Futbol müsabakalarının sonrasında bir yorum trafiği alır ekranları… Anlatıcılar, daha doğrusu oynanan oyunu yorumlama görevini üstlenmiş olanlar; eski futbolcular, teknik adamlar, televizyoncular, gazeteciler, spor yazarları ve eski hakemler, birbirleri ile yarışırlar yorumlama hususunda… Yorum, yorum yorulurlar bu arada! Aslında bu işi çok düzeyli, bilgili ve olması gereken şekilde yapanlar da mevcuttur bugüne dek izlediklerimiz arasında; Bilgin Gökberk ağabey mesela… Ama O’nu ve O’nun gibileri de, dik ve devrimci duruşlarından dolayı medya patronları istemez. Faşist düzene ayak uydurmazlar ve ağızlarını gerektiği kadar kullanırlar. Binlerce ekran izleyicisine doğru bilgileri her daim aktarma riskleri mevcuttur ve büyük sıkıntıdır bu, patronlar ve patronların sahipleri için…
Neyse, yorumculuk sıfatı ile ülkemiz spor hafızasının en bilinenlerinden olan Erman Toroğlu ile devam edelim;
Aslına bakarsanız, Erman Toroğlu, futbolculuk ve hakemlik yıllarından daha popüler olmuştur maçlar sonrasında yayımlanan programlar ile… Hatırlayalım; Maraton adlı program; Şansal Büyüka ile birlikte ve yıllarca en fazla izlenen maç sonrası yorum programlarındandır.
Ama dedim ya, ağzını, dilini hovardaca kullananlardan olan Erman Toroğlu, geçtiğimiz gün “çingene” kelimesini, ırkçı bir yaklaşımla kullanmış ve özellikle de roman dünyasının tepkilerini çekmişti.
Erman Toroğlu’na kısa bir ara verelim;
Siz “Çingeneler zamanı” adlı filmi seyrettiniz mi? Yönetmenliğini Emir Kusturica’nın üstlendiği göç, aşk ve hasreti barındıran film, 1989 yılında Cannes Film Festivalinde kendisine ‘en iyi yönetmen’ ödülünü kazandırmıştır. Filmin müziklerini de büyük bestekâr Goran Bregovic üstlenmiştir ki; filmin “ederlezi” adlı parçasını, Türkçe sözlerle minik serçemiz Sezen Aksu da seslendirmiştir. Film mutlak izlenmeye değer başyapıtlardandır.
Çok yakınlarının Bedros diye seslendiği, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Karadut” şiirini, Fatih Kısaparmak türkü şeklinde derleyip seslendirmiş, 90’lı yılların başında tüm ülkemizin diline yapıştırmıştır;
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isen balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin
…”
Yine Ebru Gündeş’in çok sevilen ve aşağıda nakarat bölümünü yazdığım şarkısı, en çok dinlediklerimizden olmuştur.
“…
Çingene'm, Çingene'm
Kara gözlü Çingene'm
Aşkınla tutuşup
Yandım Çingene'm
…”
Bir örnek daha; rahmetle andığımız Tanju Okan ile özdeş hale gelen şarkılardan biridir “Çal Çingene” şarkısı… Gerçi, “Zingarella” adlı yabancı bir parçanın Türkçe sözlü versiyonudur ama ülkemizde de Tanju Okan ile çok sevilmiştir. Şarkının orijinali de Enrico Macias’a aittir ve güzeller güzeli Zingarella’ya ithafen yazılmıştır.
Örnekler çoğaltılabilir. Farkındaysanız, “çingene” kelimesi hepsinde geçiyor ve ulaşılması zor, dev bir aşkı simgeliyor. Üstelik hiçbir kesim de bu şarkılar, bu filmler ve benzerleri için ayaklanmamıştır; ne ülkemizde, ne de Avrupa’da…
Bu defa ki durum farklı elbet!
Erman Toroğlu’nun yaptığı gaf hadisesine geri dönelim;
Gaziantep Futbol Kulübünün teknik direktörlüğünü yapan Romanya’lı Sumudika’nın paragöz tavrını eleştirmek isterken, “çingene” kelimesini kullanış tarzı ile bütün bir kitleyi zan altında bırakmış ve elbet ki sınırını fazlasıyla aşmıştır. Yazımın giriş kısmında bir cümledeki şu ifadeyi özellikle yazdım; “dik ve devrimci duruş”… Devrimci duruş sergileyen bir kişi, ırkçı söylemleri ve benzer ifadeleri kullanmaz, kullanamaz. Çünkü gerçek bir devrimci için kişinin, nereli olduğu, dini, dili, rengi ve diğer özellikleri değil, insanlığı ön plandadır. Neticede çingene ya da romanlar da insandır ve kimseden de farkları yoktur.
Ekranlarımızda dik ve devrimci duruş sergileyen yorumcuları, ülke basınımızda da dik ve devrimci duruş sergileyen kalemleri görebilmek umuduyla…