Türkiye’yi sarsan öğretmen cinayeti, aslında adım adım yozlaşan eğitimsiz ortamın sonucu olarak patlak verdi. Öğretmenlerle dalga geçen, videolarını el kol şakası yaparak çeken, her hangi bir yaptırım işlemeyen, en ufak uyarılmada da velisi tarafından şikâyet edilen çoğunluğu azınlıkta kalanından oldukça fazla yoz bir kuşak yetiştirdik. Bütün bunları da ‘biz yaşayamadık onlar yaşasın’, bizim zamanımızda bu imkânlar yoktu onlar sınırsız özgür yaşasın’ diye diye bizler yetiştirdik. Vefa, saygı, empati, hoşgörü, değerbilirlik, sabır duygularından mahrum bu kuşak her zırladığında eline tutuşturulan elektronik aletlerle gerçek dünyadan koptu. Bilimin temellerinin atılacağı okullar ve o okullarda hak etmedikleri şartlarda çalışan öğretmenler, bu çocukların saygı duyduğu insanlar olmaktan çıktı. O çocuklar gerek sosyal medyalarında gerekse beyinlerinin içinde yarattıkları paralel evrende kendi gerçek olmayan kimliklerini inşa etti. Ülke geneli ortalamasına göre çok az sayıda kalan çocuklarımız ise üreten, kıymet bilen, ortaya bir eser koyan umutlarımız olarak can çekişiyor. Bu manzara içinde eski okul anılarını dinlediğimiz büyüklerimizin anlatımlarında, siyah beyaz fotoğraflarda daha samimi bir ortam ve umut dolu bakışları görmek mümkün.
Tüm yurtta olduğu gibi Dikili’de de öğretmenin gerçek anlamda değer gördüğü yıllara yolculuk edersek, eğitim-öğretimin temellerinin atıldığı tarihlere gitmemiz gerekir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Tınaztepe İlkokulu ile Dikili’de yeni eğitim sistemiyle tanıştı büyüklerimiz. Ancak bu süreçten de önceye gitmek istiyorum. Dikili’de savaş yıllarından önce Türk ve Rum nüfusunun birlikte yaşadığı yıllarda eğitim-öğretimin ilk yuvaları olan okullar açılmaya başladı. Tınaztepe İlkokulu, 1924'den önce Rum İnas Mektebiydi. İnas Mektebi'nin bulunduğu yerde bir okul inşasına karar verilmesi 1885'den sonrasına rastlar. Çünkü Dikili kasabasındaki bayındırlık faaliyetlerinin önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi Rum yerleşiminin artmasıyla ve yoğun talebe cevap verme gereksiniminden dolayı arttığını biliyoruz. Osmanlı Arşiv Belgelerinden öğrendiğimiz bilgilere göre Rum İnas Mektebi 1897 tarihinde eski temelleri üzerine ahşap olarak yeniden yapılmış ve nüfusu karşılayacak ölçekte yapılmıştı. Yine belgelerden anlaşıldığı üzere Rum Patriği'nin bu inşaat için talepte bulunduğunu anlıyoruz. Talebin olumlu sonuçlanması ve masrafların ise 25 bin kuruş olarak kilise sandığından harcanması karara bağlanmıştı.
Belgeleri okurken dikkatimizi çeken bir bilgiyi de sizlerle paylaşmadan geçemeyiz. İnas Mektebi'nin inşası için harcanacak para dışında Rum halktan cebren para toplanmaması konusunun altı çizilirken 1897 yılına ait Rum nüfusu ile ilgili bilgi yer almıştır. Buna göre bahsi geçen tarihte 420 hanede 1214 Rum vatandaş yaşamaktaydı. Okulun kapasitesinin bu nüfusa göre yapılması konusu da belirtilmiştir.
Bugün İnas Mektebi'nin bulunduğu yerde yine bir eğitim kurumu bulunuyor. Halk Eğitim Merkezi, önce Tınaztepe, daha sonra Dikili Ortaokulu, Kız Meslek Lisesi’nden sonra bu mirası üstlenmiş durumda. Binalar bazen zamana direniyor bazen ise onarım görüyor. İnsanların değişimi gibi yapılarda kendisini değiştiriyor yeniliyor.
İnas Mektebi, Dikili’de Rum çocuklarına eğitim birliğinin bozulduğu bir dönemde hizmet verirken, Türkler de kendi okullarını Kaptan İsmail Bey’in girişimleriyle temellerini attı. 1903 yılında ise Bahriyun Mahallesi’nde yaşayan Türk çocukları için okul gereksinimi Mekteb-i İptidai okulunun binasının tamamlanmasıyla giderilmişti. Mekteb-i İptidai okulunda sadece erkek öğrenciler okuyordu. Dimitri Kilisesi’nin hemen üstünde bulunan Rum İnas Mektebi’nde eğitim gören Rum çocuklar ise kız ver erkek olarak aynı binada eğitim görüyordu. Tüm Rum kızlarının okula gittiğini gören yerli halk da, kız okulu açılması yönünde istekte bulundular. Cami Sokağı’nda, Salihler Köyü’nden bir hayırseverin evini bağışlamasıyla Kız İbtidai Mektebi de açılmıştır. Ancak kızlar için açılan okul faaliyete başlamadan önce bir süre kız öğrenciler de Mekteb-i İptidai’ de okumuşlardır.
Mekteb-i İptidai okulunun ilk öğretmenleri arasında Saffet Demirci ve Emine Sacide Doğanç’tı. 1916 yılında Muallim Necati Bey, Ayazmend Mektebi’nden Dikili Mekteb-i İptidai okuluna başöğretmen olarak tayin oldu. 1920 yılına kadar da görevde kaldı.
Mekteb-i İptidai’nin binası Mübadele’de Seyran Arıkan ailesine iskân hakkı olarak verilmiştir. Günümüzde Ramazan Arıkan’a ait bu ev depo olarak kullanılmaktadır.
Okul binası günümüzde Gazipaşa Mahallesi’nde 34. ve 13. sokağın kesiştiği köşede yer almaktadır. İsmail Bey camisinin batısında doğu-batı yönlü hafif eğimli bir arazi üstüne inşa edilmiştir.
Dikili’nin bu ilkokulları, aynı zamanda küçük bir kasabada birlikte yaşama kültürünü, farklı din ve dilde olunsa da inançlara, yaşamlara saygı duymayı öğretti. Ramazan’da iftar saatinde komşusuna çorba götüren Rum kızı Eleni de, Paskalya Bayramı’nda arkadaşına boyadığı yumurtayı hediye eden Ayşe’de bu ilçe de öğretmenlerinden çok şey öğrendi.