Hani nasıl başlıyordu o gözlerimizi dolduran türkü, Fikret Kızılok’un
besteleyip ünlendirdiği, Cem Karaca’nın da Rahmi Saltuk’un da söylediği;
Hani "Arkadaş"ta Yılmaz Güney ve
Melike Demirağ’ın dillendirdiği Ahmed Arif "olağanüstü" şiir;
"Terketmedi Sevdan Beni"
Sürüyordu aynı güzellikte; "Aç kaldım susuz kaldım/
Terketmedi sevdan beni…"
Ve bir dolu anlatılması gerekenler, birkaç
dizede toplanıp çıkıyordu ortaya bir türküde…
Bir yaşamın bir kavga dolu yaşamın belirlediği,
kavganın sevda olarak güzellendiği bir türkü alıp
candamarlarından vuruyordu insanı…
Yaşamın dayattığı tüm konumlarda ve bilimde ve
sanatta ve sporda "hain karanlık gecelerde"
verilen uğraşların kavgaların türkülerde dile
gelmesi sarıp götürüyordu insanı…
****
Bir dolu namussuzun, bir dolu çıkarcının
dolayınızda dolaşıp durduğunu görünce,
bir güzel düşünce, bir güzel kavga, bir güzel
türkü ile mutluluğu yakalayabilirdi insan…
Doğallıkla; "paslanmaz yürekli"ydi o insan…
Nerde, nasıl ve ne durumda olursanız olun,
bir başka insanı satmadıktan , kendinizi
satmadıktan sonra, o türküler, o düşünceler
sevda gibidirler; terketmez insanı!
Bir gün "tek başına" da kalsanız, ama içeride,
ama dışarıda, ama aç, ama susuz ve de tütünsüz, derseniz ki;
"Terketmedi Sevdan Beni", insansınız.
Hani nasıl başlıyordu o türkü:
"terketmedi sevdan beni" ve yürüyordu her birimizin yüreğine;
"Aç kaldım, susuz kaldım/ Terketmedi sevdan beni"
****
Korona günlerinde…
Şu "kesin tecrit" günlerimden….
"72.Hariciye Koğuşu"mdan hepinize;
MERHABA…
Dostlarım benim...
****
Attila İlhan’ın, "Kaptanımın" dediği gibi;
"Ben ölsem bile beni dağbaşlarına
tek başıma gömseler bile ben hiç yalnız
kalmayacağım bizim taraftan hiç kimse yalnız kalmayacak!"
"Terketmedi Sevdan-ız Beni…
Terketmedi!..