Mutluluk fotoğrafı...
Sıcak bir yaz günü çekildiği belli, bebek dedesinin çıplak göğsüne dayamış başını...
Bakmaya doyamadım.
Şili'de faşist darbeyle devrilen ve katledilen sosyalist devlet başkanı Salvador Allende ve kucağında minik torunu...
Karşılıklı gülümsüyorlar...
İşte o bebek torun,
benim kız torunumun adaşı, Maya Fernandez şimdi dedesini deviren ordunun başına geçti, savunma bakanı oldu...
Şili'de geçen Aralık ayında yapılan başkanlık seçimini sol cephenin adayı,
eski öğrenci lideri 35 yaşındaki genç avukat Gabriel Boriç kazandı.
Boriç'in kabinesinde çoğunluk kadınlarda, 24 bakanın 14'ü kadın.
Ve işte, o kadınlardan biri de, dedesi Allende'nin kucağındaki torun, o günün bebeği, şimdi 50 yaşında olan Maya...
Peki, devlet başkanı Allende'yi ofisinde faşizme direnirken öldürten faşist darbenin lideri Pinochet'in sonu ne oldu?
Binlerce insanın katili olarak Londra'da tutuklandı, yargılandı, mahkum oldu.
Kalp krizi geçirerek öldü. Ailesi kendisi için mezar bile yaptırmadı.
İlginçtir,
tutuklanmasından kısa süre önce, 'The New Yorker' dergisine verdiği demeçte:
"Tarih göstermiştir ki diktatörlerin sonu hiç de iyi olmuyor..."
demişti.
Haklıydı.
Pinochet gibi yine kalp krizi geçirerek ölen, bir başka diktatörü anımsadım:
Bokasso...
1966-1979 yılları arasında Orta Afrika Cumhuriyeti'nin diktatör başkanıydı.
Meclis onun için, "insanları temsil etmeyen cansız bir organ"dı.
Kendini, 'ömür boyu başkan' olarak ataması da yetmedi,
imparator ilan etti...
Ülkesi açlık ve yoksulluktan kırılırken,dans salonlarını izlemek için 'Ahlak Tugayı' kurdu!..
Şatafat düşkünüydü...
Ülkesi sefaletten kırılırken o, Fransa Cumhurbaşkanı Giscard'a elmaslar hediye ediyordu!..
İmparatorluk taç töreni için Fransa'dan 17 uçak(ödünç)aldı.
Tören iki gün sürdü.
İçinde elmaslar bulunan kocaman görkemli(!) tacını Paris'te yaptırdı.
Som altından yapılmış,
büyük bir kartal şeklinde dizayn edilmiş iki tonluk tahtına tacı ile kuruldu...
Sonunda ülkesinden kaçmak zorunda kaldı.
Tutuklandı...
Vatana ihanet...
Siyasi rakiplerini öldürtme...
İşkence ve cinayet...
Zimmetine para geçirme... (Ulusal hazineden zimmetine milyonlarca frank geçirdiği ortaya çıktı.)
Yasadışı mülk edinme... gibi 14 farklı suçtan yargılandı.
Televizyondan yayınlanan duruşmalarda en acı olaylardan birisi, Rolls-Royce arabasına taş atan 180 çocuğun davasıydı.
Çocuklardan çoğu öldürülmüştü.
Bokasso'nun gardiyanlara,
çocukların sopayla öldürülmelerini emrettiği ortaya çıktı.
Sağ kalan çocuklar duruşmaya katıldılar.
Diktatör, iki kez idama mahkum edildi.
Cezası, ömür boyu hücre hapsine çevrildi.
1996'da kalp krizi geçirerek öldü...
Yargıç ölüme mahkum ettiğini açıklarken sessizce ağlıyordu...
Kendisinden geriye şu sözleri kaldı:
"Herhangi bir budala diktatör olabilir. Ama bu meslekte en zor olan iş güvencesi elde etmek ve korumaktır."
Koruyamadı!..
Şimdi, o debdebeden geriye, evi olmadığı için Paris'te sokakta yaşayan oğlu Charlemagne Bokassa kaldı...
Mussolini'den Hitler'e...
Franco'dan Salazar'a...
Pinochet'ten Evren'e...
İnsanlık diktatörlerden çok acı çekti...
Tarih kanıtlıyor ki diktatörlükler yıkılıyor, diktatörlerin yaptıkları çoğunlukla yanlarına kalmıyor...
Peki, ya onca çekilen acı ve yıkım?..