Geçen hafta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutladık. Kutlu olsun!
8 Mart 1857'de Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin kadın işçi, daha iyi koşullarda çalışmak için greve başladılar. Polisin işçilere saldırması ardından kadın işçilerin fabrikaya kilitlendi.
Kadınlar içeriye kilitlenmiş vaziyetteyken çıkan yangın tam bir katliam yaşanmasına sebep oldu. İşçiler fabrikanın önünde kurulan barikatlar sebebiyle yangından kaçamadılar. Tüm bu olaylar silsilesi ardından haklarını arayan 120 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10 bini aşkın kişi katıldı.
İşte o işçi kadınların bugünkü nesli onların bu mücadelesini sırtlandı. Bir çok kadın demokrasi ve özgürlük mücadelesinde öne çıktı. Bugün size bu kadınlardan üçünden söz edeceğim. Bu üç kadının ortak özelliği üçünün de doktor olması ve toplumsal muhalefette lider olmalarıdır.
Bu üç kadın liderden birincisi DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları) genel başkanı Arzu Çerkezoğlu'dur. Arzu Hanım Patoloji uzmanıdır. Hekimlik mesleğini bir kenara bırakmış, hayatını işçi hakları mücadelesine adamış bir kadın liderdir.
İkinci hekim ve kadın lider Canan Kaftancıoğlu'dur. Halen CHP İstanbul İl Başkanlığı yapan Canan Hanım Adli Tıp Uzmanıdır. Canan Hanım'ın İstanbul Belediye Başkanlığını CHP'nin kazanmasındaki rolünü dost-düşman herkes bilir. Bu nedenle demokrasi taraftarı dostlarınca sevildiği kadar, düşmanları tarafından da o kadar sevilmeyen bir kadın liderdir. Canan Hanım'ın demokrasi karşıtlarınca sevilmemesinin bir nedeni de, 12 Eylül arifesinde "solcu olduğu için öldürdüğünü" söyleyen bir faşist tarafından evinin önünde öldürülen TRT program yapımcısı Ümit Kaftancıoğlu'nun gelini olmasıdır.
Emek mücadelesinin üçüncü kadın doktor lideri Şebnem Korur Fincancı'dır. Şebnem Hanım Adli Tıp Öğretim Üyesidir. Şebnem Hanım mesleki ömrünü işkenceyle mücadeleye adadı ve Türkiye’nin bu konuda kilometre taşlarından birisi oldu. Türkiye’de işkencenin yaygın olduğu ve yetkililerin işkencenin üstünü örttüğü 1990'larda, işkenceyi saptayan raporlar verdikçe ve tıp etiği üzerine yazılar yazdıkça, baskı ve engellemelerle karşılaştı.
1999’da, Birleşmiş Milletler tarafından işkencenin saptanmasında uluslararası standart kılavuz olarak kabul edilen İstanbul Protokolü belgesinin oluşturucuları arasında yer aldı; daha sonra, protokolün uygulanması hakkında çeşitli ülkelerde eğitimler verdi.
Halen Türk Tabipler Birliği Başkanlığı görevini yürütüyor. Sağlık emekçilerinin hakları ve halkın sağlık hakları için mücadele ediyor.
***
Kadınların liderliği, öncülüğü sadece emek ve demokrasi mücadelesi için geçerli değil. Nasıl ki emeğin hakları için mücadele eden böyle hekim liderler varsa, karşılarında sermayenin emek sömürüsünü sürdürmesi için çalışan kadın liderler de vardır. Bunların başında ABD emperyalizminin ekonomi bakanı Yellen, AB Merkez Bankası başkanı Lagarde ve uluslararası sermayen kuruluşu IMF başkanı Kristalina Georgieva geliyor.
Sınıf mücadelesinin iki karşıt cephesinin kilit noktalarında kadınların olması bir tesadüf olmasa gerek. Sözünü ettiğim bu kadınların bugünkü konumlarını, gelecekte kapitalizmin eril iktidarının yıkılmasında kadınların oynayacağı rollerin öncülleri olarak algılamak gerekir.
Kadının önde olmadığı hiçbir savaş kazanılamaz!