'Müziğin Gücü' yazısına gelen geri bildirimlerin çoğunda,
Avustralya’da kiliselerin neden satıldığı soruluyordu.
Sanırım temel neden Avustralya’da dine olan ilginin azalması…
Avustralya İstatistik Bürosu’nun 2021 yılında yaptığı sayımda, nüfusun yüzde 40’ı dinsiz olduğunu belirtiyordu.
2011 yılında dinsiz olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 22 idi.
2016 yılındaki sayımda yüzde 30 oldu.
İki yıl önceki son sayımda ise,
on yıl öncesine göre yaklaşık iki katına, yüzde 40’a çıktı.
Bu soruya yanıt verme zorunluluğu olmadığı için, yanıtsız bırakan yüzde 7’nin büyük çoğunluğu da yüzde 40’a eklenebilir diye düşünüyorum.
Bu artış hızıyla da, 2026’da yapılacak sayımda dinsiz olduğunu söyleyenlerin sayısı yüzde 60’a yaklaşabilir…
Avustralya’nın ilk kadın başbakanı İşçi Partili Julia Gillard, 2010 yılında bir soru üzerine ABC radyosuna yaptığı açıklamada,
'inancının olmadığını ama ateist olmasının diğer inançlara saygı duymasını da kesinlikle olumsuz etkilemeyeceğini…' belirtmişti.
Bu açıklamasının oy kaybettireceğini söyleyenlere de, 'Başbakan olarak halka yalan söyleyemeyeceğini,
halkın da bunu kendisinden istemeyeceğine inandığını'
söylemişti.
Avustralya Hristiyan Lobisi sözcüsü L. Shelton da konu üzerine, Julie Gillard’ın ateist olmasından dolayı Hristiyanların bir kısmının oylarını kaybedeceğinin kaçılnılmaz olduğunu ama Gillard’ın dürüst davrandığını ve dürüstlüğün iyi bir erdem olduğunun altını çizmişti…
Avustralya çok kültürlülüğü devlet politikası olarak belirlemiş; etnik köken, dil, din,
cinsiyet… farkı gözetmeksizin yasalar karşısında herkesin eşit ve ayrımcılığın ağır bir suç olduğu, bireyin hak ve özgürlüklerinin öncelendiği,
kanımca tüm eksikliklerine karşın, bu politikayı dünyada en iyi uygulayan ülkelerden birisi…
Bu da farklı etnik ve dini grupların huzur içinde bir arada yaşamalarına yardımcısı oluyor…
Bunun sonuçları İstatistiklere de yansıyor:
Birleşmiş Milletler’in 'Sürdürülebilir Geliştirme Çözümleri Ağı’ (SDSN) periyodik aralıklarla, hayat kalitesi dikkate alınarak insanların gündelik yaşantılarında hissettikleri 'Ulusal Mutluluk Seviyesi'
raporu yayınlıyor.
2020 yılında açıklanan son rapora göre,mutluluk sıralamasında Avustralya 156 ülke arasında 12. sırada…
Bu değerlendirme belli kıstaslara göre yapılıyor:
Avustralya:
Kişi başına düşen gerçek gelir sıralamasında 18’nci…
Sosyal Güvence
Sağlıklı Yaşam Beklentisi
Yardım ve Dayanışma’da 7’nci,
Gelecek ile ilgili hayati konularda seçim yapabilme özgürlüğü’nde 18’nci sırada…
Bir kıstas daha var ki orada da önde olmak değil gerilerde olmak önemli.
Nedir?
Yolsuzluk algısı…
Avustralya, 156 ülke arasında 132. sırada…
Türkiye mi?
Yazmayayım…
Bu sıralamada, seküler bir ülke olan Avustralya’da sosyal ve toplumsal yaşamın, kağıt üzerinde kalmayarak uygulamada da, dini hukuk kurallarına göre değil sivil yasalarla yürütülmesi; dinin etkisinin azalması, işlevsiz ve cemaatsiz kalan kiliselerin satılarak farklı amaçlarla kullanılması arasında doğru orantılı bir bağ var mı?
Araştırılabilir….
Ya da tersi…
Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın, cemaat ve tarikatlarla protokol imzalaması….
Okullarda; imam, vaiz,
kuran kursu hocalarının görevlendirilmeleri…
Cemaat ve tarikatların tüm bakanlıklarda etkilerinin artması…
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin birkaç bakanlık bütçesi toplamından fazla olması, yine de yetmediğinde ek bütçe çıkarılması…
Cami sayısının hızla artması…
Ve sıralamada Türkiye’nin yeri arasında bir bağ kurulabilir mi?..
Elbet şu da söylenebilir…
Bunlar yüzeysel mutluluklar!..
Sen geç bunları…
Aslolan ne ona bak…
Nedir aslolan?..
Deruni mutluluk…
Deruni!..