Ajans Bakırçay
2024-11-03 12:51:01

Mango, Jacaranda, Umut

Muammer Toprakçı

03 Kasım 2024, 12:51

Türkiye dönüşü Sydney’de bizi bahar karşıladı.

Önce Mango…

Adını torunlar Maya ve Roman koymuşlar.
Cochatoos cinsi kocaman bir papağan.
Her sabah saat 6 civarında balkonda…
(ekteki ilk fotoğraf)

Yemeği hazır değilse yandık! Öyle bir ciyaklıyor ki dayan dayanabilirsen…
Gösterişli, heybetli, asil bir duruşu var!..
Başının üzerindeki, bembeyaz rengini tamamlayan sarı,
ibik karekteristik özelliği…
Yemeği görüp de heyecanlanınca bu tüyler kabarıp dikleşiyor…

Baharın bu güzel günlerinde güne Mango ile başlıyoruz.
Kahvaltısını yapıp teşekkür ederek uçup gidince, yürüyüş sonrası biz kahvaltımızı hazırlıyoruz.

Her sabah, kahvaltının hazır olduğunu görünce bu kez karşıdaki ağaçtan uçarak masamıza konan iki konuğumuz oluyor…

Gökkuşağının tüm renklerini barındıran,burnunun ucundan kuyruğunun sonuna değin rengarenk, iki papağan…

İsimlerini de görüntülerinden alıyorlar: Rainbow Lorikeet…
Gökkuşağı papağanı…
(ekte ikinci fotoğraf)

Mutlaka eşi ile birlikte…
(Yaşamları boyunca eşine bağlı olarak çift yaşıyorlar.)
Yeşilin, kırmızının, mavinin,
sarının… tonlarıyla inanılmaz bir güzellik…
(Kendileri ne kadar güzelse,
sesleri de o kadar rahatsız edici…)

Bizim balkonu kendi kantonları olarak görüp,
yaklaşmak isteyen diğer kuşları ikisi birden saldırarak kovup, bölgelerini koruyorlar…

Kafeste olmak yerine doğanın içinde yaşayarak her sabah bize bu keyfi yaşatıyorlar…

Ne güzel!..

Ardından, etrafı saran çiçek kokuları içinde sokak cümbüşümüz başlıyor…
Kent, göz kamaştıran güzelim mor elbisesini giymiş salınıyor…

İstanbul’un,Bogaziçi’nin bahardaki simgesi Erguvan ağacı neyse, Sydney’in de Jacaranda ağacı o…

Boğaziçi’ne mavimsi pembe erguvan rengi ne kadar yakışıyorsa, Sydney’e de jacaranda’nın moru öyle yakışıyor…

Jacaranda,salkım şeklinde gruplar halindeki mor çiçekleriyle Sydney’i mora boyuyor…
(ekteki 3. fotoğraf)

Bizans döneminde erguvani renk nasıl asaletin,soyluluğun rengi idiyse, jacarandanın moru da bu mevsim Sydney’de güzelliğin simgesi.

Yalnız ağaçlar mı?
Dökülen çiçekler sokakları silme mora dönüştürüyor…

Büyülü bir renk şöleni.

Başlıktaki üçüncü sözcük,
umut, bu yazının yazılış nedeni…

Türkiye’den yeni döndüm.
Gördüğüm genel görüntü, (umarım yanılıyorumdur)
insanların tedirginliği, kaygılı gerginliği…
Umutsuzluğu…
Çoğu insan dertli, her an patlamaya hazır…
Toplum derinden sarsılıyor…
Sanki toptan bir deprasyon hali…

Sydney baharı yaşıyor.
Sosyal anlamda değil,
mevsimsel olarak…
Ben de umudu yazayım istedim…
Doğanın bize sunduğu güzel armağanı…
Bahar umut demek…
Doğa uyanıyor.
Toprak patlıyor…
İçinden çıkan yaşam tüm güzellikleriyle bizi selamlayıp merhaba diyor… 
Kuşların cıvıltısı, açan çiçeklerin kokuları ve renk cümbüşü…

Doğa gibi içimizde ki umut,
güzel günlere olan inanç da yeşeriyor…

Pasif bir ‘umut’ değil kastettiğim.

Bizi doğa gibi canlandıracak olan…
Bizi ayağa kaldıracak olan..
İnancımızı pekiştirecek olan…
Demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet ve yaşanası güzel bir ülke için mücadele azmimizi yükseltecek olan…
Umut…

Bize Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Yaşamak güzel şey be kardeşim” dedirten umut…

İyi ki dünya güneşin etrafında eğik eksenle dönüyor da, iyi ki mevsimler, iyi ki bahar var…

İyi ki umut var…
İnanç var…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.