1.Giriş ve Amaç
İnsanlık tarihi içinde, toplumsal yaşam geliştikçe, bireyler yaşadıkları çevre içerisinde, bir takım “inançlara” inanmak gereğini duymuştur. Zamanla, inanç” toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, giderek “inanç” odaklı yönetimler, ülkelerin ve toplumun geleceğini belirlemiştir.
Tarih içinde, “inançlar” her zaman toplumsal yaşamda çok önemli etki yapmış olmasına karşın, toplumda eğitim, bilimsel düşünce, uygarlıklar, adalet duygusu ve demokrasi kültürü geliştikçe, bu durum da değişmiştir.
Örneğin, antik dönemde (İÖ 3000-İS 500) Çin, Mısır, Mezopotamya, Anadolu ve Yunanistan’da ya da dünyanın başka coğrafi bölgelerinde gelişen uygarlıklar ve bunların toplumsal yaşam üzerindeki etkileri belirtilebilir.
Mezopotamya’da İÖ 3500 yılında Sümerler tarafından yazının bulunması ile insanlık tarihinde yeni bir evre başlamıştır.
Yazı; bilginin, kültürün, geleneklerin ve inançların aktarılmasında, geleceğe iletilmesinde, sonuçta yalnız uygarlığın gelişmesinde değil, aynı zamanda toplumun yönetilmesinde de, önemli bir işlevi yerine getirmiştir.
Türkçe konuşan toplumlara bu açıdan bakarsak, Hunlar, Göktürkler (Orhun yazıtları, 732) den bu yana, yer değiştirerek batıya doğru ilerleyen Türkçe konuşan halklar, sürekli yeni insan toplulukları ve yeni inançlarla bir araya gelmiştir.
Örneğin, Turfan bölgesinde, 700 (500) yıllarında sonra, Mani (Maniheizm), Budist (Budizm) inancındaki Uygurların yapmış olduğu “Turfan Yeraltı Sulama Kanaları”, Türklerin dünya uygarlığına katmış olduğu, görkemli bir “mühendislik” başarısı olmasına karşın, Uygurların “Matbaa” kullanmış olmaları da “Uygur” adının ve “Uygur kültürünün” yaşamasını ve günümüze ulaşmasını sağlamıştır (Fotoğ. 1).
“Uygar” ve “uygarlık” sözcükleri, “Uygur” sözcüğünden türetilmiştir. Çünkü Uygurlar, “uygarlık” alanında çok ileri gitmişlerdir. Tapınakları fresklerle süslenmişti. Matbaayı bulmuşlar ve Uygur yazısı ile kitap basılıyordu (1-4).
Fotoğ. 1. Moyan (Bayan) Çor Kağan (713- 759). Uygur Kağanlığı'nı 747 – 759 yılları arasında yönetti.
Fotoğ. 2. Reformcu Padişah Fatih Sultan Mehmet’in Bellini tarafından yapılan portresi (1479-1480, İstanbul) (National Gallery, London).
Fotoğ. 3. Leonardo da Vinci (1452-1519)’nin ünlü Mona Lisa tablosu. Francesco del Giocondo'nun karısı, “Lisa Gherardini” yağlı boya Portresi (1503-1507). https://www.ciceksepeti.com/ahsap-tablo-leonardo-da-vinci-mona-lisa-272950-211
Tarih içerisinde, başlıca; Hun (İÖ 204- İS 216) (48-216) (375-469) (420-552), Tabgaç (385 - 550), Göktürk (552-744), Türkiş (717-766), Avar (565-835), Hazar (651-983), Uygur (744-840, 1368), Karahanlı (932-1212), Gazne (962-1183), Harzemşahlar (1097-1231), Altınordu (1236-1502), Timur (1368-1501), Büyük Selçuklu (1040-1157), Anadolu Selçuklu (1075-1308), Memlük (1250-1517), Babür (1526-1858) ve Osmanlı (1299-1922) gibi devletleri kuran Türkler, son olarak 610 yılında Mekke’de ortaya çıkan ve Ortadoğu coğrafyasından dünyaya yayılan “islam dini” ve “islam kültürü” içerisinde gelişmesini sürdürmesine karşın, güncel olarak, çağdaş dünya içerisinde, yeterli aşamayı yapamadığı görülmektedir.
Günümüze de ışık tutan bir diğer bilgi de, 1069-1070 yıllarında, Kutatgu Bilig kitabını yazan Balasagunlu Yusuf’un, devlet yöneticilerine “adalet”, “bilgi” ve “liyakat” kavramlarına önem vermesini öğütlemiş olmasıdır(5-13).
Avrupalılar, Rönesans “Yeniden doğuş, Aydınlanma” DÖNEMİ (1300) ile bilimde, sanatta, düşünde yeniliğe giderken, sonuçta, “Kilise” baskısı” ve “skolastik” düşünce yıkılmış, bunu yerine pozitif (bilimsel) düşünce ve “sekülerizm” etkinlik kazanmıştır.
29 Mayıs 1453 de, İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından alınması sonrasında da, Rönesans ivme kazanmıştır. İstanbul’dan ayrılan bazı bilim ve kültür insanları Avrupa’ya giderken, İtalya ve İspanya’dan da bazı bilim, tıp ve sanat insanları İstanbul’a gelmiştir.
Bizans’tan, İtalya'ya giden “sözde” “bilim insanları”, orada eski Yunan ve Roma eserlerini inceleme olanağı bulmuş olsa bile, “Rönesans'ın başlamasına” katkı yapamamış oldukları görülmektedir.
Buna karşın, Avrupa’dan İstanbul’a gelen bilim insanları, hekimler, sanatçıların daha nitelikli olduğu, ortaya koydukları yapıtlar ile görülmektedir. Örneğin, 1479 yılında, ünlü ressamı Gentile Bellini Venedik’ten İstanbul’a gelmiş ve iki yıl boyunca, Osmanlı sarayında sayısız yapıt üretmiş, minyatür ressamları ve yerel sanatçılar üzerinde büyük etki bırakmıştır (Fotoğ. 2) (14).
Rönesans döneminin öncü ressamı Leonardo da Vinci (1452-1519)’nin ünlü Mona Lisa tablosu (1503), bu dönemin simgesi olmuştur (Fotoğ 3) (15).
Bu nedenledir ki, çağdaş dünyada gelişen bilimsel, teknolojik ve kültürel gelişmeler karşısında, bu gelişmelere ayak uydurmakta, özellikle eğitim ve öğretimde geri kalan Osmanlı Devleti yıkılmaktan kurtulamamıştır.
Osmanlılarda, halk Türkçe konuşmasına karşın, İstanbul’da ve Sarayda Osmanlıca adı verilen ve Arapça, Farsça, Türkçe karışımı, karmaşık yapıda bir dil kullanılmıştır.
Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti (29 Ekim 1923- ) ise, çağdaş dünyadaki gelişmelerin ışığında, anayasasında “laisizim” ilkesini ve eğitim öğretimin Türkçe yapılmasını benimsemiş, eğitim, kültür, bilim ve teknoloji alanında, çağdaş dünya ile birlikte gelişmeyi amaçlamıştır.
Bunun en önemli nedeni, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, çağdaş dünyanın; “bilim dünyasının, özgün ve özgür düşüncenin gelişmesine gereksinim duymasını” anlamış olmasıdır.
Amacımız, güncel dünya koşullarında, Türkiye’de tıp ve diğer dallardaki eğitimin, geçmişte yaşananların ışığında, “inanç” kavramının dışında, evrensel ve çağdaş olmasının önem ve değerini vurgulamaktır.
2.Türkiye’de Yenilikçi Görüşler (22 Eylül 1924)
Cumhuriyet devri ile birlikte, Türkiye’de çağdaşlaşma çabaları ivme kazanmıştır. “Cehalet”, “yokluk”, “eğitimsizlik”, “yetişmiş insan azlığı”, “bulaşıcı hastalıklar”, “artmış çocuk ölümleri”, “her alanda geri kalmışlık” vb, sorunlarla boğuşan Türkiye’nin geleceği için, Atatürk (Fotoğ. 4)’ün 22 Eylül 1924 günlü Samsun söylevindeki sözleri önemlidir (16):
“- Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”
“- İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir.”
“- Yalnız, ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrâk etmek ve terakkiyatını zamanla takip eylemek şarttır.”
Böylece, Türkiye’de okulların ve üniversitelerin çağdaş bilimsel gelişmelerin ışığında eğitim ve öğretim yapması zorunludur. Yaşadığımız çağda, Türk toplumunun, çocukların ve gençlerin çağdaş eğitim ilkeleri çerçevesinde eğitim görmesi, üniversitelerimizin de bu doğrultuda çalışması gereklidir.
Fotoğ. 4. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 15 Aralık 1930’da ziyaret edan Atatürk, ayakta ders dinliyor (Fotoğraf: Ethem Hamdi). https://isteataturk.com/Kronolojik/Tarih/1930/12/15/Ataturkun-Istanbul-Universitesini-ziyareti-15121930/1.
Atatürk’ün Üniversite Reformu (1 Ağustos 1933)
1 Ağustos 1933 “Üniversite Reformu” ile Türkiye’de üniversitelerde büyük bir yeniliğe gidilmiştir.
Bu dönemde, Hitler yönetimindeki Almanya’dan kaçan bilim adamlarına İstanbul Üniversitesi’nde görev verilmiştir.
Böylece İstanbul Üniversitesi’nde, özellikle Tıp Fakültesi’nde çağdaş anlamda eğitim-öğretim yapılmasının yolu açılmıştır.
Neden Yenilikçi Eğitim
Bilimsel alandaki gelişmeler, bilimsel düşüncenin ve “entelektüel” gelişmenin bir sonucudur.
Bu nedenle, toplumun ya da bireyin “inanç dünyası” ile “bilim dünyasının” gerektirdiği “özgün” ve “özgür” düşünce evreni birbirine karıştırılmamalıdır.
Bilimsel düşüncede “gözlem” yapılır ve “deneysel” araştırma yöntemleri uygulanır.
Bilimsel olayların açıklanmasında “bilim yasaları” geçerli olur.
Bilimsel yasalar “evrensel” özellik taşır. Bilimsel yasalar, “inançları” ne olursa olsun, tüm toplumlarda geçerlilik gösterir.
Özellikle “fen ve tıp bilimleri” alanında, toplumun ilerlemesi ve gelişmesi, “evrensel” bilim yasaları içerisinde kalınarak ve eğitim yapılarak sağlanabilir.
Bu nedenle, çağdaş dünyada, saygın bir yer edinmek isteyen toplumlarda, okullar, üniversiteler, eğitim kurumları, “bilimsel düşünce” çerçevesinde eğitim yapmalıdır.
Eğitimde Laiklik İlkesi (5 Şubat 1937)
İnsanların, özgür yurttaşlar olarak; “vicdan”, “ibadet”, “inanç” ve “din” özgürlüğü içinde olması (laisizm ya da sekülerizm), “bilimsel düşüncenin” gerçekleşmesi ve bilim dünyasının gelişmesi için gereklidir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliği olarak “laiklik ilkesi”, 85 yıldır, 5 Şubat 1937’dan bu yana anayasasının değiştirilmez maddeleri arasında yer almaktadır.
Çağdaş dünyadan, geri kalmak istemeyen toplumlarda, okulların ve üniversitelerin, özellikle “üst yönetimlerin”, eğitimde “ bilimsellik” açısından daha çok dikkatli olması gereklidir.
Üniversite ve eğitim ortamlarının, genç kuşakların eğitimi için, bu doğrultuda şekillenmesi zorunludur.
3.Tarihten Örnekler
Tarihe baktığımız zaman, büyük bilim insanlarının ve entelektüellerin yetiştiği ve devlet yönetiminde etkin olduğu dönemlerde, topumda eğitim ve öğretimin geliştiğini daha iyi görmekteyiz. Türklerin tarihi ile ilgili olarak, ortaya konulan yapıtların yazım dili açısından şu birkaç örnek verilebilir:
3.1.İbn-i Sina (Avicenna) (980-1037)
İbn-i Sina (Ağustos 980’de, Afşana (Özbekistan)’ da doğmuş, fakat orada yaşamını sürdürememiş, “canını kurtarmak için” oradan ayrılmış, sonunda Hamedan’a giderek orada yaşamıştır (Fotoğ. 5) (17).
700 yıl batıda tıp okullarında ders kitabı olarak okutulan Kanun fi’t Tıp (Tıp Kanunu) (The Canon of Medicine) kitabını yazmıştır.
İbn-i Sina 22 Haziran 1037’de, Hamedan (İran)’ da vefat etmiştir.
Bilimsel kitaplar ve yapıtlar, bilimsel gelişmeye olanak veren ortamlarda ortaya çıkar ve gelişebilir.
“Bir ağaçtaki bir tek kuşa bir taş atılsa, ağaçtaki tüm kuşlar uçar.”
Bu konuda şöyle bir deyiş çok ünlüdür: “Bir ağaçtaki bir tek kuşa bir taş atılsa, ağaçtaki tüm kuşlar uçar.”
Bu nedenledir ki, Avşana’da doğan İbn-i Sina’nın Kanun Fit Tıp kitabı, dönemin bilim dili olan “Arapça” ile yazılmış ve mezarı da Hamedan’da bulunmaktadır (Fotoğ. 5,6).
Fotoğ. 5. İbn-i Sîna, minyatür. “el-Urcûze fi’ṭ-ṭıb” (İbn Sînâ) kitabının Latince çevirisinde (Paris Bibliothèque Nationale, nr.1436,vr.2a) https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-sina.https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1445-2197.2007.04130_8.x (16)
Fotoğ. 6. İbn-i Sina'nın Anıt Mezarı. İbn-i Sina Meydanı, Hamedan, İran. https://www.irankulturmerkezi.com/ebu-ali-sina/
Tarih içindeki gelişimi açısından, Türkçenin kültür ve bilim varlığına tanıklık eden ve Türkçe yaazmanın önemini gösteren 3 temel kitaptan burada söz etmek yerinde olacaktır:
Kudagu Bilig (169-1079) Dîvanu Lügat'it-Türk (1072-1074)– Cerrahiyyetü’l Haniyye (1065)
3.2.Kudagu Bilig (169-1079) ve Balasagunlu Yusuf (1017-1077)
Türkçenin temel kitabı olan Kutadgu Bilig (Devleti Yönetme ve Mutluluk bilgisi) (Wisdom of Royal Glory), Balasagunlu Yusuf (1017-1077) tarafından 1069-1070 yılında Kaşgar’da yazılmıştır (Fotoğ. 7-10) (5-13).
Fotoğ. 7. Yusuf Has Hacib (Çeviri: Arat RR) . Kutadgu Bilig. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1997;478.
Fotoğ. 8. Yusuf Has Hacib (Haz. Üşenmez E, Uçar E). Kutadgu Bilig (Kahire örneği). Eskişehir, 2015;
Fotoğ. 9. Yusuf Has Hacib (Çakan A). Kutadgu Bilig. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları; 2015;520.
Fotoğ. 10. Yusuf Has Hacib. İstanbul: Sancak Yayınevi, 2020;304.
Kutadgu Bilig, “Mutluluk veren bilgi” anlamına gelmektedir ve ilk Türkçe “yazın” ve “siyaset” kitabıdır. Kutadgu Bilig, Türkçenin bir bilim dili olduğunu gösteren en önemli yazılı kaynaktır. Kudagu Bilig’in üç örneği (tıpkıbasım, nüshası) aşağıda belirtilen kütüphanelerde bulunmaktadır:
a) Avusturya Devlet Kütüphanesi (Viyana),
b) Mısır Devlet Üniversitesi Kütüphanesi (Kahire),
c) Özbekistan Biruni Enstitüsü Yazma Eserler Kütüphanesi (Fergana).
Kutadgu Bilig, adındanda anlaşıldığı gibi, bir bilgelik kitabı dır, doğal olarak akıl ve akla ilişkin kavramları içermektedir. Kudagu Bilig, bilim, akılcılık, hukuk, adalet, liyakat kavramlarının ve bilim adamlarının önemini ve değerini vurgulamıştır:
Dîvanu Lügat'it-Türk (1072-1074) ve Kaşgarlı Mahmud (1008-1102)
Dîvanu Lügat'it-Türk, 1072-1974 yıllarında Kaşgarlı Mahmud tarafından, Türkçe’den Arapçaya bir sözlük olarak Bağdat’da yazılmış ve Abbasi halifesine sunulmuştur (18,19).
Türkçenin, kültürel ve bilimsel anlamda, Orhun Yazıtlarından sonra en önemli yazılı belgesidir (Fotoğ. 11,12).
Kaşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kaşgar’a döndü ve burada Opal köyünde vefat etti (1102).
Fotoğ 11. Kaşgarlı M. Divan-ü Lugat-it-Türk / Türk Dili Divanı (Hazırlayan: Bozkurt MF). Salon Yayınları, İstanbul. 2017;720.
Fotoğ. 12 Dîvânu Lugâti't-Türk’teki harita. Kâşgarlı Mahmud, dönemindeki Türkçe konuşan topluluklarının yaşadığı bölgeleri göstermiştir https://www.uygur.com/tr/kasgarli-mahmudun-haritasi/.
3.3.Cerrahiyyetü’l Haniyye (1065) ve Şerafettin Sabuncuoğlu (1385-1468)
Hekim Şerafettin Sabuncuoğlu (Sabuncuzade Şerefeddin), Fatih Sultan Mehmet döneminde, 1465 de Amasya’da yazdığı Cerrahi’tül Haniyye kitabı, Anadolu’da yazılmış en önemli Türkçe tıp kitabıdır (Fotoğ 13,14) (20-29).
Şerafettin Sabuncuoğlu, Endülüslü Abulcasis (Zahravi) (936-1013)’in, 1000 yılında yazmış olduğu “et Taşrif” kitabından önemli ölçüde yaralanmıştır (22). Abulcasis, Endülüs döneminde, bilimsel ve kültürel gelişme sonucu yetişen birçok bilim insanından birisidir ve çağdaş cerrahinin kurucusu olarak tanınmaktadır (22).
Bu nedenle, Şerafettin Sabuncuoğlu’nun yazmış olduğu Cerrahiyyetü’l Haniyye, “et-Taṣrîf’in Türkçe bir versiyonu” olarak kabul edilmektedir. Güncel olarak,
“Sabuncuoğlu Şerafeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi” (Amasya Üniversitesi) (Fotoğ. 15)ve “Sabuncuğlu Şerrafeddin Sağlık Bilimleri Dergisi” (Amasya Üniversitesi SHMYO) “ilk sayı; 2019;1(1):1-54” (Fotoğ. 16) ile adı yaşatılan Şerafettin Sabuncuoğlu’nun adının, Amasya Üniversitesi’ne verileceği günlerin yakın olduğunu göstermektedir.Fotoğ. 13. Sabuncuoğlu Şerafettin (Uzel İlter). Cerrâhiyyetü’l Hâniyye. 2 Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1992; 495, 206 (20).
Fotoğ. 14. Sabuncuoğlu Şerafettin’in Cerrâhiyyetü’l Hâniyye adlı kitabında minyatürlü bir sayfa (Millet Ktp., Tıp, nr. 79/353, vr. 51a) https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/gorsel/Minyat%C3%BCr/sabuncuoglu-serefeddin-1.jpg (21).
Fotoğ. 15. Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerafeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Fotoğ. 16. Sabuncuğlu Şerrafeddin Sağlık Bilimleri Dergisi 2019;1(1):1-54.
4.Sonuç
Bilim ve inançların kendi özgün yolunda gittiği, bilime yeterli saygının ve desteğin olduğu, aydın “entelektüel” yöneticilerin bulunduğu toplumlarda, bilimsel gelişmeler ve bunların dünyayı etkileyen ürünleri daha çok görülmektedir. Böyle ortamlar, bilim insanlarının “evrensel” ve “özgün” düşünme yetisini geliştirir. Böylece yenilikçi (innovative) ve buluşçu (inventive) bilim insanları gelişir. Örneğin bir tıp doktoru (hekim), hasta kim olursa olsun “evrensel” ölçülerde düşünerek, gerekli girişimleri ve sağaltımı, “bilimsel ölçütler” içerisinde kalarak yapmak zorundadır. Tıp doktorlarının, tıp fakültelerinde almış olduğu “Hekimlik eğitimi” bu davranış biçimini zorunlu kılar. Bu nedenledir ki, eğitim kurumlarında yapılan eğitimin, eğitimin yapıldığı çevre ve ortam ile ilişkisi bulunmaktadır. Özellikle bilimsel kurumların, “evrensel” başarılar sağlaması, bilimsel düşüncenin “özgür” ve “özgün” olduğu ve aynı zamanda desteklendiği ortamlarda ve yerlerde gelişir. “İnancın” etkisi ve baskısı altında kalan eğitim-öğretim ortamlarında, evrensel anlamda “bilim üretilmesi”, bilim insanı” yetiştirilmesi, çok güçlük gösterir. Bu nedenledir ki, dünyadaki eğitim ve öğretimde “bilimsel düşünce” yerine “inançların” etkin olduğu toplumlarda, “bilimsel gelişmelerin” yeterli olmadığı görülmektedir.Örneğin Türkiye’de, Cumhuriyet devrinin okullarında eğitim görerek yetişen gençler, batı ülkelerinde eğitimlerine devam ederek, daha büyük başarılara imza atmaktadır.
İstanbul Tıp Fakültesini 1969’da bitiren Prof. Dr. Aziz Sancar, 1997 yılından beri görev aldığı ABD’nin Kuzey Karoline Üniversitesindeki buluşları ile 2015 yılı Nobel Kimya Ödülü alma başarısını göstermiştir (Fotoğ. 17). “Aziz Sancar, hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları” ile Nobel Kimya Ödülünü almıştır (30).
Fotoğ. 17. Bursalı O. Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü (Biyografi). Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul. 2016;211.
(2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar) (30).
Güncel olarak, Türkiye’de, sayıları 205’i bulan üniversitelerimizde yaklaşık 10 milyon genç eğitim ve öğretim görmektedir. Akademik personel sayısı ise yaklaşık 200 bin dolayındadır.
Gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında, Uluslararası alanda başarı gösteren ve tanınmış bilimsel çalışmalar ortaya koyan, ödül alan çok sayıda genç bilim insanlarımız bulunmaktadır.
Örneğin, Prof. Dr. M. Derya Balbay, Üroloji, Robotik Üro-Onkolojik Cerrahi ve Endoüroloji alanında, dünyaca tanınan, bilimsel çalışmaları ile uluslararası literatüre geçmiş, genç ve çalışkan bilim insanlarımızdan birisidir (31).
Seçkin Mezun Ödülü (Urology Distinguished Alumnus Ödülü) ve “Robotic Intracorporeal Studer Pouch Construction” Dersi (01 Kasım 2019, Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi)
Prof. Dr. M. Derya Balbay 1991 de, “MD Anderson Cancer Center” ödülünü aldı (Fotoğ. 18). Geliştirdiği “robotik üro-onkolojik cerrahi girişim yöntemi” konusunda “Dr. David A. Swanson anısına” ders verdi (Fotoğ 19) (31). Prof. Dr. M. Derya Balbay’ın bu konudaki görüşleri özetle şöyledir (31):
“- 01 Kasım 2019’da aldığım ödül, Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi” mezunlarına veriliyor.”
“- Eğitimini tamamladıktan sonra üro-onkolog olarak çalıştığı sürede üstün başarılı bir mezuna her yıl veriliyor.” “- Bu ödülü alan dördüncü kişiyim.”
“- Tüm özverileri ile beni yetiştiren ailem, annem, rahmetli babam ve kardeşlerim,
her koşulda beni destekleyen hocalarım Prof. Dr. M. Şerefettin Canda ve Prof. Dr. Atıf Akdaş,
eğitimim ve çalışma yaşamımda benimle tüm zorluklara göğüs geren, sevgili eşim ve çocuklarım,
gün ve saat kavramı olmadan, yıllarca birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımın da bu ödülün sahipleri olduğunu belirtmem gerekir.”
Fotoğ. 18. Prof. Dr. M. Derya Balbay’ın “MD Anderson Cancer Center” tarafından yapılan ödül töreni “Urology Distinguished Alumnus Ödülünü” (Seçkin Mezun Ödülü) (01. Kasım 2019).
Fotoğ. 19. Prof. Dr. M. Derya Balbay’ın Teksas MD Anderson Kanser Merkezi’ndeki konferansı (01. Kasım 2019).
Son söz:
Kaynaklar
Bossert TH. Tabı Sanatının Keşfı. II. Türk Tarih Kongresi (20-25 Eylül 1937, İstanbul), İstanbul: Kenan Matbaası,1943;421-426. Binark İ. “Uygurlarda Matbaa”. Türkler Ansiklopedisi 2002; 3:794-807. Ünalan S, Öztürk H. İslamiyet öncesi Türkler’de eğitim ve öğretim. Fırat Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi 2008;13(2):89-109. Kasım MA. Türkistan’daki Türk Medeniyetinin yükselmesi ve düşüşü üzerine. Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi 2020;48:132-152. doi.org/10.17498/kdeniz.825379 Jaubert, P. A. Notice d’un manuscrit turc en caractères ouigoures, envoyé par M. de Hammer, à M. Abel-Rémusat. Journal Asiatique. 1825; 6: 39-52, 78-95. Kepenek A. Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in Devlet Felsefesi. Yeni Ufuk Dergisi 26 Ocak 2021. Yusuf Has Hâcib. (Arat RR). Kutadgu Bilig I Metin. 2. Baskı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları; 1979. Yusuf Has Hâcib. (Arat RR). Kutadgu Bilig, II (Türkçe Çevirisi). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1959, 1974. Yusuf Has Hacib (Çakan A). Kutadgu Bilig. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları; 2015;520. Ayan E. Türk Kültürü Yusuf Has Hâcib’e Neler Borçludur? Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi 2016;6(3):671-680. Çakan, V. Yusuf Hâs Hâcib’in Türk Düşünce Tarihi’ndeki Yeri, International Journal Of Eurasian Education And Culture 2017;2:2-48. Yıldız A. Kutadgu Bilig’de Akıl ve İlişkili Kavramlar Üzerine Bir Araştırma; Tıp Tarihi Açısından. Lokman Hekim Dergisi (Kutadgu Bilig’in Yazılışının 950. Yılı Anısına) 2019; 9 (2): 266-279. DOI: 10.31020/mutftd.548858 Uçar E. Kutadgu Bilig’in Kronolojik Kaynakçası. JOTS 2019; 3(1): 139-239. Yücel Y. Reformcu Bir Hükümdar: Fatih Sultan Mehmed. Belleten 1991;55(212):79-86. Gökdoğan (Dosay) M, Yala B. Leonardo Da Vinci: Bir Rönesans Dâhisi. Dört Öge 2012;1(1):1-10. Aydınel S. Gazi Mustafa Atatürk’ün Samsun Öğretmenleri ile konuşması (22.09.11924.) (Samsun İstiklâl Ticaret Mektebi). https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/20761 İbn-i Sîna, minyatür. “el-Urcûze fi’ṭ-ṭıb” (İbn Sînâ) kitabının Latince çevirisinde (Paris Bibliothèque Nationale, nr.1436,vr.2a) https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-sina.https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1445-2197.2007.04130_8.x Kaşgarlı M. Dîvanu Lügat'it-Türk (1072-1074), Bağdat. Kitabın tek yazma örneği, Millet Kütüphanesi (Yazma Eserler), Ali Emiri Kitaplığı’dır (Fatih, İstanbul). 1915 yılında, “eski Maliye Bakanı Nafiz Bey kitaplığından”, Burhan Bey adında bir Sahafa ulaşan orijinal yazma kitap Ali Emiri tarafından görülür ve 33 altına alınarak topuma kazandırılmıştır. Kaşgarlı Mahmud. Dîvânü Lûgati’t-Türk (Tıpkıbasım). Ankara: Kültür Bakanlığı, Ankara, 1990. Sabuncuoğlu Ş (Uzel İlter). Cerrâhiyyetü’l Hâniyye. 2 Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1992; 495, 206. Sabuncuoğlu Şerafettin’in Cerrâhiyyetü’l Hâniyye adlı kitabında minyatürlü bir sayfa (Millet Ktp., Tıp, nr. 79/353, vr. 51a) https://cdn.islamansiklopedisi.org.tr/gorsel/Minyat%C3%BCr/sabuncuoglu-serefeddin-1.jpg Acar HV. Sabuncuoglu Şerefeddin’s Surgical Treatise Cerrahiyetu’l-Haniyye and Its Significance in The History of Turkish Medicine, Sabuncuoglu Serefeddin Health Science 2019;1(1);1-7. Ahmad Z. Al-Zahrawi, The Father of Surgery. ANZ Journal of Surgery 24 April 2007; 77 (Suppl. 1): A83. Veli Lök, “Onbeşinci Asırda Anadolu Türklerinde Kırık Çıkık Tedavisi”, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 1974;14(1):117-122. İlter Uzel, “Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Cerrahiyet al-Haniye. TK 1975:172-180. Acar HV. Yazılışının 550. Yılında, Cerrahiyetü’l-Haniyye Hakkında Yazılan Türkçe Makaleler. Lokman Hekim 2015;5(2):37-44. Canda, M. Şerafettin. “Türkiye’de Nöropatoloji Gelişimi Dünden Bugüne”. Türkiye Ekopatoloji Dergisi 2005;11(3):93-158. Ertunç (Önkol) Ç, Mazı (Depeler) L. “Sabuncuoğlu Şerefeddin’in Paris Bibliotheque Nationale’de Bulunan Cerrahiyyetü’l-Haniyye İsimli Eserinin Minyatür Özellikleri”. İstem 2020;18(36): 305-323. https://doi.org/10.31591/istem.815866 Canda MŞ. Türkiye’de Tıpda Çağdaşlaşma Çabaları. Ajans Bakırçay 03.06.2022. Bursalı O. Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü (Biyografi). Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul. 2016;211. Winally. Prof. Dr. M. Derya Balbay “bu ödülü alan dördüncü kişiyim”. Winally.com Sağlık ve Haber. 10 Aralık 2019. https://www.winally.com/2019/12/prof-dr-m-derya-balbay-bu-odulu-alan-dorduncu-kisiyim Canda MS. Avrupa Üniversite Reformu. Medimagazin [427 - 13.04.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin.com.tr/authors/mserefettin-canda/tr-avrupa- universitereformu-72-98-1993.html Canda MS. Avrupa Üniversite Reformu İle İlgili Güncel Çalışmalar. Medimagazin [435 - 08.06.2009 Pazartesi]. https://www.medi magazin.com.tr/authors/mserefettin-canda/tr-avrupa-universite-reformu-ile-ilgili-guncel-calismalar-72-98-2070.html Canda MS. Geleceğin Üniversiteleri-I. Medimagazin [456 - 09.11.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin. com.tr/authors/ mserefettin-canda/tr-gelecegin-universiteleri I-72-98-2191.htm. Canda MS. Geleceğin Üniversiteleri-II. Medimagazin [460- 14.12.2009 Pazartesi]. https://www.medimagazin.com.tr/authors/ mserefettin-canda/tr-gelecegin-universiteleri II-72-98-2237.htmlProf. Dr. M. Şerefettin Canda, 6.08.2022, İzmir