Yaşadığım zor günlerden bir miras kaldı:
Atrial Fibrillation.
Kısaca, kalbin elektrik sistemindeki arıza nedeniyle, kanı düzenli pompalayamaması...
Yıllardır bu sağlık sorunuyla kardeşçe,
barışık yaşayıp gidiyoruz...
Eh, ne yapalım
koşamıyor, yorucu sporlar yapamıyorsak! Hemen hergün düzenli yürüyüş yapıp yüzebiliyoruz ya!
Bununla yetiniyoruz...
Ama yetinemediğim,
hayıflandığım, tüplü dalış yapıp denizaltı güzelliğinden mahrum kalmak...
Olsun!
Şnorkel ne güne duruyor...
O eksikliği de bu yolla gideriyoruz...
Konuyu mercanlara getireceğim.
Su altındaki büyüleyici güzelliğe..
Dünyanın çeşitli yörelerinde bu güzelliği yaşadım.
Kızıldeniz de harika...
Ama bana dünyanın yedi doğa harikasını say deseniz, sanırım ilk sıraya Avustralya'daki Great Barrier Reef'i (Büyük Mercan Set Resifi)koyarım.
Yaklaşık 3000 km uzunluğunda, 350 bin kilometrekarelik bir alana yayılmış doğa harikası bir cennet...
Turkuaz rengi suların altında ne kadar renkli ve kalabalık bir dünya olduğuna şaşıp kalıyorsunuz. Farklı şekillerdeki mercanların arasında süzülen 1600'den fazla cins rengarenk balıklar, vatozlar,
kaplumbağalar, deniz yıldızları...
Bu renk cümbüşü içinde kendinizden geçiyorsunuz...
UNESCO'nun Dünya mirasları arasında...
Gecenin karanlığında bile su altında rengarenk bir harikalar diyarı olabilir mi?
Yıllar önce, Nuran ile Yeni Kaledonya'nın başkenti Noumea'da "The Lagoons Aquarium"u geziyoruz.
Birden kendimizi karanlık bir bölümde bulduk.
O zifiri karanlıkta
fosforlu mercanların yaydıklarıyla, kendimizi
aniden rengarenk bir ışık denizinin içinde buluverdik...
Muhteşemdi...
İşte bu büyüleyici güzellik, şimdi tümden yok olma tehlikesi altında...
Son 30 yılda dünyadaki mercanların yarısını kaybettik.
Mercanlar, karada yaşayan hayvanlardan daha fazla tehlike altındalar...
Oysa okyanus tabanının yüzde 1'ini kapsıyor olsalar da, güzellikten öte,
denizlerin ekosistemi için yaşamsal önemdeler. Mercanlar yok olunca milyarlarca deniz canlısı da bundan olumsuz etkilenecek...
Yalnız deniz canıları mı?..
Bir milyara yakın insan yaşamlarını sürdürebilmek için bu resiflere bağımlı...
Sadece Avustralya'nın Great Barrier Reef'den elde ettiği turizm geliri, yıllık 7 milyar dolara yakın...
Eğer küresel ısınmanın önüne geçemezsek, olacak felaketlerden bir tanesi de mercanların yok olması...
Küresel ısınmanın temel nedeni de karbon salınımı...
2015 yılında imzalanan Paris antlaşması, karbon salınımı azaltılmasında
ülkelerin belirlenen hedeflere ulaşmasını öngörüyordu.
Hedefleri gerçekleştiremeyen
(daha doğrusu gerçekleştirmeyen) ülkelerden birisi de Avustralya...
Avustralya yerlileri baktılar ki yaşamlarını,
kültürlerini tehdid eden bu tehlike karşısında hükümet yapılan tüm uyarılara kulaklarını tıkıyor,
sözlerini yerine getirmiyor;
Avustralya'yı önce Birleşmiş Milletlere şikayet edip,
ardından da hükümeti dava ettiler...
Ortak kaderi paylaşan Pasifik ülkeleri de,
bölgelerinin kurban edilmesini reddettiklerini dile getirip, Avustralya'nın koruma için daha fazlasını yapmasını istediler...
Sonunda ne oldu?
UNESCO,Avustralya'yı yeterince çaba harcamamakta suçlayarak,küresel ısınmadan gördüğü zarar nedeniyle Great Barrier Reef'i "Tehlikede Olan Dünya Mirası"listesine aldığını açıkladı...
Avustralya'da hükümetin tepkisi ne oldu dersiniz?
Türkiye'ye hiç de yabancı değil!..
Bu kararı dış mihraklara (hay Allah, yanlış yazdım 'dış minnaklar'
olacak idi değil mi?!..) bağlayıverdi!..
Dönem başkanlığını yürüten Çin'in baskısı sonucu alındığını söyleyip, bu kararı şiddetle protesto etti!..
Aborijinlere bir kez daha kulak verelim mi:
Toprağı, doğayı
iyileştir ki insan da iyileşsin...
Bu arada...
Wimbledon'da Tenis Turnuvası'da tek bayanlar finalini kazanan Ash Barty'i kutluyorum.
41 yıllık hasret sona erdi...
En son, 1980 yılında yine bir Aborijin olan Evonne Goolagong kupayı Avustralya'ya getirmişti...