dünyamızın devlerinden Can Yücel şiirimizin uslanmaz çocuğudur.
Şiirleri doğallık barındırır, lirik şiirleri bir başka güzeldir.
Kara mizahı, argoyu, halk dilini kullanmak; onun özellikleridir.
Bu özellikleri ile de Türk şiirinin "Picasso"su olmuştur.
Şekspir ve İngiliz şairlerinden yaptığı çeviriler, asıllarından da güzel olmuş, günlük gazete ve dergilerdeki köşe yazıları ile en çok okunan yazarlar arasına girmiştir.
*****
Bir Can Baba’lı anekdotu paylaşalım, Sıddık Akbayır’dan;
Türkiye Yazarlar Sendikası(TYS), 12 Eylül’den sonra ilk genel kurulunu İstanbul'da yapmaktadır.
Sivas kıyımında yakılan şair Behçet Aysan Ankara’dan gelmiştir.
Can Baba, Aysan, Erdal Alova ve Refik Durbaş kongreden çıkarlar.
Niyetleri birkaç kadeh parlatıp Aysan’ı Ankara’ya yolcu etmektir.
Cağaloğlu’nda bir taksiye binerler.
Tam vilayetin önüne geldiklerinde
Can Baba camı aralar; başlar 12 Eylül generalleri üzerine bağırıp çağırmaya.
Şoför, hemen el frenini çeker!
12 Eylül günleridir ya, "Sen" der "Böyle nasıl konuşursun devlet büyükleri hakkında?"
Can Baba, yüzünü masumiyet tülüyle süsleyerek,
"Ben" der, "Samsun’un Kavak ilçesinde bir imamdım, beni işten attılar; ne hakları vardı buna?"
Şoför yumuşar, yola koyulurlar yeniden.
Ve Gar Lokantası önüne gelirler.
Taksi ücretini vereceklerdir.
Şoför, Can Baba’ya sarılır: "Hoca efendi senden de mi para alacağız" diyerek yolcularını uğurlar.
"Şairin İmamı" Can Baba!..
*****
Can Baba’lı bir anıdan daha söz edelim mi?
29 yıl önce ODTÜ’de "68 Kuşağı" konulu bir panelin konuşmacılarındandır.
Alkol almadan asla çıkmaz ya böyle toplantılara.
Coşkuyu görmüş salonda, iyice keyiflenmiştir.
Sözü alınca Deniz’lere getirmiş konuyu, ana avrat küfür etmeye başlamıştır.
Küfürlere dayanamayan bir kadın akademisyen
kendisini uyarınca şu karşılığı vermiş ve salon alkıştan inlemiştir;
"Küfür burjuvanın ağzında lağım çukuru, işçinin dilinde umut çiçeğidir!.."
*****
Mümkün olduğunca da her greve koşmuş,
emek düşmanlarına sövmüş, anında "Şair Grev Gözcüsü"
gömleğini giymiştir Can Baba.
Gömlekli o fotoğrafı çok ünlüdür…
*****
Hayata bakışı şiirini beslemiş, şiirleri hayata
bakış açısı ile toplumun özlemini dile getirmiştir.
Toplumcu tanınıp sevilen, az görülen şairlerden olmuş,
halkın beğenisi şiirlerini beslerken sıcakkanlı
yapısıyla hemen her yaştan, herkesle kolayca
dostluk kurabilmiş, bu nedenle de anasının
ak sütü gibi "Can Baba"lığı hak etmiştir.
"Devrimci romantikliği"de!..
*****
Korona belâsıyla kavgamızı sürdürdüğümüz şu günlerde
"72.Hariciye Koğuşum"da bugün 34.günüm!
Tecritten sesleniyorum;
"Bugün görüş günümüz.
Dost kardeş birarada.
Telden tele.
Mendil salla el salla.
Merhaba Can Baba Merhaba!.."