Ankara doğumlu, lise eğitiminden sonra İzmir’le tanışmış. Bu tanışma öyle bir etki yapmış ki artık O bir İzmir sevdalısı, kitapları, filmleri buram buram İzmir kokuyor, hatta öyle bir tutku ki bir roman kahramanının adı da İzmir.
Gökmen Küçüktaşdemir, gazeteci, yazar olarak tanıtıyor kendisini. O kadar mı?
Yükseköğreniminde okuduğu Elektrik ve İşletme bölümlerinden sonra yüksek lisansını gazetecilik üzerine yapınca mesleği de belli olmuş, gazeteciliğin mutfağında ki muhabirlik tecrübesi onu Yazı İşleri Müdürlüğüne taşımış. Yetmemiş televizyon ve radyo programcılığı, sunuculuk, danışmanlık yaparken şiir, deneme, öykü, roman yazarlığı ile üretmeye ve paylaşmaya devam etmiş. Senaryolarını yazdığı ve görüntü yönetmenliğini yaptığı kısa filmlerle uluslararası filim festivallerinde dereceler almış.
“On parmağında, on marifet” deyimine örnek gösterilecek Gökmen Küçüktaşdemir, sosyal sorumluluk projesi ile down sendromlu çocukların eğitiminde kullanılmak üzere “Sensiz Ölümdür Aşk” kitabının satışından elde edilecek olan geliri, Ulusal Down Sendromu Derneği’ne bağışlayarak onlara destek olmaya devam ediyor.
Radyo Ege’de “Tutkunun Peşinde” programında söyleşileri ve Son Mühür gazetesinde köşe yazıları ile çat kapı karşımıza çıkabilecek olan bu çok yönlü gazeteci, yazarın önce okuduğum üç kitabından kısa pasajlar, sonrasında üç kısa filim…
ÇOBANYILDIZI
Macera kurgu türünde ki kitabın tanıtım bölümünden kısa bir alıntı;
“Romanında yazdıkları gerçek oldu… Kimse IŞİD’i bilmezken o, gelen tehlikeyi önceden haber verdi… Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri üzerine oynanan oyunları yazdı… Ülkesini parçalamak isteyenlere karşı mücadele veren Türk askerini ve onun yaşadığı büyük aşkı anlattı… Hepsinden önemlisi bizi bilge çoban Yahya ile tanıştırdı. Ruhlarımıza dokundu… Roman, hayatı ordu içinde aldığı çeşitli görevlerle akıp giden başarılı bir askerin, bir çobanla yollarının nasıl kesiştiğini anlatıyor…”
168 sayfalık kitabı üç okuma saatinde bitirmemde en büyük etken romanda geçen şahısların ve olaylarla ilgili bağlantılarının her birinin ayrı bölümler haline yazılmasıydı. Okurken düşündüğüm ise yazar asker değil, istihbaratla ilgisi var mıdır acaba sorusuydu. Orta doğuda geçen olayları tarihi bir akış içinde birleştirmek, kurgusunu yapmak ve bölgeyi tanıyıp tasvir etmek kolay olmasa gerekti. Sorunun cevabını ise yazarın biyografisinde buldum “kitabı, 2 yıllık bir araştırma ve okuma süreciyle birlikte toplam 3 yılda yazdım.”
Gerçek bir hikayenin üzerine yazılmış roman, bir askerin görev ve görev sonrasında ki yaşantısı ve çevresinde gelişen olayları, istihbarat birimlerinin ilişkilerini, bölgenin jeopolitik ekseninde kurgularken sufi bir anlatımla barış ve savaşı irdeliyor.
“Sağlam temellere sahip bir hukuk sistemi yaratmak için, sağlam kişiliğe sahip insanlar yetiştirilmeli”
“İki fidan dikin, bunlardan birine geçmiş, diğerine gelecek deyin. Kendinizin ve ülkenizin geçmişini asla unutmayın, araştırın, öğrenin, ondan dersler alın ki geleceğinizi daha iyi koruyasınız, ona sahip çıkasınız ve çocuklarınıza örnek olasınız.”
“Sen aç olursan ben sana nimet olurum, sen görmek istersen, ben sana göz olurum, hamken tam olman için yol olurum, yeter ki dinle beni. Sözümden de ayrılma…”
Bir solukta okunacak bu kitabı okumanız dileği ile…
Çoban Yıldızı/Gökmenküçüktaşdemir/Truva Yayınları/2015
KAYIP ANAHTAR
Bilim, ülkeler arasında ki insani yardımlar ve aşkın peşinden giden Yakup’un kendi kimliğini ve benliğini bulmasıyla kurgulanarak İzmir’den, Sri Lanka’ya, Sudan’a, İran’a, Amerika’ya uzanan macera, 7 rakamının gizeminde bir tablette biten tarihsel bir yolculuğun hikayesi.
156 sahifelik Kayıp Anahtar romanının tanıtım bölümünden;
“Derin ile Yakup, dünyanın çeşitli noktalarında Türkiye adına farklı çalışmalar yürütmektedir. Onları bir araya getiren bir Türk ve Alman profesörün coronavirüs salgınına karşı buldukları aşı olur. Sadece salgına karşı değil pek çok hastalığın ve genetik sorunların önüne geçecek olan aşı, farklı ülkelerin istihbarat teşkilatlarının da ilgi odağı olunca ABD`den Türkiye`ye maceralı bir yolculuk başlar. Aşıyı bulmak ve öncelikle kendi ülkelerinde kullanmak isteyenler İncil`de geçen 7 kilisedeki ip uçlarını çözmek zorundadır. Bir de aşının ortaya hiç çıkmasını istemeyenler vardır… Derin ve Yakup aşının peşindeyken birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı bulurlar.”
Kitabı okumaya başladığımda daha ilk sahifede bu kitabın Çoban Yıldızı ile bir illiyet bağlantısı (Her olay bir nedene bağlıdır ve bu neden bir önceki olayın sonucudur) olduğunu düşündüm ve yanılmadığımı birkaç sahife sonra anladım!
Ve de 7 nin gizemini çözmeye çalışırken aklımda Musevilerin 7 kollu şamdanı vardı ve 7 kiliseden biri olan memleketim Alaşehir de ki Saint Jean kilisesi nasıl kurgulanacaktı?
Cevabını yine yazarın açıklamalarında buldum. “Bir rehber eşliğinde Ege’deki 7 kiliseyi ve pek çok antik bölgeyi ziyaret ettim. Aldığım notlarla geçmişten günümüze uzanan bir köprü kurmaya çalıştım.”
Bilim kurgu macera türü kitapseverler için tavsiye edeceğim bu eser kitaplığımda Alaşehir’le ilgili kitapların yanında yer alacak…
Kayıp Anahtar/Gökmen Küçüktaşdemir/Platanus Publishing Yayınları/2020
SENSİZ ÖLÜMDÜR AŞK
272 sayfalık kitabın tanıtım bölümünden alıntı ile,
“İki insan, iki ülke, kesişen iki hayat ve bir müthiş aşk… Kime sorsak aşkı farklı anlatmaz mı? 50 insan, Stefano ve İzmir’in hikâyelerini anlatmak için birleşti. Onların aşkı mesafeleri aştı, 50 yazar onların hikâyesini yazdı…”
Bu kitabı sosyal sorumluluk projesi kapsamında Gazeteci- yazar Gökmen Küçüktaşdemir tarafından kurulan ‘Herkes Biraz Yazar’ ekibinin 50 kişilik kadrosunun yazdığını okuyunca gazeteci, yazar, TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın hapise girmesine neden olan ve arkadaşlarının tamamladığı “OOO Kitap Dokunan Yanar” aklıma geldi ama “Sensiz Ölümdür Aşk” bu kadrosuyla belki de bir ilk. Kitabın geliri proje kapsamında Down Sendromlu çocuklara bağışlanmış. Hakan Asılkefeli de aynı isimle şarkı sözlerine dökmüş eseri…
Kitabın en önemli özelliklerinden biri de yazarın İzmir’e olan tutkusunu romanın kahramanlarından olan kıza isim olarak İzmir vermesi…
Roma ya sinema eğitimi almak için giden İzmir isimli kızın tesadüfen tanıştığı İtalyan ressam Stefano ile olan arkadaşlığının “Eğer beni çok sevmeyeceksen hiç sevme” sözü ile aşka dönüşünün öyküsü… Habersiz ayrılık, kavuşmanın hayali ile arayışlar ve bu arayışlar arasında Roma ve İzmir’de aşkın eşliğinde sanat, kültür gezisi yanında iki ülkenin yemeklerinden de tadımlık şölenler…
Ve de tahmin ediyor ve bekliyorum ki Cannes de kırmızı halıda biten kitap bir süre sonra Cannes havaalanında başlayacak yeni bir kitapla yeni aşklara yelken açarak…
Sensiz Ölümdür Aşk/Gökmen Küçüktaşdemir/Destek Yayınları/2013
Sırada 3 kısa filim var. Ne kısa filim seyrettim ne de bilgim vardı kısa filmlerden. Ta ki Nüket Hürmeriç’in Bakırçay Ajansta yazdığı köşesinde bu üç kısa filimden bahsedinceye kadar. Merak ettim, araştırdım ama ulaşamadım filmlere ve mutlu son bu hafta seyrettim üçünü de.
6-8 dakikalık bu kısa filmlere bayıldım çekimler, müzik, seçilen mekânlar fevkalade, oyuncular senaryoda verilmek istenilen mesajın hakkını veriyorlar.
Brezilya’da Boca do Inferno Festival’inde En İyi 3. Film ödülünü alan, Cannes Film Festivali’nde gösterilen ‘Dijital Bataklıkta’ ki kitap okuyan Gökçe’nin erkek versiyonuydum sanki. Hele filimde ki cep telefonun ekranından kurtulmak için yalvaran insanlar dijital esir alınmışlığın en belirgin özelliğiydi.
Ve de bir kısa filimde figüran olarak rol almalı ve çekimlerin o heyecanını yaşamalıyım. Neden olmasın?
Kısa filmlerin kısacık tanıtımı;
DİJİTAL BATAKLIK
“Akşam saatlerinde kalan Gökçe, eve giderken metroyu kullanıyor. Metroda herkes cep telefonlarıyla ilgileniyor. Gökçe kitap okurken metro da ki insanların birer birer kaybolduğunu fark eder. Bir de onun dışında kaybolmayan küçük bir kız var. Gökçe bunun nedenini anlamaya çalışır”.
RUJUNU DA AL GEL!
“Kemal adlı bir gazeteci, Kemeraltı’nda Ümit adlı bir kitapçıdan kitap sipariş eder. Elinde kitaplarla çıkan Kemal, çarşıda bir kadınla çarpışır. Kemal özür dileyerek yoluna devam eder. Karşıyaka vapuruna biner. Kitaplarına bakarken az önce vurduğu kadın yanına oturur. Aralarında geçen konuşma sırasında Kemal, Attila İlhan’ın ‘Yağmur Kaçağı’ adlı kitabında kadının Suna Su olduğunu öğrenir. Attila İlhan ve Suna Su küçükken birbirlerine aşık olurlar. Suna Su, ilginç hikayesini Kemal ile paylaşıyor.”
ZAMANIN ELLERİ
“Annesi, kızı Sude’ye çocukken Kemeraltı’nda bir mağazadan doğum günü hediyesi olarak kolye alır. Ancak cüzdanını evde unutmuştur. Tasarım mağazasının sahibi, eski müşterisi olduğu için kolyenin parasını bir gün sonra ödeyebileceğini söyler. Aynı gün manav alışverişinden giden ve dönüşte araba çarptığı için Sude’nin annesi Neriman, borcunu ödeyemez. Aradan yıllar geçer, küçük kız mimar olur. Borcunu unutmaz. Ödemek için mağazaya gider, dükkan kapanmıştır. Mekanın sahiplerine ulaşamaz. Borcunu kendisine proje olarak gelen Kemeraltı Yenileme Projesi ile ödemeye karar verir…