Sanırım 1966 yılı...
İzmir Atatürk Lisesi'nin efsane öğretmenlerinden
Garra Sarmat, sağ elini zaman zaman isyan edercesine dikilmiş
saçlarına daldırarak, tüm duyarlılığıyla okuyor şiiri:
"İzmir'in İçinde Amerikan Neferi"
Heyecanı, bir anda beni ve tüm sınıfı sarıp sarmalıyor,
ilk kez duyduğum bu şiirle:
"İzmir'in içinde Amerikan
neferi..
Nereye baksam.
Cemseler mi, cipler mi,
arabalar mı..
Bu mu benim Güzelyalım,
Bu mu benim Karşıyakam.
Bre dostlar gönlünüze
sığar mı,
İzmir'in içinde Amerikan
neferi
Yiğit olan evinde duramaz
gayri..."
Tam da o günler...
Okul, NATO'da görevli Amerikan askerlerinin yoğun olarak yaşadığı semtte...
Okulları, alışveriş merkezleri hep orada...
Sık sık Amerikalı gençlerle yolumuz kesişiyor ve bir gün bir nedenle, Amerikalı çocuklar Atatürk Liseli gençler tarafından dövülüyorlar...
Tüm öğrenciler okul bahçesinde toplanıyoruz.
Amerikan okulunun müdürü, bu tatsız olayın bir daha yaşanmaması için, duygusal bir konuşmayla bize, iki ülke arasındaki dostluk ve kardeşliği anlatıyor!..
Okulumuzun adı:
Atatürk...
Fuarın iki kapısının tam karşısında...
Nedir o kapılar?
Lozan ve Montrö...
Bağımsızlığımızın tapusunu aldığımız,
ardından pekiştirdiğimiz antlaşmaların adları...
Ve o günlerde, Amerikan emperyalizminin haydutluklarına atılan bir tokat, Şükran Kurdakul'un şiiri...
Bu değerli şairimiz 15 Aralık 2004'de aramızdan ayrılmıştı...
Kimdir Şükran Kurdakul?
Bana sorarsanız,
KARARLILIĞIN, DİRENCİN, MÜCADELENİN şairidir...
**
Yıl 1946.
Şükran Kurdakul daha 19 yaşında...
İzmir Karşıyaka Lisesi öğrencisi.
Nazım Hikmet şiirleri okuduğu gerekçesiyle "komünizm propogandası yapmaktan yargılanır,
yaklaşık 5 ay hapiste kalır, ardından da okuldan atılır...
Yıl 1953.
"Yeryüzü"dergisindeki şiiri nedeyiyle yeniden tutuklanır.
Nedir şiirin başlığı?
"Milli Kurtuluş Şarkısı"
Bu kez propoganda değil,
TKP (Türkiye Komünist Partisi) üyesi olma suçlamasıyla yargılanır,
iki yıl (bir kısmı hücrede)
tutuklu kalır...
12 Eylül 1980 faşist darbe sonrası, Türkiye Yazarlar Sendikası davasında yeniden yargılanma...
Oysa nedir gerçek suçu?
Toplumsal duyarlılıkla dolu yüreğinin emekten yana, halktan yana çarpması...
Toplumun çektiği acıları can gözüyle görerek içselleştirmesi ve bunları dizelere,yazılara dökmesi...
Yurt ve insan sevgisi...
Yine bana sorarsanız,
Şükran Kurdakul,
ÖRGÜTLÜ MÜCADELENİN neferlerindendir derim...
*1963'de, TİP
(Türkiye İşçi Partisi)
üyeliği ve yöneticiliği...
*Türkiye Yazarlar Sendikası İkinci Başkanlığı...
*Türk Edebiyatçılar Birliği Genel Sekreterliği...
*PEN Yazarlar Derneği Genel Başkanlığı...
*Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı yöneticiliği...
*Ulusal Sanat Kurulu Başkanlığı...
Şükran Kurdakul,
karanlıkların bir karabasan gibi çöktüğü dönemlerde, dizelerine sığındığım şairlerdendir.
Yüreğime umut saçar, güç verir, diriltir...
"Umarların feneri
elinde senin.."
dizesi gibi...
"Şu görüntüye bak,
gözün gönlün açılsın.
Yüreğimin kayalarını gör,
Umutlan.
Al alacağını ışığımın
damarlarından,
Duy duyacağını,
özgürlüğüne kan gelsin."
dizeleri gibi...
"Armağan" şiirinin son dizeleriyle selamlayalım bu değerli şair ve yazarımızı..
"Biz ki acılar döneminden
ellerimizi kirletmeden
geçtik.
Direncim senin olsun
Sevgim senin olsun..."
Direncini de sevgini de aldık, kabul ettik ve seni kalbimize gömdük...
Anısına saygıyla...
(Altta, kendi el yazısıyla "Armağan"şiiri...)