Ajans Bakırçay
2025-04-10 09:40:49

10 Nisan Laiklik Günü

Hasan Zeki Sungur

10 Nisan 2025, 09:40

‘Tarihte Bugün’ köşesine bir göz atalım Laiklik Gününe nasıl gelindi ve kısaca ülkemizde Laiklik kavramının serüvenine. Kasım 1922 de saltanatın, 3 Mart 1923 de hilafetin kaldırılmasından sonra 9 Nisan 1928’de, İsmet Paşa ve 120 arkadaşının verdiği kanun teklifi ile 1924 Anayasası’nın 2. Maddesinde yapılan değişiklikle "Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır, Resmi Dili Türkçedir, Makarrı Ankara şehridir" değiştirilerek cümleden "İslam dini" çıkartılır.

Bu değişikliğe bağlı olarak 16. maddedeki, milletvekillerinin ve 38. maddedeki cumhurbaşkanının yemininden "Vallahi" kelimesi yerine “namusum üzerine söz veririm” konulmuş, 26. madde ki “din işlerinin düzenlenmesinin TBMM’nin görevleri arasında sayılması” da kanun metninden çıkartılmıştır.

Bu değişiklikler 10 Nisan 1928 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve bu tarih yıllar sonra “10 Nisan Laiklik Günü” olarak kutlanmaya başlamıştır…

Bu değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik bir devlet olması amaçlanmış ve laik devlet anlayışına yönelik değişiklikler yapılmasına rağmen Laiklik bir ilke olarak Anayasa metnine ancak 5 Şubat 1937’de yapılan bir değişiklikle girebilmiştir. Bu değişiklikle 2nci maddeye, Devletin temel nitelikleri olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin programında yer alan altı ok, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkılâpçıdır” biçiminde Anayasada yerini almış ve O tarihten sonra devletin temel niteliklerini tanımlayan ilkelerden biri de laiklik olmuştur…

1982 Anayasasının “Başlangıç” metninde ‘laiklik’ “…laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…” Anayasanın çerçevesinde ki esaslardan biri olarak açıklanırken 2nci maddede “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” amir hükmü ile Anayasada Cumhuriyetin niteliklerinden biri olarak belirtilmiştir.

Atatürkçü Düşünce Sisteminin ve Türkiye Cumhuriyet'inin kurulusundaki temel taslarından bir tanesi ve en önemlisi laiklik ilkesidir.

Nedir laiklik? Önce laik kelimesi ile başlamak ve bu kelimeye yüklenen anlam ile laiklik ilkesine açıklık getirmek için felsefi yapı, siyasal ve hukuki alanla, sosyal yapıdaki anlam ve uygulamalarını kısaca açıklamak gerekir ki uygulama da ki esaslar ortaya çıkarılabilsin. 

*Kelime anlamında; Laiklik, dilimize Fransızcadan geçmiştir. Fransızca ’ya ise Latince Laicus’dan, o da Grekçe Laikos sıfatından gelmektedir. Grekçe ’de Laos halk, Laikos din adamlığı sıfat ve yetkisini tanımayan ya da dinle ilgisi olmayan, halkla ilgili olan anlamındadır. Buna göre laik kimse, halktan olan, ruhban sınıfına mensup olmayan kimse demektir. Laikos sözü dini sistemle kurulmuş toplumda din adamları dışında kalan kimseleri anlatmak için kullanılmıştır. *Sıfat olarak ise laik kelimesi, devletin, bireyin, ya da varlıkların ve beşeri ilişkilerin dini kurallara bağlı olmayan niteliklerini belirtmektedir. Sözcük bu anlamda 19’ uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren “Laik toplum”, “Laik devlet” gibi kullanılmaya başlamıştır.

İnsanlığın gelişim süreci içerisinde gelişmelere paralel olarak meydana çıkan olgular ışığında felsefe, bilim, hukuk ve sanat dallarında laik kelimesinin tarihi olarak ta bir manası ortaya çıkmıştır. Bu gelişim içerisinde var olan dini hüviyetlerin toplum hayatında ayrılması ve ayrıştırılmasıdır. Yani din ile ilmin, din ile hukukun, din ile sanatın ve son olarak ta din ile devletin ayrılmasıdır. 

*Felsefe açısından laiklik, iman ve inanç yerine aklın egemenliğinin kabul edilmesidir.
*Siyasal alanda laiklik, siyasal iktidarların dinsel iktidarlardan ayrılmasını ifade eder.
*Hukuki anlamda ise devlet ile dinin birbirine karışmamasıdır.
*Sosyal açıdan ise bağımsızlık ve çağdaşlık anlamlarını taşımaktadır.

Bu dört anlamın birbirleriyle olan ilişkileri neticesinde laiklik “Hür, bağımsız ve çağdaş devlette; devlet isleriyle din islerinin birbirinden ayrılmasını ve devletin siyasal, iktisadi ve hukuki düzeninde dinsel inançlar yerine aklın egemen olmasını” ifade etmektedir.

Laiklik dinsel bir kavram, yalnız bir vicdan özgürlüğü değildir, yalnız din ve devlet islerinin birbirinden ayrılması da değildir. Dini eylem ve düşünceleri dünya ve devlet islerinden ayırtmak demektir.

Laiklik devlet ve toplum yönetiminde kanunların ve her türlü düzenlemenin dini kurallara göre değil toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak çağdaş, bilim ve teknolojiye uygun kurallardır.
Laiklik ilkesine asıl özelliğini veren üç ana unsur;

*Devletin temel yapısı ve işleyişinin din kurallarına tabi kılınmaması,
*Devletin dinler karşısında tarafsız olması,
*Bireylere hiçbir kişi veya kurum tarafından dinsel baskı ve zorlama yapılmamasıdır.

Laiklik inanca karşı değildir, laiklik teokrasiye, dini iradeye, dini devlet yönetimine, tek adam yönetimine karşıdır. Laikliğin karşı olduğu teokrasi sadece İslam teokrasisi değil Hıristiyan ve Musevi teokrasisi de olabilir. Laiklik bir inanç hele dinsizlik değil, bir devlet niteliği, bir devlet yönetim sistemidir.

Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ile Laiklik…

“Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. (1926)

Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930)

Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. (1930)”

Atatürk’ün bu sözlerinden yola çıkarak Atatürkçü Düşünce Sisteminde laiklik ilkesi; 

*Söylene geldiği ve basitçe ifade edildiği şeklide sadece devlet ve dinin ayrılığı değil çağdaş yaşamın en önemli kuralı ve uygulayıcısıdır. 

*Laiklik ilkesi aynı zamanda kişiye din konusunda özgürlük tanıması ve bu özgürlüğün korunmasıdır.

*Dinsel inancından ötürü kişinin ayrıcalıklı davranışlarla karşılaşmamasıdır. Yasalar önünde kişilerin dinsel farklılıklar güdülmeksizin eşit olmasıdır.

*Laiklik din konusunda kişinin özgürlüğünün öbür kişiler, toplum ve devlet tarafından tanınması, saygı gösterilmesi ve yaptırımlarla korunmasıdır.

Bu ilkeler Anayasanın 24 ncü maddesinde “Din ve Vicdan Hürriyeti” amir hüküm olarak yerini almıştır. “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.”

Bu genel esaslar çerçevesinde siyasi iktidardan beklenen dinsel inancından ötürü kişinin ayrıcalıklı davranışlarla karşılaşmamasıdır. Yasalar önünde kişilerin dinsel farklılıklar güdülmeksizin eşit olmasıdır. Bu açıdan laiklik din konusunda kişinin özgürlüğünün öbür kişiler, toplum ve devlet tarafından tanınması, saygı gösterilmesi ve yaptırımlarla korunmasıdır.
Ancak bugün içinde bulunduğumuz ortam ve uygulama esasları ile Anayasanın laiklikle ilgili amir hükümleri ve 174ncü maddesi Devrim Kanunlarının Korunması amir hükmü açısından değerlendirmeleri siz okurlara bırakıyorum. 10.04.2025

Kaynakça; Hasan Zeki Sungur, Atatürk Devrimleri ve Karşı Devrim, 2010