'Sendrom', dilimize Fransızca'dan geçen bir hekimlik terimi.
Nedir?
"Birbiriyle ilişkisiz gibi görünen, ancak bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak kendini gösteren bulguların bütünüdür."
Mısırlı yazar Ala El-Asvani'nin kitabının adı: Diktatörlük Sendromu.
(İletişim Yayınları-
2020, çeviren: Barış Özkul)
Asvani hekim olduğu için, Diktatörlüğü kendince saptadığı semptomları ile ele alıp yazmış.
Yazara göre,
insanlar nasıl hastalanıyorsa toplumlar da hastalanabilir...
Kitapta çok çarpıcı bir saptaması var:
Dünyada diktatörlükten ölenlerin sayısı herhangi bir hastalıktan ölenlerin sayısından çok daha fazla...
Tüm alanlarda (hukuk, eğitim,
medya...) kontrolü elinde tutan diktatörlüğün faşizan zihniyeti, Asvani'ye göre, toplumun tüm katmanlarını saran bir mikrop...
Buradan yola çıkarak, şu tespiti yapıyor:
"Diktatörlük, insanlığı tehdid eden ve kesinlikle mücadele edilmesi gereken bir hastalıktır."
Bunu söylese de,
diktatörlüğü kendi bölgesindeki dinsel, kültürel öğelerden yola çıkarak inceleyen Asvani karamsar...
Tüm kurum ve kuruluşları kontrolüne alan diktatörlüğün,
beyni yıkanmış kitleleri yetiştireceğine ve bu insanların da,
diktatörün enjekte ettiği düşünceler dışında tavır sergileyemeyen yığınlara dönüşeceğine,
diktatörün de bu kitleyi istediği gibi yönetebileceğine inanıyor!..
Asvani'nin bu karamsarlığına ve diktatörlüğü, sınıfsal,
tarihsel... konumundan soyutlayarak incelemesine karşı çıkıp katılmasam da,
bir hastalık olarak gördüğü diktatörlüğün kendince saptadığı semptomlarını sizlerle paylaşmak istedim...
Asvani'ye göre,
diktatörlüğün yarattığı korku atmosferiyle,
suya sabuna dokunmayan, herşeyi kabullenen, korkak,
sıradan, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyen insanlar yaygınlaşıyor...
Bu insanların tek sığınağı: İstikrar!..
Demokrasi'ymiş,
Özgürlük'müş,'
Adalet'miş,
İnsan Hakları'ymış...
Geç bunları!...
İstikrar var mı,
istikrar...
Önemli olan bu!..
Başka?
Komplo teorisi...
Düşman var düşman!..
İç düşman, dış düşman!.. Hainler!..
Bunlar bizi yok etmek
istiyorlar...
Çektikleriniz,
sıkıntılarınız hep bu düşmanlar yüzünden!.
Bu yüzden lidere sığın, ona güven, onun arkasında dizil...
Düşünme!..
Seni ve ülkeni o korur!..
Böylesi bir ortamda demokrasiden,
özgürlüklerden söz edilir mi!..
Durun durduğunuz yerde!..
Ne yanlış politika, ne
yanlış karar, ne de yanlış uygulama var!..
Düşmanların yarattığı zorluklar var!..
Hepiniz liderin ve onun görüşünün etrafında toplanırsanız, şimdi zorluklar yaşasanız da geleceğiniz parlak!..
Asvani, diktatörlüğe giden yolda entellektüellere de değiniyor:
Ağır bedeller ödeyerek diktatöre,
diktatörlüğe karşı çıkan, mücadele eden, yazarın saygı duyduğu entellektüeller var...
Diktatörlüğün 'yandaş' entellektüelleri de var.
Bunlar diktatörlüğü meşrulaştırmak için yazı ve eylemleriyle katkı da bulunuyorlar...
'Tarafsız'lar da var!
Ne eleştiriyor ne de destek veriyorlar...
Apolitikler!..
(Ne diyor B.Brecht:
"Sanatın apolitik olması egemenlerle işbirliği yaptığı anlamına gelir.")
Bir de, kendilerine sunulan olanakların keyfini çıkaran, kişisel çıkarları için diktatöre yağ çeken, her dediğinde bir hikmet bulan yağdanlıklar var...
Asvani karamsar olsa da, insanlar diktatör ve diktatörlüğe karşı verdikleri mücadelelerde büyük acılar yaşasalar da,
diktatörler tarihin çöplüğüne atıldılar, atılacaklar...