Ajans Bakırçay
2024-10-19 09:22:12

Millet ve Vekili

Muammer Toprakçı

19 Ekim 2024, 09:22

Türkiye’nin kanlı canlı haberlerinden sonra Avustralya’da haberleri izlemek sıkıcı gelir…

Döndüğümde tartışılan önemli haberlerden birisi,
yakında evlenecek olan Avustralya Başbakanı’nın aldığı evdi.

İşçi Partili Başbakan A.Albenese’nin, Sydney yakınlarındaki bir sahil kasabasında, 4 milyon 300 bin dolara 4 odalı bir ev alması (Sydney’de, merkeze yakın 3 milyon dolardan aşağı ev bulmak zaten çok zor.)
ağır eleştirilere neden oldu.

Eleştirinin nedeni, evin alınmasında bir yolsuzluk ya da usulsüzlük olduğu değildi.
Başbakanın, evi emeğinin karşılığı birikimi ve belki de uzun yıllar geri ödemesini yapacağı kredi ile aldığında herkes hemfikirdi.

Peki niçin eleştiriliyordu?

Duyarsızlıkla!..

Yaşam maliyetinin yüksek olduğu ve pahalılık nedeniyle insanların ev sahibi olmakta zorlandığı böyle bir dönemde ev aldığı için Başbakan “Duyarsız Davranmak”la suçlanıp eleştiriliyordu!..

Türkiye’de mi?..

ABD’ye bilmem kaç uçakla gidilmesini, orada oluşturulacak konvoy arabalarının bile uçaklarla taşınmasını geçtim;
bir yanda, hergün daha da uzayan ucuz halk ekmeği alma kuyruğu, öte yanda ibadete bile ala ü vala
(gösterişli, tantanalı, ihtişamlı)
ile gidilen ve bitmek bilmeyen araba konvoyu kuyruğu…
(Neydi? İtibar mıydı?..)

Son kamuoyu yoklamalarında güven duyulmayan kurumlardan birisi de siyasi partiler, millet adına görev yapan milletvekilleri ve Meclis değil mi?..

Türkiye dönüşü sık sorulan sorulardan birisi, ülkenin son durumuna yönelik gözlemimiz oluyor.

Tamam, eğitim başta çok ciddi sorunlar var ama madem Avustralya Başbakanı’ndan konu açıldı, tüm sorunların nedeni olan iktidar,
milletvekilleri ve Meclis ile ilgili aktardığım gözlemimi paylaşayım:

Siyasi partilerin yapısı, iktidar ya da muhalefet pek farketmiyor. 
(Neydi, bizim zamanımızda dillere pelesenk olan reklam? “yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankası’yız!”) 

Siyasi partiler ve milletvekilliği kurumu bugünkü varlığını sürdürdüğü sürece, sorunların giderilemeyip, daha da büyüyeceğini düşünüyorum.

Öğretmen örgütlenmesinde çalıştığım zaman da öyleydi,
şimdi de öyle, demokratik sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar bunu büyük bir yurtseverlikte, hiçbir karşılık beklemeden, (bırakın bireysel çıkarı, kendileri ve ailelerinin yaşamlarından çok şeyi feda ederek ve bazen büyük acılar çekerek) yürüttüler ve yürütüyorlar…

Ama siyasi partilere bakıyorum, (ülke sevgisi ve özveriyle çalışan bir avuç insan hariç) bu kurumlarda çalışanlar ya bu partiler aracılığı ile kendileri ve çevrelerinin bir çıkar sağlaması ya da milletvekilli olabilmek için çalışıyorlar gibi geliyor bana…

Bilmiyorum, dünyanın neresinde Türkiye’de milletvekillerine tanınan ayrıcalıklar var…

Bırakın bunu, acaba hangi ülke ya da ülkelerde ‘milletvekilliği emekliliği?!..’ diye ek bir gelir kapısı var?..

Hangi kurumda çalıştı ya da çalışıyorsa oradan emekliliği bir yana bir de milletvekilliği emekliliği!..
(Kendilerinin vefatı sonrası bekar ya da dul kızlarına da kalıyor mu?..)

Hem de asgari ücretin en az on katı!..

Haydi bunu geçtim ya kendilerine ve ailelerine sağlanan özel sağlık hizmeti ve bunın milletvekilliği sona erse de devam etmesi?..

Trafik cezası muafiyetinden 
diplomatik pasaporta… say say bitmeyen olanaklar?..

Meclis lokantası mı?
En pahalı et yemeğinin, ilkokul çocuklarının kantinden aldığı bir tosttan bile daha ucuz olması?!.

(İçimi acıtan bir diğer etmen de, Meclis’teki sosyalist olarak bilinen partiler ve o partilerin milletvekillerinin de buna karşı çıkmayıp sessiz kalarak kabullenmeleri!..)

Atatürk’ün, “millletvekili maaşı bir öğretmenin maaşını geçmemeli…” dediği söylenir.
Kaynağını bulamadım, doğru değilse bile bence de öyle olmalı…
Çalışması süresince telefon, kırtasiye, sekreterya vb. masrafları karşılanmalı ama milletvekili maaşı, ülke gerçeklerine göre şimdiki gibi uçuk olmamalı…
(Hele de milletvekilliği emekliliği(!) hemen ortadan kaldırılmalı…)

Sanırım milletvekilliği maaşı şimdi eklerle birlikte 166 bin lira…
(Çoğu milletvekili hem aylığını hem de milletvekilliği emekliliğini birlikte alınca bu para ayda 285 bin lira ediyor…)

Bunun çok olduğu eleştirilerine şöyle yanıt veren milletvekilleri de var:

“Az bile… Avrupa ile kıyaslayın, biz yalnız maaş olarak yaklaşık 4500 euro alıyoruz ama İngiltere’de 7 bin, Fransa’da 6 bin,
Almanya’da 11 bin euro…
Gördünüz mü biz ne kadar az alıyoruz!..”

Bu açıklama da hem eksiklik hem de çarpıtma var…

Doğrusu, milletvekili maaşlarının miktarından öte bu maaşların milli gelire göre oranlaması olmalıdır.

Türkiye’de milletvekilliği maaşının ortalama milli gelire oranı yüzde 56…

Diğer ülkelerden örnekler:
Norveç’de : 7.6, 
İsveç’de : 6.4
Danimarka’da: 7.8,
Finlandiya’da: 7.6
Hollanda’da: 10.8
İngiltere’de: 13
Fransa’da: 10
İtalya’da: 22.8
İspanya’da: 4
Çekya’da: 9

Görüldüğü gibi çoğu ülkede bu oran yüzde 10’un altında…
Bizde ise yüzde 56!..
(DH Forum)

Maaş mı?..
Diğer Avrupa ülkelerine de bakalım:

Biz de 4500 euro idi değil mi?

Portekiz’de 3892 euro,
Bulgaristan’da 3517 euro,
Slovakya’da 4100 euro…

Dahası da var:
Özbekistan’da 380 dolar,
Kazakistan’da 2 bin dolar,
Arjantin’de 2 bin dolar,
Meksika’da 3 bin 900 dolar…
(Halk TV-8/9/2024) 

Geçen yazıda, çocuklarımızın Avustralya’ya getirilmesinde Avustralya milletvekilleri ve parlamentosunun katkısından söz etmiştim.
En çok çabalayan, üç dönem farklı bakanlık görevlerinde de bulunan, yaşamımda kişiliğiyle beni en çok etkileyen insanlardan birisi olan, İşçi Partisi milletvekili rahmetli Tom Uren’di.
(Gerek Vietnam savaşı sırasında gerek ABD’nin diğer ülkelere müdahalelerinde,
Avustralya’da ABD karşıtı mücadelelerin başını çekmişti.)

O günlerde Nuran ile evine gidince şaşırmıştık.
Milletvekiliği bölgesi olan Sydney’in işçi semtlerinden Granville’de, son derece sade döşeli (ama duvarlarında Marks ve Engels’den Che ve Ho Chi Minh’e emek ve bağımsızlık kahramanlarının yağlı boya tabloları olan) küçük bir evde yaşıyordu.
Eşini yeni kaybetmişti, evde bir çalışanı yoktu ve çayımızı kendisi yapmıştı…

Avustralya’nın ulusal kahramanlarından birisi olmasının nedeni de dünya barışı,insanlık ve ülkesinin refahı için sade yaşamı içinde büyük bir özveriyle mücadele etmesiydi…

Türkiye’de de TBMM, çıkar ve ayrıcalık beklemeksizin, parti başkanlarının parmak kaldırtıp indirttiği değil, yurt sevgisi ve özveriyle çalışan (bir kez daha bu özellikteki az sayıdaki milletvekilini ayrı tutarak) milletvekillerinden oluştuğu gün Türkiye’nin de kaderinin değişeceğine inanıyorum…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.