9'ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 12 Mart 1971 de TSK’nın muhtırasından sonra ki süreçte Başbakan olarak Genelkurmay Başkanı ile görüşmediğini söylediği günün ertesinde Gen. Kur. Bşk. nın görüşmenin yapıldığını söylemesi üzerine gazetecilere verdiği cevaptır yukarıda ki başlık.
Ve Türkiye Demirel’e hak verircesine o günleri yaşıyor. Yaşatanlarda tabii ki siyasetçilerimiz iktidarı ile, muhalefeti ile bir o yana bir buyana savruluyorlar. İktidarın derdi 22 yıllık saltanata bir 5 yıl daha devam etmek iken muhalefet ise yerel seçimlerde elde ettiği başarıyı genel seçimlerle taçlandırıp iktidar olmak. Ve bunun içinde dünle, bugün arasında gelgitler hiç bitmiyor.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ adıyla başlattığı ve İsrail’i hedef aldığı saldırıyla İsrail’in; Filistin Gazze, Suriye, Lübnan ve İran’ı hedef aldığı, 50 bine yaklaşan insanın öldüğü saldırıları halen devam ediyor. Bu süreçte Filistin’i destekleyen, İsrail’i her alanda protesto eden ve bu konuda son derece haklı cabalar gösteren Türkiye birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Karabağ’a girdiğimiz gibi İsrail’e de gireriz” meydan okumasıyla sarsıldı. Savaş kapımız damıydı?
Aklıma ilk gelen ‘ufak atta civcivler yesin’ deyimiydi… Ve de o zaman hiç aklıma gelmemişti birkaç ay sonra bu civcivlerin aç kalacağı. Dün İsrail’e girmekten bahseden asrın lideri bir anda hedefe Türkiye’yi koydu. “İsrail’in Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır” dedi. Kısaca İsrail bize saldırabilirdi ve ortalık toz duman oldu yetmedi TBMM de konu ile ilgili olağan üstü gizli, kapalı 10 yıl sonra açıklanacak bir toplantı yapıldı. Ne beklerdiniz bu saldırıyı öngörüşü ile bize haber veren Cumhurbaşkanımız gelsin bilgi versin değil mi? Yok, bilgiyi verenler ilgili bakanlar ve netice sen, ben, bizim oğlan bildiğimizden başka bir bilgi yok CHP lideri öyle söylüyor…
Bu konuyu çok daha fazla açabiliriz NATO üyesi olmamızdan, Kürecik radarından, İncirlikteki uçuşlardan, ABD gemilerine verilen lojistik destekten, Ceyhan’dan dolaylı yollarla gönderilen petrolden, kesilmeyen ticari bağlantılardan hepsi İsrail’e dolaylı yapılan destekler… Sonuç iç siyaseti dalgalandırmak ve tipik bir “dün dündür, bugün bugündür” mantığı…
Bu kadar mı? Tabii ki değil.
CHP Başkanı Özgür Özel’de bu konuda geri durmadı partisi ve partisine oy veren vatandaşlarla ilgili her türlü aşağılamayı yapan akp lideri ve yandaşları ile sulh ile salah olmak için bir süreç başlattı ve bu süreçte eline ne geçti bilmiyorum ama O bir adım daha ileri gitti ve TBMM yeni döneme başlaması töreninde Cumhurbaşkanı salona girince Özgür beyin talimatıyla başta zatıalileri olmak üzere büyük bölümü ile Milletvekilleri ayağa kalktı dünün tersine. Gerekçe ise çok ulviydi “makama saygı.” Hangi makam? Malum iki şapkası vardı Erdoğan’ın akp genel başkanı ve Cumhurbaşkanı. Ama farkında değillerdi o saygı o Cumhurbaşkanlığı makamı işgal eden için ne dereceydi, ettiği yemin ve uygulamaları ayağa kalkmayı hak ediyor muydu? Ve de son bombayı patlattı “CHP’li seçmen memnun oldu; kabahatse ben şahsen öderim’’ CHP lideri kendisine yapılan eleştirilerle ilgili. Tipik bir “dün dündür, bugün bugündür” örneği idi ve de farkında değildi Özgür bey ödeyeceği maddi bir borç değildi, eğer sonuç alınamazsa ödeyecek olan koca bir milletti ve 22 yıldır da ödüyordu…
Devam ediyordu siyasetçilerimiz rahmetli Demirel’in kulağını çınlatmayı!
MHP lideri Bahçeli; 21 Ağustos 2024 de yaptığı açıklama da Türkiye’nin 40 yıldır bölücü terörle mücadele halinde olduğunu anımsatarak;
“…Türkiye Büyük Millet Meclisinde terör ve bölücülük propagandası yapan lekeli yüzlerin varlığı ülke ve millet gündemini meşgul ettiği müddetçe kanlı döngünün sonu gelmeyecektir.” değerlendirmesinde bulunuyor ve devam ediyordu;
“15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli saldırılarından 15 Ağustos 2024’e kadar geçen 14 bin 600 günde sivil ve resmi görevli şehit sayımız 14 bin 902’dir. Üstelik 40 yıllık mücadele döneminde tezahür eden ekonomik kaybın kabaca 2,5 trilyon dolara yaklaştığı iddia ve ifade edilmektedir” dedikten sonra sonuca geliyordu;
“Gelişmeler karşısında ilk önerim, 57 DEM milletvekilinin maaşının ve bu terör yuvasına ödenecek hazine yardımının derhal kesilerek terörle mücadeleye ve şehit ailelerine aktarılmasıdır. İkinci önerim, teröre yardım ve yataklık yapan, somut delillerle suçu sabit görülen sözde milletvekillerinin görüşülmeyi bekleyen dokunulmazlık dosyalarının karara bağlanarak bu haşeratların acilen mahkemeye çıkarılmasıdır.”
DEM’e söylemediğini bırakmayan, Meclis’te DEM’li bir milletvekili kürsüye çıkınca, Meclis genel kurulunu terk eden MHP lideri haklı olduğunu düşündüğüm bu sözlerinin daha tükürüğü kurumadan 1 Ekim de TBMM açılış töreninde bir barış havarisi kesiliyordu. O gün DEM’li milletvekilleriyle gülücükler saçarak tokalaşıyor ve mesajını veriyordu. “hiçbir partiyle kategorik olarak çözemeyeceğimiz bir şey yoktur, uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır” diyordu!.. Hani bir deyim vardı “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” sonradan anlaşıldı bu da bir “dün dündür, bugün bugündür” taktiği idi. Ve de mimarı Cumhur’un başıydı O istemişti bir “Bahar Havası” estirilmesini aynı yıllar öncesinde yaptığı ‘çözüm sürecinin’ bir diğer aşamasıydı girilen süreç…
Ve bu süreçte ‘Yeni bir Anayasa yapılması vardı’, ‘bu süreçte olası bir ‘erken seçim vardı’ ve bu süreçte TBMM de oya ihtiyaç vardı o oyda DEM deydi… Ve de anlaşılıyor ki pazarlığa açıktılar demokrasi, barış ve kardeşlik adına,
‘Terör örgütü lideri Öcalan’ın Bahçelinin kürsüden ip atarak idam istediği müebbet hapis cezası ev hapsine çevrilir miydi?’ DEM’ in PKK destekçisi eski genel başkanı ve siyasetçileri hapisten çıkarılır mıydı? Partinin seçilmiş Belediye Başkanlarına uygulanan Kayyum atamaları geri alınır mıydı’?
Olmaz olmaz demeyin biz bunları benzerlerini gördük ‘Çözüm Sürecinde, Oslo Görüşmelerinde, Dolmabahçe Mutabakatında, çadır mahkemelerde yargılanıp serbest bırakılan teröristlerin Diyarbakır da mitingde boy gösterdiğini, eli kanlı katil Öcalan’ın kardeşinin TRT de konuşturulduğunu, İmralı’ya gönderilen bir akademisyenin Öcalan’la yaptığı görüşmeyi destek açıklamasının medyada yer aldığını gördük.’
Sadece bu kadar mı Hazine ve Maliye Bakanı da geri kalmadı dünden bugüne savrulmakta daha tükürüğü kurumamıştı yeni vergi planlamıyoruz sözünün üzerinden bugün yenilerinin planlandığı açıklandı. Hem de öyle kutlu vergiler ki hani İsrail saldırırsa güçlenelim savunma sanayine destek olalım türünden. Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na 80 milyar lira yeni kaynak sağlamak için hazırlanarak TBMM Başkanlığı’na sunulan yasa teklifine göre;
“100 bin lira üzerinde kredi kartı limiti bulunanlardan yıllık 750 lira haraç pardon harç, fon payı kesintisi alınacak. Gayrimenkul alım satımında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı olmak üzere 750 lira, tapuda yapılan diğer işlemlerden 375 lira, noterlerde yapılan sıfır araç tescillerinde 3 bin lira, ikinci araç alım satımında 1500 lira, diğer işlemlerde ise 75 lira gelir alınacak. Motorlu Taşıtlar Vergisi’nde farklı bir düzenleme yapılacak. Halen vergilendirilmeyen motor silindir hacmi 100 santimetreküpün altında olan motosikletlerle, motor gücü 6 kilovat ve altında olan motosikletler de motorlu taşıtlar vergisi kapsamına alınacak. Özel Tüketim Vergisi’nde de dronlar ve ÖTV matrahı 5 bin lira üzerinde olan kol saatleri vergi kapsamına alınacak…”
Bütçeye yamanmayacakmış bu yeni katkı payları! İnanalım mı? Acaba bu planlamayı yapanlar düşündü mü ve vicdanları sızladı mı yandaşlara ödenen kullanılmayan hava alanlarına ödenen paralarla bu planlanan katkı payı oranı nedir? Hem neden vatandaşa yükleniyor bu katkı payları karşı olan savunma sanayine karşı mı oluyor? Mutlaka hayır? Ama neden bu katkı payını devletin tasarruf ilkesine uyarak ödeseler, külliyelerden tasarruf etseler, itibardan tasarruf edip 5 uçaklı seyahatlere son verseler.
Onlar için hedefe giden her yol mubahtır ama o yol açık ve net değildir, dün ve bugün iyi değerlendirilmelidir. Tarih tekerrür etmez ama hatalar tekerrür eder. Unutmayalım…