Avrupa’nın hem ekonomik anlamda, hem sportif anlamda, hem kulüplerin yönetim şekilleri anlamında, hem de en yetenekli futbolcuları barındırması anlamında en üst düzey futbolunun oynandığı beş ligi sayın desem!
Parmaklarınızı bir, iki, üç diye kapatmak suretiyle saydığınızı görür gibiyim;
İspanya, Almanya, İngiltere…
Daha beş olmadı ama!
Bu yazım için, Avrupa’da ilk beş içerisine mutlak girecek bu üç ülke yeterli… Neden mi?
Dünya futbolunun göz bebeği futbolcularından Mesut Özil, ülkemiz Süper Ligine, Fenerbahçe takımına transfer oldu. Aslında resmen daha değil, ama Covid karantinası, sağlık kontrolleri ve diğer işlemlerden sonra resmen imzalar atılacak ve Mesut, Türk futbolseverlerin daha rahat izleyebilecekleri bir dünyada futbol oynamaya başlayacak.
Ama önce Mesut’un, profesyonel futbol hayatının başladığı Schalke yıllarına gidelim;
İki yıl kadar burada forma giyen Mesut, sonraki yıllarındaki röportajlarında, Halil ve Hamit Altıntop kardeşlerin ağabeylik desteklerinden bahsedecek ve onlara olan saygısını yineleyecektir. Mesut’un, Schalke yönetimiyle neden bozuştuğunu biliyor muydunuz? Bir antrenmana Fenerbahçe formasıyla gelmesi nedeniyle… Demek ki, o zamanlardan belliymiş Türkiye’de forma giyeceği takım!
Türkiye’de forma giymek konusunu açınca, aslında, Schalke’de daha profesyonel olmamışken, alt yapıda harika bir oyun ortaya koyduğu zamanlarda, İstanbul ile iyi ilişkiler içerisinde olan bir ahbap, genç Mesut’u Galatasaray’a ve sonrasında da Beşiktaş’a götürür. Önerir demedim, dikkat ediniz! Bizzat giderler ama antrenman sahasına bile çıkamaz Mesut. Hem de her iki takımda da… Gerekçe olarak da tipinin beğenilmediği anlatılmaktadır. Ve ben bu anlatının, şehir efsanesi olduğuna inanmıyorum. Yani gerçekten de “bundan topçu olmaz” demişlerdir diye düşünüyorum. Bu düşüncemi yazarken de, Mesut Özil’den değil, söz konusu takımların herhangi bir genç futbolcuya bakış açılarından yola çıkarak yazdım. Neticede bu beğenmedikleri ilk yıldız adayı değildi. Neyse…
Mesut’u o yıllarda, belki de büyük hayal kırıklığına uğratan bu, “iki kapıdan geri çevrilme”; bir üçüncüsünün de kapısını çalma şevkini elinden almıştır, evet, doğru tahmin ettiniz; Fenerbahçe’nin kapısına gitmemişler bile…
Yazımın başındaki ilk üç ülkeye geri dönelim;
Mesut, belki de Türkiye’deki, başından geçen talihsiz beğenilmeme vakalarından sonra, daha büyük bir hırs ile mi sarılmıştır ki futboluna? Sanıyorum…
Hem de ne sarılmak! Almanya Bundesligasında Schalke 04’ün ardından, Werder Bremen’de, ardından İspanya La Ligasında dünya devi Real Madrid’de, son olarak da Premier Ligde diğer bir dev, Arsenal ile futboluna öyle bir sarılmıştır ki, kendi liglerinde, Avrupa turnuvalarında ve milli takımlar düzeyindeki maçlarda üstün başarılar elde etmiştir.
Çok mu övdüm?
O zaman biraz yerelim!
Övgü cümlelerimin sonundaki, milli takımlar kısmına gidelim; biliyorsunuz, Mesut, Almanya vatandaşı ve Almanya milli takımını tercih etti. Hatta bu tercihi sayesinde, bizim katılamadığımız 2010, 2014 ve 2018 dünya kupalarına katıldı. Katılmakla yetinmedi ve 2014 dünya kupasında şampiyon olan Almanya milli takımının öne çıkan futbolcularından biri oldu. Yine bizim katılamadığımız Avrupa kupalarını saymıyorum bile!
Her şey para, güç ya da zirvede olmak mıydı peki? Mesut, Almanya seçimi ile tüm bu saydıklarımı fazlasıyla elde etti belki. Belki de kötü “Galatasaray ve Beşiktaş anıları”, O’nun böyle bir karar vermesinde etkili olmuştu, kim bilir?
O yıllarda çok tartışıldı, öyle ya, Yıldıray Baştürk, Halil ve Hamit Altıntop kardeşler, Gökhan Töre, Ömer Toprak, Nuri Şahin, Türk milli takımını tercih eden aklıma ilk gelen isimlerden… Onlar da Mesut gibi Almanya’da yaşıyorlardı. Ve onlar da aynı tercih ikilemiyle karşı karşıya kalmışlardı. Ancak seçimleri ay yıldızdan yana olmuştu. Mesut’un Türk milli takımını tercih etmeyişi sebebiyle Mesut’u kınayan, O’na kızan, hakkında söylenen, yazılan, çizilen çok oldu o yıllarda… Sonrasında da unutuldu gitti bu hadise…
Ta ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğrafları, Alman basınına malzeme oluncaya kadar…
Evet, ülkemizdeki 2018 yılı seçimleri öncesinde, kendisi gibi Türk milli takımını tercih etmemiş İlkay Gündoğan ile beraber Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çekildikleri fotoğraf, Erdoğan ve O’nun politikalarına destekmiş gibi algılandı Almanya’da ve sonrasında da Mesut, Alman milli takımını bıraktığını açıkladı.
İyi de, Sayın Cumhurbaşkanı ki, kendileri o zaman ülkemiz Başbakanıydılar, Mesut’un 2009’da Alman milli takımı tercihinin değişmesinde rol oynayamaz mıydı? Ya da, denediler mi? Yoksa “en son babalar duyar” tezi, bir kez daha mı doğrulanıyordu?
Uzattım, artık bitireyim;
Çok fazla maç eksiği ile geliyor Mesut ülkemiz ligine… Ve binlerce insanı heyecanlandırıyor elbet ki adıyla, ama unutmayalım bedavaya gelmiyor. Kim bilir, Fenerbahçe’nin alt yapısından yetişebilecek, kaç tane öz evladının yetişme hakkı karşılığında ücret alacak? Ayrıca bu serzenişim de sadece Mesut’a ya da Fenerbahçe’ye değil, dışarıdan alan tüm takım ve alınan tüm sporcularadır. Alan değil, satan olmamız hususundaki dileklerimi yinelerken, artık alınmış olan Mesut’a başarı, Fenerbahçelilerin de mesut olmasını dilemekten başka bir şey kalmıyor.