Günlük sıkıntılardan anlık da olsa sıyrılmak istediğimde, zaman zaman çocukluk günlerime dönüveririm...
O günlerin masumiyetini, yeni şeyler öğrenmenin heyecan ve şaşkınlığını canlı tutmak, anımsamak,
koklamak istediğimde de çocukluğumda okuduğum kitaplardan birini alırım elime...
Sanki elimdeki kitap değil, çocukluğumdur.
O günlerde en sevdiğim yazar açık ara Jules Verne idi...
Çocukluk hayallerimin mimarı...
Elime geçen tüm kitaplarını yutarcasına
okuyor, hepsini seviyordum ama "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah", "İki Yıl Mektep Tatili" ve "Seksen Günde Devrialem"in bendeki yeri ayrıydı...
İki hafta önce James Webb teleskobu uzaya fırlatılınca, Jules Verne'nin "Ay'a Yolculuk" kitabını internetten indirip yeniden okudum.
(Çocukluğumda okuduğum kitabın adı, "Aya Seyahat" idi.)
Jules Verne beni yine hayranlıkla şaşkınlığa uğrattı.
Kitabı 1865 yılında yazmış.
Yani N.Armstrong'un 1969 yılında, aya ayak basmasından tam 104 yıl önce...
Gel de şaşırma!..
Kitaptaki detaylı teknik bilgiler bir yana, Jules Verne'nin romanında uzaya fırlatılan kontrol modülünün adı Columbia... 1969'da aya giden ise Columbiat...
(Büyük olasılıkla romandan esinlenerek konulmuş olabilir.)
Verne'nin romanında,
uzay kapsülünde üç astronot var, Apollo 11'de de...
Verne romanında, bir Fransız olmasına karşın, kapsülünü ABD'de Florida'dan fırlattırır, ne ilginçtir,
Apollo 11'de Florida'dan fırlatıldı...
Verne'nin romanında kapsülün ilk hızı saniyede 10.800 metre,Apollo 11'in ilk hızı Verne'nin 104 yıl önceki öngörüsüne çok yakın, saniyede 10.660 metre...
Verne'nin romandaki kapsülü aya 97 saatte gider,Apollo 11 ise 103 saatte ulaştı.
(Verne'nin 104 yıl önceki öngörüsü ile neredeyse ayni zamanda.)
Jules Verne, kapsülü dönüşte Pasifik Okyanusu'na indirir, 104 yıl sonra Apollo 11'de Pasifik Okyanusuna indi...
Bizim kuşak uzay ile Jules Verne sayesinde tanıştı...
Ama biz İzmir'lilerin bir şansı daha vardı:
İzmir Enternasyonel Fuarı...
Ülke pavyonlarında teknolojik gelişmeleri yıl yıl takip ederdik...
Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki uzay yarışını da bu ülkelerin pavyonlarında görebiliyorduk.
Anımsıyorum,
Sovyetler Birliği pavyonu'nda (sanırım 1960 yılında) uzaya fırlatılan ilk insansız uzay aracı Sputnik'in maketini gördüğümde çarpılmış, önünden ayrılamamıştım.
Uzaya ilk çıkan Gagarin'in dev fotoğrafını ve altındaki uzay giysisini gördüğümde de...
Neil Armstrong'u aya indiren kapsülü ve aydan getirilen kaya parçasını, 1973 yılında ABD pavyonunda gördüğümde artık öğretmendim...
(Bir diğer güzel yanı,ülke pavyonları fuar süresince, biz liseli gençler için çalıştıkları bir harçlık kapısıydı.)
Biraz da bu yüzden olsa gerek,
1.5 milyon km.uzağa gidecek ve ilk görüntülerini 6 ay sonra gönderebilecek olan dünyanın en büyük teleskobu James Webb,iki hafta önce Fransız Guyanası'ndan fırlatılırken televizyonda canlı seyretmek istedim.
Şu ana kadar olan bilgilerimizin hemen hepsini, 1990'da fırlatılan ve hala bilgi toplamaya devam eden ve insan gözünün görebildiği ışığın on milyarda biri kadar olan ışık zerreciklerini yakalayabilen Hubble teleskopuna borçluyuz.
(Gökyüzüne baktığımızda ancak birkaç bin yıldızı görebiliyorken, Hubble uzayda bir top büyüklüğündeki alanda yüzbinlerce galaksi ve her bir galaksinin içinde de yüzmilyarlarca yıldızı yakalayabildi...)
Şimdi ise bilimde büyük bir sıçramanın eşiğindeyiz...
6.5 metre çapındaki aynasıyla James Webb,bizi evrenin doğduğu ilk zamanlara götürebilecek.
Çünkü, teleskopun büyük aynası, evrenin ilk zamanlarından kalan ışığı yakalayabilecek...
Şu ana kadar biz evrenin ancak yüzde 5'ini gözlemleyebildik.
Bilinmezlik nedeniyle de geri kalan yüzde 95'ini "karanlık" diye tanımladık.
İşte şimdi, 14 milyar yıl önce başlayan bu sürecin karanlığına,
evrenin ve zamanın başlangıcına yaklaşacağız...
Evren ve bizim evrendeki yerimizle ilgili daha çok bilgiye ulaşabileceğiz.
13.5 milyar yıl önce oluşan ilk yıldızları keşfedebilecek, belki de zamanın gerisine evrenin çok daha derinlerine gidebileceğiz...
Bu bilgilere ulaşmamızı sağlayabileceği düşünülen James Webb'in yapımı 25 yıl sürdü.
174 ülkeden 1200 bilim insanı çalıştı.
Yapımı için 10 milyar dolar harcandı...
("Dünyada bu kadar yoksulluk ve sorun varken bu kadar paraya yazık değil mi?" diyorsanız, insanlığın birbirini öldürmek için harcadığı para ile kıyaslayın:
Uluslararası Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü raporuna göre geçen yıl dünyada silahlanma için 2 trilyon dolar harcandı!..
Sadece bir yılda, 2 trilyon dolar!..)
James Webb beni çocukluğuma götürdü,
heyecanlandırdı...
Bakalım bu büyük ayna bize neler söyleyecek...