Çocukluğumun hayal meyal anılarındandı,
İzmir Kordon'da gemiden inen Kore gazileri...
Ne olduğunu çok sonraları onun dizeleriyle öğrendim:
"Ben yokum.
Beni, üniversiteli yedek subayı,
Kore'de harcadınız,
Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme,
vıcık vıcık terli, tombul elleriniz..."
Çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde kafamda yanıtını arayan sayısız sorular...
Neyi arıyordum?
Neyi sorguluyordum? Kendimi mi?..
Sonra...
Onun dizeleriyle karşılaştım.
Önce sarsıldım,
sonrası aydınlık...
"Yazık yazık bize ki asırlarca aldandık!..
Karanlıkta çizilen izleri görmek için,
Görüp yüz sürmek için,
Yazık, yazık bize ki bir çırağ gibi yandık..."
İlkokul,ortaokul günleri...
19 Mayıs'lar, 29 Ekim'ler, 10 Kasım'lar...
Okunan çoğunlukla aynı şiirler; özünden koparılmış, içerikten yoksun konuşmalar...
Ve o günlerde elime geçen 'Kuvayi Milliye Destanı"...
Kurtuluş Savaşı'mızın ete kemiğe bürünmesi:
"...Yaralıydı, yorgundu,
fakirdi millet,
en azılı düvellerle dövüşüyordu
fakat,
dövüşüyordu, köle olmamak için
iki kat,
iki kat soyulmamak için...
Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık,
dayandık her yanda,
dayandık İzmir'de,
Aydın'da,
Adana'da dayandık,
dayandık, Urfa'da,
Maraş'ta, Antep'te...
Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul'dan gelen zevat.
Sivas mandayı kabul etmedi fakat,
'Hey gidi deli gönlüm'
dedi,
'Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
"ya İSTİKLAL, ya ölüm
dedi..."
Gençsindir,
haksızlık, hukuksuzluk,
sömürü, baskı ve zulmü görür isyan edersin.
Güzel bir dünya özlemiyle aranırken onun dizeleri yol gösterir...
"Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için..."
"Sosyalizm,
Yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın...
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların, ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü..."
Gün gelir gönlün kayıverir, dilinde 'tepeden tırnağa sevda' onun dizeleri:
"Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi.."
İnsanlar,çocuklar öldürülmesin istersin,
Hiroşimalı kızın sesi yankılanır kulağında:
"Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kaat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler."
Sevdiklerinizi,
dostlarınızı, ülkenin yiğit kızlarını ve oğullarını kaybedersiniz faşist kurşunlarıyla...
Onun dizelerine tutunursun...
"Daha gün o gün değil
derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı,
bu kavga hürriyet kavgasıdır..."
"Dünyadan,
memleketinden,
insandan umudun kesik değil diye..." zindana atarlar seni...
Onun dizeleriyle dayanır, direnir, ayakta kalırsın...
"Yani içerde on yıl,on beş yıl
daha da fazla hatta
geçirilmez değil,
geçirilir,
kararmasın yeter ki
sol memenin altındaki cevahir..."
Memleketine,
sevdiklerine hasret bırakırlar seni... Onun dizelerine sarılırsın...
"Memleketimi seviyorum:
Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi..."
"Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını,
kavgasını ve ekmeğini seviyorum..." diyen Türk şiirinin büyük ustasının bugün 120. doğum günü...
İyi ki doğdun Nazım Hikmet...