Dağlardan Denizlere Zamanı Kovalarken
Dar vakitlerde
Çırpınan yelkovan
Saniyenin şımarıklığına sitemli
Geçmesin istiyor an.
Halbuki durdurulamaz
Sonrayı getiren zaman
Lakin doğa, kendi zamanına egemendir. Zaten zaman doğanın ta kendisidir. Zaman gelir soğuklar ılık yağmurlara fırsat verir, içe kapanan bitkiler gülümsemeye başlar. Karagöl’de baharı karşılamak sönmüş bir volkanın hislerini anlamaktır. Çünkü bir zamanın başka bir zamanla yan yana gelişini en iyi volkanlar anlatır bize.
Karagöl krater gölüdür. Strabon’un Coğrafya adlı eserinde adı geçen Kane Dağı’nın sırtındaki bu gölde baharın ilk zamanları maviyle yeşilin el ele tutuştuğu, çiçeklerin gülümsediği kareler vardır. Biz Kane Dağı’nı Karadağ olarak adlandırıyoruz zamanın bu yeni sayfasında.
Merdivenli Köyü’nden başlayarak Karadağ’ın güneyine doğru doğa yürüyüşü yapmanızı öneririz. Yol boyunca oksijenden başınızın döndüğünü hissedersiniz. Yol uzundur ama yorgunluk nedir bilmezsiniz. Bodur ağaçlar ve sert kayalar arasından papatyalar arasından yürüyüşünüzü sürdürürsünüz. Karagöl’e varmadan sağda, taşlarla çevrili bir mezarlık karşımıza çıkıyor. Köylülere göre şehitliktir burası. Bu adlandırmada haklıdırlar, Hardal Yörükleri bu dağlarda Korsan Corci’nin adamlarına karşı topraklarını korurken şehit düşmüşler.
Karagöl’de soluklandıktan sonra Denizköy’e inmeye başlıyoruz. Ayaklarımızı deniz çekiyor adeta. O deniz ki sırtında bir adayla selamlıyor bizi. Hepimizin içindeki gizli coğrafyada keşfedilmeyi bekleyen bir ada vardır. İçimizdeki meçhul haritanın maviliklerinde küçük bir nokta arar parmağımız.
Dalgalar bir o küçük adanın, bir sizin kıyılarınıza vurur. İçinizdeki dalga sesine dalar gidersiniz. Keşke zamanı durdurmaya çalışan adalar denizlere söz geçirebilseler, dalgaları durdurabilseler.
Korsan Corci’nin yaşadığı karşımızdaki bu ada durdurabildi mi? O dalgalar ki Corci’ye de yaptıklarını ödettirdi belki de. Şimdi Corci’den arda kalan küçücük bir gözetleme kulesi, tarihin yalnızlığına terk edilmiş bizlerin ziyaret etmesini beklemekte.