16-17 Ocak 1923.
Atatürk'ün, İzmit Kasrı'daki basın toplantısı... Şekli ve içeriğiyle
bugüne de ışık tuttuğunu düşünüyorum.
Şekil olarak:
Atatürk diyor ki:
"Bana ne isterseniz sorun.
Sormak hakkınızdır.
Sorularınıza cevap vermek, sorunlarınızı çözmek de bizim vazifemizdir. SİZE HESAP VERMEYE MECBURUM..."
İçerik olarak:
Atatürk'de bu basın toplantısının, hem o günün Türkiye'si hem de gelecek açısından önemini biliyor ki, toplantı dört TBMM zabıt katibi tarafından tümüyle kayıt altına alınıyor, tarihe not düşürülüyor.
Toplantıda sorulan soru ve değinilen konulardan birkaç başlık:
BARIŞ Soru şu: "Mudanya Ateşkes Anlaşması yapılmasaydı da Ordu harekatı sürdürseydi daha iyi olmaz mıydı?"
Atatürk,"Mudanya Ateşkesi ile, ordu hareketiyle elde edilecek sonuçlara ulaşıldıysa, barış görüşmelerini belirsiz bir süre uzatmaya ne gerek var..." diyor.
1.Dünya Savaşı'na neden girildiğini sorgulayarak,
savaşa girdikten sonra da yönetimin büyük hatalar işlediğini söylüyor:
"Yöneten kişiler kendi varlığımızı unutup,
başkalarının esiri olmuştur. Kendi ülkemizi savunmaya yetmeyen kuvvetlerimizi Galiçya,
Makedonya ve İran'a göndererek hata etmişlerdir..."
Ve devam ediyor:
"Orduların görevi ülkelerin kendi varlıklarını korumaktır. Bunu unutup,
YABANCILARIN GAYELERİNE ALET OLMAK değildir...
Milli Mücadelenin amacı, gayesi milletin tam bağımsızlığını ve kayıtsız şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir.
Misak-ı Millimizin hedeflediği gayeye ordumuzun zaferi ile ulaştık. Bu maddi başarımızı siyasi olarak tespit için temsilcilerimiz Lozan'da görüşmelerle meşguldür..."
NÜFUS "...Önceleri büyük imparatorluklar peşinde koştuk. Her ele geçirdiğimiz yere Anadolu halkını götürdük ve Anadolu halkını öldürdük.
Yemen'e gidip ölen çocuklar... Suriye'yi, Irak'ı,
Afrika'yı koruyabilmek için öldürdüğümüz Türklerin sayısını düşünürsek toplam milyonlara ulaşacaktır.
Şimdi biz bunu telafi etmek istiyoruz...
Sağlık ve sosyal alanlarda tedbir almak gerekir... Milli sınırlarımız dışında kalan aynı soy ve kültürden olan unsurları da getirmek ve onları da müreffeh yaşatarak nüfusumuzu artırmak gerekecektir.
Bu memlekette nüfus beslenmemekten ölüyor değildir fakat bu halkı öldüren yegane olay cahilliktir.
Özellikle evinde,
köyünde, memleketinde çalışmaktan mahrumiyettir.
Bunun için önemli tedbirlerden biri de, fetih fikrinden vazgeçmek ve askerlik yükünü milletin üzerinden biraz hafifletmektir..."
DIŞ DİYASET "Bizden önceki Osmanlı Devleti'nin sürekli ve düzenli takip edilmiş hiçbir devlet siyaseti yoktur.
YALNIZ ŞAHSİ SİYASET vardır...
Ne doğuya ne de batıya önem vermeksizin yalnız kendi varlığımıza dayanmak yeterli olabilir mi?
Tabii dünyada bir denge vardır. Biz onun dışında değiliz...
Ne doğuya ne de batıya kalbimizi bağlayamayız.
Fakat bu demek değildir ki, yarın söz konusu olacak gelişmeler karşısında herhangi bir kısma daha çok yönelmek mümkün değildir veya geçerli değildir..."
HİLAFET
"Biz bu meseleyi siyaseten halletmişiz. Dünya yüzünde bağımsız ve yeni bir Türkiye devleti vardır.
Ve devleti kuran milletin bir Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır.
Milletin, memleketin TEK GERÇEK TEMSİLCİSİ BU MECLİSTİR. Türkiye devleti başka bir makam tanımaz.
Yani hilafet makamının durumu ve resmî niteliği yoktur.
İslam tarihinde, tüm islam dünyasında bir noktadan idare eden bir halifelik makamı olmamıştır..."
(Tüm bilgiler, Arı İnan'ın, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Eskişehir ve İzmit Konuşmaları" kitabından derlenmiştir.)
Basın toplantısında,"Kürt Meselesi" sorusuna Atatürk'ün verdiği yanıt bir diğer yazının konusu olsun...
Sevgiyle.