Cumhuriyetin, Atatürk’ün liderliğinde, kuruluşu ile birlikte geçen 100 yıl içinde (29 Ekim 1923 - 29 Ekim 2023), Türkiye’de, halkın okuma-yazma öğrenmesi, kültürel alanda, halk sağlığında, Tıp eğitiminde ilerlemeler sağlanmış olmasına karşın, bu gelişmelerin etkinliği, değeri, yazılı kaynaklara yansıması, evrensel uygarlığa katkısı da sorgulanmalıdır.
Cumhuriyetin kuruluşunun başlangıç yıllarında; yorgun, yoksul, eğitimsiz kalmış Anadolu’nun her yerindeki halkı esenliğe çıkarmak amacı ile öncelikle 3 önemli sorunu çözmek için “savaş” başlatılmıştır:
Bulaşıcı hastalıklar (Sıtma, frengi, çiçek, kızıl, trahom, difteri, verem), Çocuk ölümleri (Beslenme bozukluğu, Gelişim geriliği), “Cehalet”.Görüldüğü gibi, “erken Cumhuriyet döneminde”, Türkiye’nin “sağlık sorunları”, bulaşıcı hastalıklar, halkın “eğitim” ve “kültürel gelişim” konusu olağanüstü önceliklidir ve hızla çözüm üretmek gerekmektedir.
Atatürk’ün 10. Yıl Söylevi
Türkiye, bu sorunları, Atatürk’ün 10. Yıl Söylevinde belirttiği gibi “akıl ve bilim” yolunda ilerleyerek çözmeyi başarmıştır (Fotoğraf 1):
-“ … Ve çünkü Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir”(1).
Fotoğraf 1. Cumhuriyetin 10. Kuruluş yılı söylevi (29 Ekim1932, TBMM, Ankara).
Cumhuriyetle birlikte, çağdaş dünyada, saygın bir yer elde etmek isteyen Türkiye, toplumsal sorunları çözmek, kültürel gelişmeyi sağlamak, öncelikle yazı, okul ve tıp eğitimindeki eğitim dilinin “halkın konuştuğu Türkçe” olmasının önemini kavramıştır.
Böylece, çağdaş anlamda her alanda eğitim yapılması, yeni kuşakların, hızla daha iyi ve sağlıklı yetişmesi ve çağdaş dünya içinde saygın bir yer alınması amaçlanmıştır.
Amacımız, çağdaş Türkiye’nin, laik, demokratik Cumhuriyet yolunda ilerlerken; başlangıçtan günümüze, bir yandan toplumun eğitim ve aydınlanma sorununu çözerken, diğer yandan sağlık ve tıp alanındaki eğitimin gelişmesi için yapılan çalışmaları incelemek, bu alanda üretilen Türkçe yazılı belgelerin önem ve değerini araştırmaktır.
Cumhuriyet devrinin kuşaklar boyu sürecek başarısıCumhuriyet devrinin etkisi, kuşaklar boyu sürecek olan başarısı; Atatürk’ün yazıda, dilde, yazında, yaşamın her alanında, kültürel anlamda yapılmış olan yenilikler, demokrasi kültüründe sağlanan ilerlemeler ve çağdaşlaşmadır.
Bunun doğal sonucu olarak, toplumun gereksinim duyduğu, nitelikli “entelektüel” bilim insanlarının, hekimlerin, öğretmenlerin, mühendislerin, teknisyenlerin, siyasetçilerin, diğer alanlardaki gençlerin çağdaş eğitim ile yetişmesi ve Anadolu’ya yayılması sağlanmıştır.
Halka okuma-yazma öğretmek ve “cehaletle” savaşEğitim konusunda da benzer biçimde, ulusal, demokratik, laik bir eğitim ve öğretim temelinde, toplumun eğitimi ve aydınlanması için çalışılmıştır.
Anadolu halkının, “geri kalmışlıktan kurtarılması”, eğitimi, okuma yazma öğrenmesi, kültürel gelişme sağlanması, dünyadaki yenilikleri ve gelişmeleri öğrenmesi, uygarlık yolunda yürümesi ve “cehaletle savaş” konusunda, özveri ile çok çalışılmıştır.
Atatürk, doğrudan doğruya, “Cehalete karşı savaşı” kendisi başlatmış, kentleri, köyleri gezerek, halka okuma-yazma öğretmek için çalışmıştır (Fotoğraf 2).
1928 yılında, yeni Türk alfabesi (Abecesi) yürürlüğe girince, “16-45” yaş arası herkesin okuma-yazma öğrenmesi zorunlu kılınmıştır.
Millet Mektepleri Başöğretmeni
24 Kasım 1928 günü Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmeni olmuştur (Fotoğraf 2).
Fotoğraf 2. Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmeni olmuştur (24 Kasım 1928).
Özellikle, 7. Cumhuriyet Hükumeti döneminde (1931-1935); İsmet İnönü (Başbakan) (1884-1973), Dr. Reşit Galip (1893-1934) ve Dr. Refik Saydam (1881-1942)’ın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde büyük ve etkin çalışmalar yapılmıştır (Fotoğraf 3-5).
Fotoğraf 3. Başbakan İsmet İnönü (1884-1973).
Fotoğraf 4. Milli Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı ve Başbakan olarak görev yapmış olan Dr. Refik Saydam.
Fotoğraf 5. Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, 1933 Üniversite Reformunu gerçekleştirdi.
Görüldüğü gibi bu dönemde, Tıp doktorları, eğitim ve sağlık alanında; Milli Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı, Başbakan olarak, önemli görevler üstlenmişler ve liderlik yapmışlardır (2).
Eğitim dili; “İstanbul Türkçesi”
Cumhuriyet devri ile birlikte, eğitim dilinin “İstanbul Türkçesi” temelinde gelişmesi;
a) “Yeni Türk alfabesi” ile halkın kolayca okuma-yazma öğrenmesi,
b) Okullaşmanın artması,
c) İletişimin gelişmesi,
d) Bilginin yayılması,
e) Ülke çapında, “ortak yazı ve konuşma dili” oluşması kolaylaşmıştır (3).
Sonuçta yalnız “cehaletle” savaşta değil aynı zamanda;
- Kültürel alanda ve
- Türkiye’de demokrasi kültürünün gelişmesinde de çok önemli ilerleme sağlanmıştır.
Bulaşıcı hastalıklarla savaş1923-1937 döneminde, Atatürk’ün değişmez Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam liderliğinde, önemli çalışmalar yapılmıştır.
Bulaşıcı hastalıkların, toplumda yarattığı yıkımı önlemek amacıyla, pek çok bulaşıcı hastalıkla, aynı anda savaşılmış ve önemli başarı sağlanmıştır (2).
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi
Bu bağlamda, halk sağlığının korunması ve aşı üretimi için Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (Labaratuvarları), 27 Mayıs 1928 günü kurulmuştur (Fotoğraf 6).
Fotoğraf 6. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı (Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü) 27 Mayıs 1928 günü kurulmuş, Türkiye’nin “referans” laboratuvarıdır.
Çocukları yaşatma savaşıCumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, çocukları yaşatabilmek, çocuk ölümlerini önleyebilmek ve çocukların yeterli ve sağlıklı beslenmesini-gelişmesini sağlayabilmek için büyük savaş verilmiştir.
Almanya’dan, 1935 yılında gelerek, Ankara Numune Hastanesi’nde göreve alan Prof. Dr. Albert Eckstein (1891-1950), Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’ın isteğiyle, Anadolu’yu adım adım gezmiş, yerinde sorunları görmüş, “çocuk sağlığı” için rapor hazırlamış ve döneme ilişkin çok özgün fotoğraf arşivi oluşturmuştur (4-9).
Prof. Dr. Albert Eckstein, Türkiye’de, “çocuklarda temel sağlık ve hijyen eğitimi” konusuna önem vermiş ve bu konunun yaygınlaşması için çalışmıştır.
Ankara Tıp Fakültesi kurulunca (1945), Prof. Dr. Albert Eckstein “Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları” bölümünü kurmakla görevlendirilmiştir.
Prof. Dr. Albert Eckstein (Fotoğ. 7) ve eşi Dr. Erna Eckstein (1895-!) (Fotoğ. 8) 14 yıl Türkiye’de özveri ile çalışmış ve birçok ilklere imza atmıştır. Oğulları Dr. Herbert B. Eckstein (1926-1986) (Fotoğ. 9) Hacettepe Çocuk Hastanesinde 2 yıl (1958-1961) çalışmış, 30 yataklı bir birim kurmuş, çocuk üriner sistem taşları ile ilgili çalışmalar, cerrahi girişimler yapmış, Ankara’da çocuk cerrahisi ile ilgili çalışmaların itici gücü olmuş, Anadolu’yu dolaşarak taramalar yapmış ve çocuklara sağlık hizmeti götürmüştür (10-14).
“Dr. Herbert B. Eckstein, 1958'de Hacettepe Çocuk Hastanesi'nden (Ankara) ilk danışman pediatrik cerrah olmak üzere daveti aldı.” “Kariyerinde erken bir aşamada, yeni pediatrik cerrahi birim kurulmasında, klinik ve idari görevlerle başa çıkmada başarılı oldu.” (LS. HB Eckstein. Brit Med J 6 Dec 1986:293;1512) (10).
Fotoğ. 7-9. Çocuk Hast. Uz. Dr Era Eckstein ve Ord. Prof. Dr. Albert Eckstein. Oğulları Çocuk Cerrahisi uzmanı Dr. Herbert B. Eckstein.
Asistanları, Dr. Bahtiyar Demirağ (Doç.Dr.), Dr. Selahattin Tekand, Dr. İhsan Doğramacı, Dr. Sabiha Cura’dır (Fotoğ. 10).
Fotoğ. 10. Prof. Dr. Albert Eckstein, Dr. Selahattin Tekand, Dr. İhsan Doğramacı, Dr. Sabiha Cura (1945).
İstanbul Üniversitesi ve 1933 Üniversite ReformuSağlık alanında da, tıp eğitiminde de ilerleme sağlamak amacı ile büyük çaba gösterilmiştir.
İstanbul Darülfünunu (1890), birçoğu Almanya (Prof. Dr, Hamdi Suat Aknar, Prof. Dr. Orhan Abdi Kurtaran vb) ve Fransa’da (Prof. Dr. Cemil Topuzlu, Prof. Dr. Cenap Kemal Berksoy, vb) eğitim görmüş, değerli kimi bilim insanlarının bulunmasına karşın, beklenen gelişmeyi göstermekte gecikilmesi ve yetersiz kalınması karşısında kapatılmış ve Maarif (Milli Eğitim) Bakanlığına bağlı olarak,1 Ağustos 1933’de İstanbul Üniversitesi olarak yeniden kurulmuştur,
Avrupa ile Türkiye arasında Bilim Köprüsü 1933 yılında, Nazi Hitler yönetiminden kaçan, çoğu “Musevi” asıllı, Alman bilim insanlarının Türkiye’de görev alması ile “Avrupa ile Türkiye arasında Bilim Köprüsü” kurulmuş olması sonucu, Büyük bir yenileşme, gelişme ve ilerleme sağlanmıştır.Sonuçta, 1933 İstanbul Üniversitesi Reformu da bu dönemde gerçekleşmiştir.
Birçoğu dünya çapında tanınmış Alman bilim insanlarının, Türkiye’ye gelmesinde liderlik yapan Prof. Dr. Philipp Schwartz Patoloji Profesörüdür (Fotoğ.11).
Türkiye’de çağdaş patolojinin kurucusu, Almanya’da Marchand’ın yanında (1900-1904) eğitim görmüş olan Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar (1873-13 Mart 1936) (Fotoğraf 12), Prof. Dr. Philipp Schwartz geldikten sonra, Vakıf Guraba Hastanesinde (1933-1936) görev yapmıştır (15,16).
Türkiye’de ortaya çıkan bir “mucize”: Üniversite ReformuProf. Dr. Fritz Neumark (1900-1991) (Fotoğ. 13) şunları söylermiştir:
-“Atatürk’ün 1933 Üniversite Reformu; Avrupa’da üç devrimin bir araya gelmesi sonucunda,
‘Rus (1905), Türk (1923), Nazi (1933)’, Türkiye’de ortaya çıkan bir mucizedir (7).
Fotoğ. 11. Prof. Dr. Philipp Schwartz (1894-1977), 1933 yılında Türkiye’ye gelerek, Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar’ın yerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Başkanı olmuştur.
Fotoğ. 12. Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar (1873-1936), Türkiye’de çağdaş patolojinin kurucusu (1904 GATA, 1909 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1933 Vakıf Guraba Hastanesi).
Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar, 1932 yılında, İsveç Nobel Komitesi tarafından Türkiye’den “nominator” olarak seçilmiş, 1933 yılında üniversitedeki görevine son verilmiştir.
Fotoğ.13. Prof. Dr. Fritz Neumark (1900-1991). Türkiye'de iktisat öğreniminin gelişmesinde, gelir vergisi yasalarının hazırlanmasında çalıştı ve Türkiye’de 1936-1952 yılları arasında görev yaptı.
Tıp Eğitiminin yenileşmesi ve Türkçenin geçerlik kazanmasıCumhuriyet devri ile birlikte, Tıp Doktorları, yeni ve yalın Türkçe ile eğitim görmeye, yeni Türk alfabesi ile yazmaya başlamış, sağlık ve tıp eğitimi alanında büyük gelişmeler sağlanmıştır.
Eğitimde Türkçenin geçerlik kazanması, yeni Türk alfabesi ile birlikte, Cumhuriyetin çağdaşlaşma amacı ile toplumun eğitim ve öğretiminin kolaylaşmasını, gelişmesini, iletişimin artmasını, “ulus” olma bilincini, bilginin yayılmasını, bilimsel çalışmaları, çağdaş dünyadan bilgi alışverişini kolaylaştırmıştır.
Cumhuriyetin okullarında okuyabilme olanağı bulan ve yetişen çocuklar, ileriki dönemde, Cumhuriyet devrinin, ulusal ve uluslararası alanda “aydınlık yüzü” olarak görev yapmışlardır.
Çağdaş Cumhuriyet Devrinin büyük başarısı
Cumhuriyet devri reformları ile birlikte, sağlık ve tıp eğimi alanındaki olağanüstü ilerleme ve gelişmeler sonucu, tıp alanındaki Türkçe bilimsel kaynakların ortaya çıkması, ulusal ve uluslararası alanda etki yaratması, Çağdaş Cumhuriyet Devrinin büyük başarısıdır.
Tıp ve sağlık alanında, “Türkçe yazılı kaynakların” evrensel uygarlığa katkısıTürk Tıp Tarihi içinde, Cumhuriyetin son 100 yılına uzanan çizgide; Tıp ve sağlık alanında, “Türkçe yazılı kaynaklar” temelinde ortaya çıkan bilimsel yapıtların, evrensel uygarlığa katkısı açısından “değer” ürettiği ölçüde, “değer” bulacağı anlaşılmaktadır.
Anadolu’da Selçuklular döneminde, bilim dili ve resmî dil Arapça; yazın (edebî) dili ise Farsçadır. “Osmanlı Türkçesi”, çok sayıda Arapça, Farsça sözcüklerin karıştığı bir dildir (17).
Bu nedenle, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde tıp alanında gelişmeler çok yavaş olmuştur. Türkçe yazılı kaynak bulmak çok güçtür ve yeterli öğretmenler, eğitimli hekimler yetişememiştir.
Özellikle tıp alanındaki Türkçe yazılı kaynaklar açısından, Selçuklular sonrasındaki (1248 Köse Dağ Savaşı) Anadolu’daki Beylikler dönemi (2. Anadolu Beylikler Dönemi) pek çok açıdan önem gösterir.
Anadolu Beylikler döneminde tıp alanında Türkçe yazılı kaynakların ortaya çıkmasıAnadolu Beylikler döneminde Anadolu’da, yönetim ile halk arasında her alanda Türkçe iletişim artmıştır.
Böylece, sağlık ve tıp alanında yazılı kaynaklar (literatür) Türkçeleşemeye başlamıştır ve bu dönemde 20’den çok yazılı kaynak saptanmıştır.
Bu dönemde, tıp alanında saptanmış olan yazmaların çoğunun “orijinali” Fransız Ulusal Kütüphanesinde koruma altına alınmıştır (18-26).
“Eski Anadolu Türkçesi” ile tıp alanında yazılan yazmalar, Arapça ve Farsça’dan Türkçeye çevrilirken, hekimler kendi deneyimlerini de eklemişlerdir.
Bunlar çoğunlukla İbn-i Sina'nın “Tıp Kanunu, El-Kanun fi't-Tıb. Canon” kitabının değişik bölümlerinin çevirisi niteliğindedir.
Hârezmli bilgin Hekim Bereket (Tuhfe-i Mübârizî), 1233, Anadolu’da bilinen en eski Türkçe tıp kitabını, İbn-i Sina'nın “El-Kanun fi't-Tıb” “Canon” adlı kitabından yararlanarak yazmıştır (18-26).
İtalyan misyonerlerin, Latin harfleri ile Kıpçak Türkçesi ile yazdığı Codex Cumanicus (Kuman kitabı) (1303) (Fotoğ. 14) Codex Cumanicus, İtalyan ve Alman misyonerler tarafından Kıpçak Türkçesi yanı sıra iki ayrı dilde “Latince, Almanca” yazılmıştır (20).
Fotoğ. 14. Codex Cumanicus,1303 yılında, İtalyan ve Alman misyonerler tarafından Kıpçak Türkçesi yanı sıra “Latince, Almanca” yazılmıştır.
Erken Osmanlı dönemi: Amasyalı Şerefeddin Sabuncu ve Cerrahüt’ül HaniyyeAmasyalı Cerrah ve Hekim Şerefeddin Sabuncu (1386-1470!) (Fotoğ. 15), Endülüslü Abulcassis (Zahravi) den büyük ölçüde çeviri olarak yazdığı Cerrahüt’ül Haniyye ile tıp alanında, güncel olarak da değerini koruyan, Türkçe yazılı kaynağı, 1465 yılında Amasya’da yazmış, İstanbul’a giderek Fatih Sultan Mehmet’e sunmuştur.
Amasyalı Cerrah ve Hekim Şerefeddin Sabuncu’nun, “Eski Anadolu Türkçesi” ile yazılmış olan Cerrahütül Haniyye; özgün yazım dili, yalın Türkçesi, özgün renkli minyatürleri (Fotoğ.16), cerrahi araç-gereç çizimleri ile bütün Türk tıp tarihi içinde, evrensel değer bulan, tıp alanındaki en tanınmış ve önemli bilimsel Türkçe kaynak olma özelliğini sürdürmektedir (20,21,27-34) .
Fotoğ. 15,16. Cerrahütül Haniyye’nin yazarı Amasyalı Cerrah ve Hekim Şerefeddin Sabuncu.
Geç Osmanlı dönemi: Çelebi Sultan Mehmed’in hekimbaşısı ve Türkçe tıp eğitiminin başlamasıOsmanlı’nın son dönemlerinde tıp eğitiminde, Fransızcadan Türkçeye geçme çalışmaları Dr. Kırımlı Aziz İdris (1840-1878) ve arkadaşlarının girişimleri ile gerçekleşmiştir (1862) (Fotoğ. 17 ) (35-37).
Fotoğraf 17. Dr. Kırımlı Aziz idris (1840-1878). Kırım, Bahçesaray’lı, Saraç İdris’in oğludur. 1840 yılında İstanbul’da doğdu, Tıbbiyeyi bitirdi (1865). Cemiyeti Tıbbıye-i Osmani’yi kurdu. Kızılayın kurucularındandır. Türkçe tıp eğitiminin başlatılmasına liderlik yapmıştır. Dr. Kırımlı Aziz İdris 1878 yılında genç yaşta vefat etmiştir.
Cumhuriyet döneminde tıp alanında Türkçe yazılı kaynaklarAtatürk’ün öncülüğünde Cumhuriyet döneminde, yeni yazının kabulü, eğitim dilinin Türkçe olması ile diğer alanlarda olduğu gibi tıp alanında da, çağdaşlaşma, bilimsel ilerlemeler ve Türkçe yazılı kaynaklar, yayınlar, belgeler, olağanüstü artmıştır.
Eski çağlardan günümüze, Tıp alanında yazılı Türkçe kaynakların gelişmesi ve ortaya konması, birçok evrelerden geçmiştir.
Türkçenin gelişimi, tarih içinde, Uzak Asya’dan başlayarak, Türkçe konuşan çoğu göçebe insan topluluklarının, birçok kültür yanı sıra, İpek ticaret yolu ve göç yolları üzerindeki “çevresel kültürler, etkenler ve inançlardan” etkilenerek, Anadolu’ya ulaşmış ve süreç içerisinde, bugünlere gelmiştir.
Güncel olarak Türkiye’de Tıp Fakültelerinin sayısı 128’e ulaşmıştır.
Cumhuriyetin başlangıcındaki İstanbul Tıp Fakültesi’nden günümüze, tıp ve sağlık alanında büyük gelişmeler olmuştur. Türkiye’nin nüfusu da büyük oranda artmıştır. Uluslararası alanda tanınmış ve başarı elde etmiş pek çok bilim insanımız ve Doktorumuz bulunmaktadır.
Bu büyük bilim ve tıp gücünün, bilimsel ve toplumsal çalışmaları ile uluslararası düzeyde daha çok varlık göstermesi ve etkin olması gerekir.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler temelinde ilerlemeler, bilimsel yayınlar, Türkçe yazılı kaynaklar ortaya çıkabilir.
Bu nedenle, Türkiye’de, üniversitelerin ve bilimsel kurumların yönetim birimlerinin, daha sağlıklı ve “objektif” değerlendirmeler yapması, yeni düşünceler geliştirmesi zorunludur.
Bu gelişmenin evrensel bir değer yaratması için,
“Entelektüel” Bilim insanlarının yetişmesine, Bunların, çağdaş demokrasi kültürü içinde eğitim görmesine, Evrensel yazılı bilimsel kaynaklar ve belgeler ortaya konulmasına gerekesinim vardır.V. Sonuç
Tıp alanındaki Türkçe yazılı kaynakları inceleyerek;
Tarihin akışı içinde, günümüze dek, bu yapıtların, çeşitli kültürlerle ilişkisini, Uygarlığa katkılarını, Diğer uygarlıklar arasındaki yerini anlayabiliriz. Görüldüğü gibi, tıp alanında Türkçe yazılı kaynaklarını incelemek için, pek çok komşu kültürleri ve inançları de incelemek gerekmektedir. Bu nedenle, Tıp alanında Türkçe yazılı kaynakların gelişimini incelerken, Yeni araştırmalara açık, Olası yeni birçok bilgi ve bulgunun saptanmasına yönelik, Yeni bir bilim alanı olduğu anlaşılmaktadır. Cumhuriyetin 100. Yılına girerken, bilim dünyasında da, tıp alanındaki bilimsel gelişmeleri, Türkçe yazılı kaynakları bütüncül olarak inceleyen araştırmalara gerek olduğu, bu amaçla bir bilimsel merkez kurulması gereklidir. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, geçen 100 yıl içinde, tıp alanında, evrensel nitelikteki, çağdaş uygarlığa katkı yapmış, Türkçe kaynakların saptanması gereklidir.Benzer türde çalışan, uzman kurumların varlığına, gereksinim olduğu görülmektedir.
Blochet E. Türkçe Yazma Eserler Kataloğu. 2. Cilt. Fransız Ulusal Kütüphanesi, Paris (Bibliothèque Nationale de France, Paris). 1.C, 1932;402 +VIII, 2.C, 1933;314.
-----------------------
Kaynaklar
Nutku U. Atatürk’ün 10. Yıl nutkunun felsefi önemi. Muğla Üniv SB Derg (İLKE) Özel Sayı 2006;11-16. Arıkan, Ayten. Milli Türk Tıp Kongreleri (1923-1968) ve Türkiye Sağlık Politik. Doktora Tezi, İÜ SB Enst, 2005. Gümüşkılıç M. Tarihten günümüze İstanbul Türkçesi. Selçuk Üniv Edebiyat Fakültesi Dergisi 22012;28:49-62. Akar N. Anadolu’da Bir Çocuk Doktoru: Ord. Prof. Dr. Albert Eckstein, Pelikan Yayınları, İstanbul, 2003. Kalyoncu AF. Anadolu Bozkır’ında bir Alman Profesör. Fikir News 11 Şubat 2020 Salı Reisman A. They Helped Modernize Turkey’s Medical Education and Practice: Refugees from Nazism 1933–1945. Gesnerus 2008;65:56–85. Fritz N. Zuflucht am Bosporus: Deutsche Gelehrte, Politiker und Künstler in der Emigration 1933–1953 (Frankfurt 1980) (Boğaziçine Sığınanlar. Ç:Şefik Alp Bahadır, Istanbul 1982). Malkoç E. Türkiye’de Çocuk ölümleri oranı: 1927 yılında…. Toplumsal Tarih Şubat 2018;290:40-49. Apa Çiçek N. Erken Cumhuriyet dönemi, kimsesiz çocuklar… AÜ DTCF Dergisi 2020;60(2):958-988. LS. HB Eckstein. Brit Med J 6 Dec 1986:293;1512. Say B. Herbert Eckstein: A modest man, a guest surge-on. Pediatric Cerrahi Dergisi 1995;9:3-4 (Contemprorary issues in pediatric urology, in memoriam HB Eckstein) Doğramacı İ. Tribute to Herbert Eckstein. Pediatrik Cerrahi Dergisi 1995;9:5 (Contemprorary issues in pediatric urology, in memoriam HB Eckstein) Hiçsönmez A. Pediatric Surgery in Ankara. Pediatrik Cerrahi Dergisi, 1995;9:10 (Contemprorary issues in pedi-atric urology, in memoriam HB Eckstein). Büyükünal SNC, Sarı N. Şerafeddin Subuncuoğlu, the author of the earliest pediatric surgical atlas: Cerrahiye-i Ilhaniye. J Pediatr Surg 26:1148-1151, F1991. Canda MŞ. Ajans Bakırçay. Prof. Dr. Hamdi Suat Aknar ve Nobel Ödülü "Nominatörü" Seçilme... 20.04.2022. Canda MŞ. Turkish Medical Pathology History. Nobel kitabevi, İstanbul, 2022; Ulucan M. Osmanlı Türkçesinin öğretimi. Millî Eğitim 2016;212:93-113. Konya İzzet Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesinde ve Fransa Millî Kütüphanesinde 12049 numarasıyla kayıtlıdır. Blochet E. Türkçe Yazma Eserler Kataloğu. 2. Cilt. Fransız Ulusal Kütüp, 1.C, 1932;402 +VIII, 2.C, 1933;314. Canda MŞ. Tıp Alanında, Türkçenin Yazılı Kaynakları. Ajans Bakırçay 11.10.2022. Bayat AH. Tıp Tarihi. İstanbul: Üçer Matbaacılık, 2016;- Koman MM. Tuḥfe-i Mübārizī (Lübābü'n-Nühāb Çevirisi). İ.Ü. Tıp Fakültesi Mecmuası 1955;18(13):689-719. Bayram M. Anadolu'da Te'lif İlk Türkçe Eser Mesel. V. Selçuklu Kültür ve Med. Semineri Bild, Konya,1996. Erdağı B. Hekim Bereket, Tuḥfe-i Mübārizī, Metin-Sözlük, Türk Dil Kurumu, 2013. Erdağı B. Anadolu’da yazılmış ilk Türkçe tıp kitabı. Türk Bilig 2001;2:46-54. Yıldız SC. Eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış tıp eserleri. AVRASYA Ulusl. Araşt. Derg. 2019;7(17):416 – 436. Önkol Ertunç Ç, Deperler Mazı L. Sabuncuoğlu Şerefeddin’in Paris Bibliotheque Nationale’de Bulunan Cerrahiyyetü’l Haniyye İsimli Eserinin Minyatür Özellikleri. İSTEM 202;36: 305-323. Canda MŞ. Türkiye’de Nöropatoloji Gelişimi Dünden Bugüne. Türkiye Ekopatoloji Dergisi 2005;11(3);93-158. Canda MŞ. Amasyalı Şerafaddin Sabuncuoğlu ve Cerrahiyetü'l-Haniyye (1468) Ajans Bakırçay 18.10.2022. Canda MŞ. I. Şerefeddin Sabuncuoğlu, Amasya Darüşşif Kongr (15-18 Ekim2014).Ajans Bakırçay 05.12.2022 Yöntem Ali Canip. Cerrahiyetü’l-Haniye: Tababet Tarihimizde Mühim Bir Eser. Hayat Mecm 1927;2I (42):303. Ünver SA. “Kitabül Cerrahiye-i İlhaniye”. Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası 1932;14(9-12):-. Kılıcıoğlu V. Cerrahiye-i İlhniyye (Şerefeddin Sabuncuoğlu). AÜ DTCF, No.97. Ankara:TTK, 1.Basım, 1956;90. Uzel İ. Cerrahiyyetü’l-Haniyye I-II (Sabuncuoğlu Ş). TTK (1. Basım, 1992). Ankara, 2020; Karacaoğlu E. Kırımlı Aziz İdris Bey'in Hayatı, Çalışmaları … Türkiye Klinikleri J Med Ethics 2016;24(1):11-19. Saygılı S. Tıp dilini Türkçeleştiren bilim insanı: Kırımlı Aziz İdris. Fikriyat 15 Mart 2021. Dölen E. Türkiye’de Modern Kimyanın Öncül: Kırımlı Dr. Aziz Bey(1840-1878).TKD,No:37 İstanbul, 2019:202. Canda MŞ. Türkiye'de Tıpta Çağdaşlaşma Çabaları. Ajans Bakırçay 03.06.2022.